Ertuğrul Özkök’ün çağrısı

Yirmi yıldan fazla bir süre Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğini yapan ve aynı gazetede günlük köşe yazılarına devam eden Ertuğrul Özkök, daha önce köşesinde “Merakla bekliyorum” dediği 23 Mart özel sayımız için kaleme aldığı ve o gün Yeni Asya’da yayınlanan yazısında şu görüşleri ifade etti:

“Laik kesim, içinde bulunduğumuz konjonktürde, Bediüzzaman’ı, yıllardır birikmiş önyargılarını atarak, tarafsız bir gözle mutlaka okumalıdır. Benimki gibi bir okunma yapıldığı takdirde; Türkiye’nin iki yakasını bir araya getirebilecek çok ortak nokta bulunabilir.

“Diyeceksiniz ki; laik kesime bu çağrı, Yeni Asya gibi bir gazetede mi yapılır? Evet, bunu yapabileceğim en iyi platform burasıdır.

“Türkiye’nin laik kesimine, Bediüzzaman’ın, özellikle, ‘Hürriyet’, ‘Adalet’, ‘Delil’, ‘Savunma hakkı’ ile ilgili görüşlerini dikkatle, altını çize çize okumalarını tavsiye ederim. Hele hele bugünlerde çok gerekli ve yararlı olur.”

Yazısının devamında Yeni Asya okuyucularına bir çağrı yaparak, “Onlar da bazı önyargılarını kırmalıdırlar. Bediüzzaman’ın, laik insanlar tarafından da samimî bir biçimde okunabileceğine inanmalıdırlar” dedi Özkök.

Yeni Asya okurlarında onun bahsettiği türden bir önyargının bulunmadığının taze bir örneği, internet sitemizde Özkök’ün yazısı için Seyfeddin Kâmil imzasıyla yazılan bir okur mesajı:

“Sn. Özkök’ü kutlamak istiyorum. Bediüzzaman’ın laik kesimde anlaşılabilmesi için, birikmiş önyargıların atılıp, okunması gerektiğine ben de katılıyorum. Türkiye’nin Avrupa normlarında bir demokrasiye kavuşması ve Türkiye’nin iki yakasının bir araya gelmesi için bu şart. Bediüzzaman’ı 20. yüzyılın önemli bir İslâm mütefekkiri olarak görmeli, düşüncelerinde ortak noktalar bulmaya çalışmalıdırlar. Said Nursî’nin takipçilerinin birçoğu, onun dinî düşünceleriyle birlikte hürriyet, adalet, eşitlik, savunma hakkı gibi günümüzde çok önem arz eden özgün düşüncelerinin de hayranıdır. Bediüzzaman, bizim demokrat olarak tanımladığımız, laik insanlar tarafından da samimî bir şekilde sevilip sayılmaktadır. Sn. Özkök’ün, Bediüzzaman’ın düşüncelerinde ayrıldıklarından çok, ortak yanlar bulması sevindirici. Temennîmiz bu tür aydınların sayılarının artması.”

Bu arada, Said Nursî’nin hürriyet, adalet, delil ve savunma hakkı gibi başlıkların yanı sıra, büyük önem taşıyan başka kritik konularda da dikkate değer görüşler serd ettiğinin ilginç örnekleri, 27 Mart’ta Yeni Şafak’ta yayınlanan Hakan Özden imzalı bir yazıdan yine Özkök’ün kendi köşesinde ertesi gün yaptığı iktibaslarla yansıdı:

“İman ve Kur’ân hizmeti belli bir görüşün tekeline alınamaz, alınmamalıdır. Bu davranış biçimi İman ve Kur’ân hizmetini inkişaf ettirmesi bir yana köstekleyebilir ve hatta ‘Elmas gibi hakikatler, ehl-i dünya nazarında cam parçalarına inebilir.’ Savunulan siyasî düşünceye muhalif olan insanların nefretinden, din de nasibini alabilir. Bunun sonucu olarak, bir kesim yanılabilecek ve yok yere İslâmdan uzaklaşabilecektir. Bir diğer ifadeyle, mütehayyir adam, ‘Acaba beni nurla celp edip topuzla dövmek mi istiyorlar?’ diye telâş edebilecektir. ‘Kendi mensubu bulunduğu siyasî cereyana taraftar münafığa melek, karşıt partide olan mü’mine kâfir diyebilecek kadar gözü kararmış bir taraftarlık ne İslâmiyetle, ne de dindarlıkla bağdaşmaktadır.”

(Özden’in de, Özkök’ün de yazılarını, çıktıkları günlerin ertesinde Medya-Politik sayfamızda aktardığımızı okurlarımıza hatırlatalım.)

Özkök’le irtibat ve diyaloğumuzu başlatıp bu noktaya gelmesine çok büyük katkıları olan arkadaşımız İsmail Tezer, bu iktibaslardaki ölçülerin de Risale-i Nur’dan alındığı bilgisini kendisine iletti. Ardından, konunun detaylı şekilde işlendiği “Cemaatler” kitabımızı da ulaştırdık.

Bu yapıcı, verimli ve ümit verici sürecin daha da gelişerek devam etmesi dilek ve temennîsiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*