Evleri ilim-irfan mektebi ve merkezi haline getirmek

Bu yazımda İslâmî hizmetler açısından ilk önce irtibat ve münasebetin önemini, daha sonra dünya şehri diye bilinen Antalya ilimizdeki bir uygulamayı ve bu uygulamanın neticesinde ilköğretim üçüncü sınıfa giden Yusuf Can’dan aldığım bir ibret dersini sizlerle paylaşmak istiyorum.

İlk olarak, tahdis-i nimet olarak şunu ifade etmek istiyorum ki; Türkiye’yi devamlı gezen birisi olarak başka hiçbir il ve bölgede görmediğim, ama sadece Antalya ilimizde uygulanan bir güzel hizmetten bahsetmek istiyorum. Antalya ilinde yazın aşırı sıcaklar dışında istisnasız her hafta mutlaka çevre ilçelerden birisine grup veya gruplar halinde derse iştirak ve sohbet etmek amacıyla ziyaret yapılır. Üç aylık periyotlar halinde liste olarak hazırlanan bu ziyaret programında; gidilecek ilçenin adı, araç sahibi, ders yapacak kişi ‘sosyal komisyonca’ tesbit edilip dağıtılır ve sekreter tarafından da takip edilerek icrası sağlanır. Neticeleri de meşveret heyetinde değerlendirilir. Bu şu demek: Antalya iline ait on beş müstakil çevre ilçe var. Şu anda hizmet olan altı ilçenin birisine (Burdur’un Bucak ilçesi de bu listeye dâhildir. Dolayısıyla toplam yedi ilçe olmaktadır.) mutlaka her hafta Antalya’dan bir grup derse iştirak eder. Bu uygulama ve halkanın zaman içerisinde on beş ilçeye ulaşması amacımız ve duâmızdır.   

Geçen hafta sonu ben de böyle bir programa dört kişilik bir heyetle iştirak ettim. Bu defa sıradaki ilçe bizim kendi aramızda “FİNKUM” diye kısaltarak ifade ettiğimiz Finike–Kumluca ilçeleriydi. Grubumuz Kumluca’ya ulaşınca mihmandarımız Emin kardeşimiz oğlu Yusuf’la birlikte bizi karşıladı. Erken olduğu için ders zamanına kadar biraz sohbet etme imkânımız oldu. Yusuf’u küçüklüğünden beri tanıyoruz. İlköğretim üçüncü sınıfa gidiyor. Aile Kumluca ilçesinde ikamet ediyor. Baba ziraat mühendisi, anne ev hanımı üç kardeşler. Asıl konu sohbetimiz esnasında Yusuf’a sorduğumuz bir soruyla başladı. Çoğu zaman uyguladığım gibi Yusuf’a da kitap okuyup okumadığını sordum. Yusuf beni hayrete düşüren çok ilginç bir cevap verdi:

“Biz ailece evde birlikte Risale okuyoruz!”
Ben soruya devam ediyorum: ”Kim okuyor peki?“
“Bazen ben, bazen babam, bazen ablam, bazen annem!”
Gerçekten çok etkileniyorum. “Maşallah! Çok güzel!” diyerek karşılık veriyorum.

Çünkü bu benim hasretim! Bu benim idealim! Ailece, ailenin fertlerinin ders okuyup evleri dershaneye çevirmesi fikri. Bu ideal ve fikir nereden mi geliyor? Erbabının bildiği gibi yine asrın manevî tabibi ve sahibi o müstesna ve güzel Üstaddan geliyor. “Haneleri dershaneye çeviriniz!”

Akşamleyin Finike’de yeni açılan dershaneye gidiyoruz. Bu yeni dershaneyi benim ilk ziyaretimdi. Yoğun yurt içi ve yurt dışı gezilerimden dolayı da son iki yıldan beri bu bölgeye gelememiştim. Kısa bir zaman içerisinde dershaneye her türden insan gelmeye başladı. Gençler ve çocukların sayıları hatırı sayılır manadaydı. Ders esnasında Yusuf’un söylediklerinden etkilendiğimi hatırlatarak bu uygulamayı aile yuvalarımızda devam ettirmemize ve yaygınlaştırılmasına vurgu yaptım. Bunu duyunca ehl-i hizmet kardeşimiz Refik araya girdi.

“Ağabey, isterseniz bu konuda kısa bir açıklama yapayım. Son meşverette aldığımız bir karar gereği bu iki ilçedeki Nur Talebeleri olarak haftanın hiç olmazsa bir veya iki gününde ailece evlerimizde özel olarak ‘aile okuma programı’ şeklinde dersler yapıp bunların neticelerini burada değerlendirip il meşveretine de bu uygulama ve neticelerini getirip müzakere etmek istiyoruz!” İşte şahane bir proje ve harika bir uygulama. Maşaallah, barekâllah. Sübhanallah.

Tarihin ve sosyal bilim dallarının inkâr edilemeyen bir gerçeğidir ki, toplumun nüvesi, özü, ana mihveri ve çekirdeği ailedir. Aile yapısı sağlam, eğitimli ve kuvvetli olan toplumlar nereden gelirse gelsin her türlü menfîliklere, taarruz ve hücumlara karşı mukavemetli ve sağlamdırlar. Toplumun genel yapısının bozulmasını istemeyenlerin yapacakları en önemli konulardan birisi de işte bu yapıyı ayakta tutmak ve sağlamlığını muhafaza etmektir. Bunun yolu da aile fertlerini eğitmekten geçer. Saadetin ve huzurun kaynağı burada yatmaktadır.

Bu millet ve bu toplumu ayakta tutan gerçek dinamikler ve manevî değerler bunlardır. Bu necip milletin asıl kaynağı ve dayanağı olan mukaddes din İslâma yaptığı hizmet ve katkı sebebiyle asırlardan beri içten ve dıştan akıl almaz hücumlara maruz kalmıştır ve hâlâ da bu hücumlar ardı arkası kesilmeden devam etmektedir. Bu saldırının ilk hedefinde birey ve arkasında da aile müessesi vardır.

Bu müthiş tehlikelere karşı yapılacak en önemli iş başta fertlerin ve onların meydana getirdiği aile müessesinin sağlamlığı ve sarsılmaması için yapılacak plân, proje ve tatbikatlardır. Son yıllarda Avrupa’da ve ülkemizde müstakilen “Aile Bakanlığı”nın kurulması bu konunun devlet bazında da ciddiye alındığı ve konunun öneminin algılandığı neticesini doğurmaktadır.

Nefsimizi, neslimizi, milletimizi, sülâlemizi, ecdadımızı, kendi manevî varlık ve sağlamlığımızı düşünüyorsak bu konuları ihmal etmememiz gerekiyor.

Cenâb-ı Hak başta nefislerimizi, evlâd ü iyalimizi, milletimizi, Müslümanları ve insanlığı her türlü fesat şebekesi ve zındıka komitesinin şerlerinden muhafaza eylesin (Âmin). Darısı sıradaki il, ilçe ve ailelerin başına!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*