Eski Said eserlerini okurken…

* Bin yıl önce İslâm âlimleri bilimde öncüyken günümüzde Nobel Ödülü alan Müslüman sayısı neden bir elin parmaklarını geçmez?

* “San’at ve ahlâkın bir arada bulunması zorunlu değil” diyen oyuncu san’atçı mıdır? (San’atçı demek içimizden gelmiyor. Zira san’atçı, kâinat levhasını türlü çeşit san’atıyla donatan ve her an yenileyen Sani-i Zülcelalin aynası olmalıdır. San’at ile ahlâkı bir arada düşünemeyen biri değil san’atçı, insan olma sıfatını bile kazanamamıştır…)

* İslâm topraklarında Müslümanlar katledilirken içimizden neden güçlü bir ortak ses “Dur!” diyemez? Hatta kimileri katliâmlara ortak bile olur?

Bunlar geçtiğimiz ay gündemi işgal eden konuları takip ederken aldığım notlardan birkaçı.
****
Evet, Ramazan ve sonrasında hareketli bir dönem yaşadık. Gezi olayları, Mısır’daki ihtilâl ve öldürülen kardeşlerimiz, sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen Müslümanların geri kalma sebepleri tartışmaları, bu olaylara san’atçıların tepkileri vs…

Tam da Risale-i Nur Külliyatından Eski Said Eserleri’ni okurken aldığım notlarla kesişen bir tabloydu yaşadığımız günler.

Fark ettiğim gerçekler şunlardı:

Yaklaşık yüz yıl önce de tablo bugünkünden farklı değildi.

Bediüzzaman Hazretleri Osmanlı Devletinin parçalanma sürecine girdiği son zamanlarında İslâm toplumlarını demirden bir pençe gibi parçalayan, içten çökerten hastalıkların sebeplerini teşhis ederek tedavi metotlarını anlatmış, ikaz etmiş ve yapılabilecekleri Sünûhat, Münâzarât, Divan-ı Harbi Örfi, Hutbe-i Şamiye gibi eserlerinde madde madde incelemişti. Hastalıkların temel sebeplerini üç ana grupta toplamış ve çaresini belirtmişti:

“Bizim düşmanımız cehalet, zarûret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz. “
(Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfî)

HASTALIKLAR

Burada deryadan katre misal aktarmaya çalışacağım Hutbe-i Şamiye isimli eser onun İslâm toplumlarının hastalıklarına reçeteler sunduğu eserlerden biri. Şam Emevi Camiinde yirminci asrın ilk yıllarında, aralarında âlimlerin bulunduğu topluluğa verilen bu hutbe sanki bugün yazılmışçasına hayatın içinden ve gündeme ışık tutacak prensiplerle doludur.

Eserinde, “Cehalet, zaruret ve ihtilâf” temelli hastalıkları altı grupta toplar:

Ümitsizlik, yalancılık, düşmanlık, Müslümanları birbirine bağlayan kardeşlik bağlarını bilmemek, baskı, bireysellik-bencillik…

İLÂÇLAR

Bu hastalıklara Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye eczanesinden tertip ettiği ilâçlarla tedavi ederken şunları söyler:

* Rahmet-i İlâhîye ümit beslemeliyiz.

* Korkak, aşağılık, acizlerin işi olan ümitsizliği “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” (Zümer Sûresi, 53.) âyeti ve “Tamamı elde edilemeyen şeyin, tamamı terk edilmez” hadisi ile başını kesip, belini kırmalıyız.

* Hayatımızda doğruluğu esas alıp riyâkârlık, dalkavukluk ve yalancılığa yer vermemeliyiz.

* Tecavüz olmamak şartıyla adavet etmemeli, muhabbeti hareket düsturu yapmalıyız.

* Kur’ân, Peygamber mu’cizelerini zikretmesiyle her cihette insanlığı maddî manevî gelişmeye teşvik eder. İslâmın ilk dönemlerindeki ilmî gelişmeler bunun delilidir. İslâm heva, heves, rekabet, tahakküm üzerine kurulu Avrupa medeniyetine tekrar galip gelecektir.

* Müslümanların Kur’ân’ın emri olan, ortak akıl meşveret ile hareket etmesi gerekir…

En küçük daire olan kalbimiz ve şahsî hayatımızdan, en geniş daire olan sosyal hayata varana kadar bu prensipleri yaşamadığımız içindir ki bu tabloları yaşıyoruz…

Evet, ümitsiz değiliz ve olmayacağız elbette. Her gecenin sabahı, her kışın baharı olduğu gibi İslâm güneşinin de doğacağı günler yakın. Yeter ki, üzerimizdeki toprakları silkeleyip gayret gösterelim. Derin uykularımızdan uyanalım!

Bediüzzaman Hazretleri sadece yüzyıl öncesinin Müslümanlarına değil, yirmi birinci asrın keşmekeşinde medyanın ninnileriyle uyutulan bizlere de sesleniyor:

“Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız sabahtır. Yoksa sahrâ-yı vahşette yatmakla gaflet sizi yağma edecektir.”  (Divan-ı Harbi Örfi,  s. 57) 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*