Evet – Hayır referandumu ve AB’deki Türk toplumu

Doğu veya Batı

altSel gitti, geriye kum kaldı. Referandum öncesi, Avrupa’da ve bilhassa Almanya’da, Türkiye kökenli Müslümanların üzerine başlayan oyunun neticeleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Havuz medyası ile AKP – Kemalist ittifakının kontrolündeki sosyal medyanın hipnozu, ikinci Avrupalılara hayli güzel neticeler aldırdığını, hipnozdan kurtulanların sızlanmalarından anlıyoruz.

Bundan önceki yazımızda, Türkiye’de anayasal referandum olarak sunulan orta oyununun Avrupa Birliği’ni nasıl hedef aldığını yazmıştık. Bu yazımızda ise, Avrupa Birliği içindeki destekçilerimizin ve hatta gönüllü elçilerimiz olan buradaki Türk toplumunun, bu devasa ve derince oyundan nasıl etkilendiklerini arz etmeye çalışacağız.

Şimdiye kadar, negatif yansıma olarak yalnızca Almanya’daki Türklerin çifte vatandaşlıklarını kaybetme endişesi etrafında duruluyordu. Tahrik ile Alman devleti ve siyaseti ile karşı karşıya getirilmiş buradaki garip vatandaşların, tarafgirliğin sarhoşluğu gittikten sonra, AKP’nin kendilerini oyuna getirdiklerini konuşmaya başladılar. Avrupa Birliği içindeki mitinglerin, sokak hareketlerinin ve nümayışların kendilerine büyük zarar verdiklerinin farkına henüz varıyorlar. Sokakta, okulda ve işyerinde kendilerine; diktatörünüzle çok yaşayınız, diye istihza ve acıma karışık konuşmalarla karşılaşınca, insanlarımız derin bir boşluğa düşüyorlar.
Almanlardaki mantıkî örgüyü biliyorsunuz. Buradaki Türkiye kökenlilerin %62´lik ”Evet”´ni bir türlü anlayamıyorlar. Türklerin ve dolayısıyla Müslümanların Avrupa Birliği’nde bulunmasından rahatsız olan ikinci Avrupalılar, bu neticeyi kullanıyorlar. yani Türklerin ve Müslümanların „Demokrasiyi“ kabullenemeyecekleri tezini bu meselede de gündeme taşıdılar. Başta Diyanet olmak üzere bazı camilerin seçim bürosu olarak kullanıldığını, konsolosluklarda hükümetin istediği istikamette zarfların doldurulduğunu ve neticenin de bu istikamette Türkiye’ye gönderildiğini Almanlar bilemedikleri gibi ,anlayamazlar da…

ANGELA ERDOGAN DANSI…

Neocon ve neoliberal politikaların tutsaklarını yıllardır yazıyoruz. Karl Popper ile Leo Strauss´ın şakirtleri çok ciddî asılıyorlar. Millî iradelere kapital ile müdahale eden neoliberallerin hipnozu yalnızca Türklere işlemiyor. Medya bağımlısı Avrupalı´lar da nasipleniyorlar. Fakat Alman toplumunun bu oyunun farkına vardığına şahit, çok manzaralar görülüyor, burada… Yani bu anlayış sokağa da inmeye başladı… En büyük düşmanımız olan cehaletin Avrupa’daki insanlarımızı da bu denli ağırca vurması, herkesten önce Almanya kamuoyunu endişelendiriyor. Bu endişelerin Erdoğan ile Angela´nın işlerini kolaylaştırdığını tekrarlamaya gerek yoktur, kanaatindeyiz: Ayrışma, korku, siyasetten nefret etme, düşmanlıklar, din ve ahlakın bu vesile ile itibar kaybetmeleri… Yani Avrupa Birliği’nin değerleri eridikçe neocon ve neoliberal tutsaklı siyasetçilerin iktidarları biraz daha devam edecek demektir. Bilhassa Almanya’da, Türkler ile Almanları çatıştıracak yeni oyunların sergileneceğini düşünüyoruz. Ortaçağ anlayışını Avrupa Birliği’nde savunan bir Müslüman toplumunu, Avrupa’nın göbeğinde kimsecikler istemez.

HAVUZ MEDYASI GERİLİMİN KIRILMASINA VE ÇATIŞMANIN GENİŞLEMESİNE ÇALIŞACAKTIR…

Cehalete mahkum ve sosyal medya çukurlarında adeta debelenen belli bir kesimin içimizde bulunduğunu, neoliberallerle kemalistler iyi keşfettiler. Soros Batı´da sosyal medyaya milyonlarca doları harcarken, havuz medyası da Katar’da ve Körfez’de yeni üsler inşa ediyor. Sermayenin Türkiye’ye ait olmadığını söylüyorlarsa, haklıdırlar. Zira projeleri kim realizeye çalışıyorsa, elbette onlar finanse edeceklerdir. Filimde oynayan aktör ve figüranlara ödettirecek değiller ya… Kemalizm’in Avrupa Birliği karşıtlığı için kendilerince yeterli argümanları var… Havuz medyası da Siyasal İslam kaynaklarını bu çerçevede bolca kullanacaklardır. Sokaktaki tacizlerden, işçiler, işverenler, siyasetçiler ve nihayet sosyal hayatın bütün boyutlarındaki kontrollü Avrupa’daki çatışmalarının resimlerini, bundan böyle havuz medyasının manşetlerinde bolca seyredeceğiz. Masaüstü haberleri, dezinforme yorumları ve çatışma teorilerini ihtiva eden yazıları, bundan sonra, ünlü spekülatörün organize ettiği ve başında David Schraven´in bulunduğu Correctiv insanî kuruluşu tarafından servis edilecek. Avrupa’daki Türk toplumu, AKP’ye yardımdan dolayı kaybettiği saygınlığını , entegrasyon motivasyonunu ve rahatını tekrar kazanabilmek için, belki de on yılını dolu dolu verecek. Avrupa Birliği içinde kemalist ve neoliberal üsluplarla Avrupa’ya – Güya – kafa tutan siyasetçilerimizin bize bıraktıkları faturayı biraz ağırca ödeyeceğiz. Hakk´tan hayırlısı…

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. Allah selamet versin,Rabbim dilerse herşey olur.Herşey gün yüzüne çıkar,failler kaçacak delik arar yeter ki üstadın sadık talebeleri üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapsın inşallah

  2. Meseleyi fevkalade objektif,bilimsel ve keyfiyetli olarak anlatmışsınız… Tebrikler ve dualar..

Ahmet Szid için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*