Ey Nurcular! Silkelenin ölü toprağını

Memleketin içinde bulunduğu olağanüstü hal ile; baskı, zulüm ve mağduriyetlerin getirdiği haksızlık karşısında, adalet arayan kesimlere bile korkulardan gelen sindirilmişlik sirayet etmiş durumda.

20 Temmuzda ilân edilen OHAL ile baskılardan herkes nasibini alırken; AKP’nin göv-de gösterisine dönen “Yenikapı ruhu” diye adlandırılan darbeye hayır mitingine, tarafını belli etme piskozuyla katılan muhalefet partilerinde bile sindirilmişliğin izini görmek mümkün.

Yeni kurulan parti bile bu zulme dur denecek politikalar geliştirmesi gerekirken, (hiç gerek yokken güya,) yaftalanacaklar korkusu ve baskısıyla AKP ağzıyla konuşup örgüt nitelemeleri ve biz sizden daha iyi Kemalistiz çıkışları yaptılar.

Öyleki, AKP’ye oy vermiş ve ona inanmış cenahta bile, böyle korkuyu ifade eden “her yerde her şeyi söyleme!” noktasına gelmişse dönüp sormak lâzım; “bu korku niye, her önüne konulana “Evet” denecek kadar inanılan bir siyasete, bu korku ne iş.” Madem korku dağları bekliyor, niye bu adamlardan vazgeçmeyerek duâlara devam ile onların kötü dediğine kötü, iyi dediğine kötü deniliyor?

Pekâlâ hiçbir şeyden korkmaması gereken Nurcular! (“uydum imama” hesabı) niye bu korku damarına mağlûp düştüler?

Onlar ki, mazisi şeref levhalarıyla dolu, hiçbir korkuya, baskıya eyvallah etmemiş, aynen karanlık sokaklarda “sırren tenevveret” düsturu gibi bir sessizlikle, Erkam b. Ebi’l-Erkam evinde toplanan sahabenin, tebliğ ve topluca namaz kılması ve inen âyetleri öğrenmesi gibi; 1930’ların ceberrut döneminde kâğıt ve mürekkep yokluğunda, el yazması kitapları çoğaltarak dağdan dağa, köy – köy, kasa- ba-kasaba dolaşıp Nurların neşrinde hiç bir korkuya yenilmeyerek, memleketi baştan başa dershaneye çeviren bu Nurcular değil miydi?

SİVRİSİNEK TANTANASINI KESSE..

Bir kısım; memur olma hasebiyle etrafına korku gözlerle bakmasına sebep gördüğü “mağduriyetler köşesi” için, gazetemizden içtinab ettiler.

Bir kısım; makamımdan olurum endişesiyle, korku damarına mağlûp düşüp derslere ara verdiler.

Bir kısım; senelerce bir bardak çayı beraber yudumlamış, aynı tabağa kaşık sallamış, aynı derste diz çökmüş mübarekler, siyaset rüzgârıyla tozu dumana katarak başka otobüse bindiler. Bir de bin iftira atıp sizi siyasetçi, kendisini de siyasete karışmayan zannederek (aslında sokağı dinleyerek) kardeşliği siyasete tercih vefasızlığına yelken açtılar.

Bir kısım; derslere geldikleri halde mevzulara yabanî kaldıklarından, “müdafaalar” okunduğunda güncele temas ediyor diye “mevzu siyasete kayıyor” zehabıyla sadece imanî bahislerin okunmasına müşteri oldular.

Dersleri yapanlar da bu beklentiler yüzünden ders yapamaz hale getirildiler ki, neresinden tutarsanız sindirilmişlik, öksüzlük, gariplik…

Diğer taraftan bu sindirilmişlik, dışardan sizi bir yere bağlayıp (yaftalayarak) kaçanlardan geriye kalanlara da bir şekilde sirayet etmiş durumda.

Bir kısım da; yüreği yanmış, vicdanı tahammül edememiş, “haksızlık karşısında en zayıf olan kalben buğzetmenin” bir yansıması olup, gelen mağduriyetlere bir şekilde tepkisini koyma adına, sosyal medyada paylaşımlarını bile rahat bırakılmayanlar.

Dışarıdan gelen, siyasal taraftarlık sebebiyle bu paylaşımları kıskançlık ve şer cephesine atma basitliğine bir derece eyvallah edilse de..

Bu paylaşımlara aynı meşrepten olanlar bile şerh koyup, haksızlık ve zulümlerin mevzu edilmesine tepki verdiler.

Bütün bu olanların iki adresi var; Ya Kur’ân hakikatlerinin tamamına enfüsî-içtimaî dersleri ayırt etmeden vâkıf olup, bir bütün halinde mütalâa etmek ya da bir kısmını okuyup, olup bitenlere sessiz ve bigâne kalarak (tek kanallı) tv’leri izlemek neticesinde ağzı lâf yapan, hitabeti kuvvetli siyasetçilerin etkisinde kalmak.

Şu an memleket tam da bunu yaşıyor. Müthiş hipnoz seanslarında, dumura uğratılmış vicdanlar eşliğinde etrafa bakmadan, kulağına üflenenlerle yetinmek. Gerisi angarya, top atılsa bile kulaklar tıkalı.

Karadenizlilerin dediği gibi, “yeter daa!”

Halbuki “sivrisinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa; sizin şevkiniz hiç bozulmayacak, hiç teessüf etmeyecek”tiniz.

Ey Nurcular!

Ey mübarek kardeşler!

Silkelenin ölü toprağını!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*