Evlilikler nereye gidiyor?

alt

Geçtiğimiz günlerde uzun süredir görmediğim, ama düğününü haber aldığım bir tanıdığımı gördüğümde mutluluklar dileyerek hemen tebrik ettim.

Yüzüme donuk bir şekilde bakarak “Biz çoktan boşandık!” dedi. Oysa ki, evlenme tarihinin üzerinden 3-4 ay bile geçmemişti! Şaşırdım, kırdığım pota üzüldüm. “Her şey insanlar için elbette! Rabbimiz taşıyamayacağımız yüklerle bizleri imtihan etmesin” diyerek teselli etmeye çalıştım.

Hayatın bize neler getireceğini bilemiyoruz. Bununla birlikte şurası bir gerçek ki, son zamanlarda aldığımız boşanma haberlerinin sayısı gittikçe artıyor.

Neler oluyor?
TÜİK NETİCELERİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2005-2011 yılları arasında 604 bin çift boşandı. Aynı dönemde evlenenlerin sayısı 3 milyon 700 bin.

Geçtiğimiz yıl 2011’de 120 bin civarında boşanma gerçekleşti.
Ülkemizde son on yılda boşanma oranı yüzde 63 artmış.
Boşanmalar daha çok evliliğin ilk beş yılında gerçekleşiyor.

SEBEP: RAHATLIK İSTEĞİ

Uzmanlara göre son yıllardaki boşanmalardaki artışın sebebi sanıldığı gibi ekonomik sıkıntılar değil, daha rahat bir hayat!

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sungur boşanma sayısındaki artışların sebebini böyle açıklıyor. (Pazar Vatan, 12 Şubat 2012)

Kadın ve erkek ağır gelen hayat yükünü taşıyamıyorlar. Ev işleri, eş olmanın getirdiği sorumluluklar, ekonomik güçlükler, çocuk bakımı gibi problemlerden sıyrılıp ve daha rahat yaşamak istiyorlar.  

Oysa ki çözüm bekleyen her bir problem evlilik bağını daha da güçlendirecek fırsatlar taşıyor olabilir. Boşanmalardaki artışın sebebi;   beraberce çözüm bulmaya çalışmak yerine problemden kaçmayı tercih etmek. İşin ilginç yanı boşanan çiftlerin daha sonraki beraberliklerinde de aynı şekilde mesuliyetlerinden kaçınmayı tercih etmesi.

DEĞİŞEN EVLİLİK KAVRAMI

Aile ve toplum üzerine yapılan dünya çapındaki araştırmalar evliliklerin azaldığını, buna karşın birlikte yaşama oranlarının arttığını gösteriyor.

İnsanlar daha geç evleniyor, daha az çocuk sahibi oluyor ve boşanmalar neredeyse alışıldık bir netice gibi görünüyor.

Hatta bazı Avrupa ülkelerinde aynı cinsten kişilerin evlilikleri de hukuken kabullenilmiş durumda.
Görünen o ki, “felâket ve helâket asrı”nın insanları arasında evliliğin tanımı fazlasıyla değişti ve değişiyor.

SÖZLEŞMELİ EVLİLİKLER

Dinî değerlere lâkayt kalan uygulamaları ile tanıdığımız Fransa’nın evlilik kurumuna bakışı da farklı değil. Çoğu Fransız için evliliğin sınırlayıcı dinsel yanı cazip değil. Bu yüzden evlilik, boşanma, vergi, borçlu eşe kefalet, veraset vergisi gibi karmaşık gördükleri konulara sözleşmeli beraberlik formülünü geliştirmişler. “Pacte civil de solidarite” adıyla bilinen birlikte yaşama sözleşmesi 1999’da hukuken kabul edilmiş. Yani evlilik maddî bir beraberlik olarak ele alınmış.

Fransa’da günümüzde yapılan her üç evliliğe karşı, iki çift birlikte yaşama sözleşmesi imzalıyor…
Fransa’nın bu uygulaması Lüksemburg, Andorra, Hollanda gibi ülkelerde de halen uygulanmakta.
1968’de Avrupa’da gerçekleştirilen Cinsel Devrim, AİDS ve diğer bulaşıcı cinsel hastalıkların, tek ebeveynli ailelerin, boşanmaların, gayr-i meşrû çocuk sayılarının artışı gibi sebeplerle iflâs etti.
Şimdi sıra sözleşmeli evliliklerde…

EŞLERİ BİRLİKTE TUTAN BAĞ

Boşanmalardaki artışın sebebi şüphesiz evliliğe bakış açımızda yatıyor. Evlilik günahlardan korunmak ve ebedî hayat arkadaşlığı niyetiyle muhabbet, güven, sadakat, hürmet esaslarına dayanan İlâhî bir sözleşme nazarıyla değerlendirilmediğinde boşanmalar da kaçınılmaz bir son…
“Ondan elektrik aldım”, “Elektrik alamıyorum artık!” gibi sözlerle açıklamaya çalışılan bağın da çok ötesinde kalplere sevgiyi yerleştirenin Allah olduğunu unutmayalım!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*