Ey nefsim, kabrini düşün!

—Mehmed Karadal’ın anısına…—

Kabrini düşün, yalnız, soğuk, dar, karanlık bir haps-i münferid…

Hani eve gelir gelmez uzandığın lambanın düğmesi, uzanıp dokunduğunda evin her yerini aydınlatan.

Burada uzanamıyorsun işte

Mutlak çaresizlik, acizlik ve fakirlik

 

Sarmış her tarafını, başından tâ ayak ucuna kadar

Halbuki bir zamanlar ne de çok güvenirdin güzelliğine, cüzdanındaki kâğıt parçalarına

Hani epey de gençtin, kolay kolay da kimseyi beğenmezdin

İnsanlardan bir insandın, ama pek de gösterişliydin

Kulağınla en güzel şarkıları dinler, gözlerinle istediğin her şeye bakar, kolay kolay da her yemeği yemezdin.

Kıyafetlerin de ne kadar alımlıydı, son moda, pahalı ve gösterişli

Hakikaten sen ne de haşmetliydin?

Zaman geldi, ruh bedenden kabzedildi, dünyanın deniliği tamamen tezahür etti. Anlaşıldı ki misafir evine doğru gidiyor, hem de nasıl gidiyor

İşte şimdi kabirdesin!

Güzelliğin ve sen toprağın altında iken yanında bir kuruşunu bile götüremediğin paraların…

Hatta biraz garip gelebilir ayağına dahi giyemediğin çorapların, ziynet eşyaların…

O dayanılmaz cazibedarlığın ve daha bir çok vasfın…

Burada pek bir işe yaramıyor değil mi?

Seni teneşirin üstünde yıkanırken gördüğümde, simanda faniliğin hatemi ne de güzel parlıyordu.

Son abdest, son dokunuşlar ve sevdiklerinin birkaç gün sürecek gözyaşları.

Kıpırdatamadığın ellerin, açamadığın gözlerin, hareketsiz bedenin

Şimdi düşün, bir an olsun ey nefsim şu kaçtığın tabloyu

Resmet hayalinde ve hissetmeye çalış

Hırsların, kavgaların, hele o olmaz olası düşmanlıkların

Ne kadar mânâsız ve elem verici değil mi?

Aslında biliyorsun ey mağrur nefsim!

Kabrini kendinden ne kadar uzak görüyorsun

Eğer katılaşmış duygularını, kabrin ve teneşirdeki şu hâlin yumuşatıp şeffaflaştıramıyorsa,

Daha hangi nasihten ders almayı düşünüyorsun?

Artık kaçış yok ey nefsim!

Hem mülk-ü İlâhîden gayrı bir yer mi var da hâşâ kaçıp gizlenesin

Hem de görünmeyesin

Kaçışın Rabbine olsun, ‘fefirrû ilâllah’ kalbine nakış olsun,

Hasbünallahi veni’me’l-vekil muhkem kalen olsun

Lâ taknatû yeisine devâ olsun

Ama ne olursa olsun, kabrini unutma ey nefsim!

Ey sonsuz Cemal, Celâl ve Kemâl sıfatlarıyla muttasıf olan Rabbim!

Ne olur şu söz dinlemez, asi nefsimi ıslâh eyle

Ne olur düşmanlık, kin, garez, gıybet tufanından

Nuh’u (as) kurtardığın gibi beni ve bütün kardeşlerimi ihlâs ve uhuvvetin muhkem sefinesine bindir

Tâ ki boğulmadan senin rızanın nurânî sahiline çıkabilelim

Bu duâyı bütün mü’min kardeşlerim için kabul eyle Allah’ım

Âmin…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Elhamdulillah.
    Insan`in vicdani olumu hatirlamakla sukunet buluyor.Gercekten.
    Ifadeleriniz cok hos olmus,Mesut bey.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*