Fethin 560. yılında Ayasofya’yı ibadete açalım

29 Mayıs 2013 günü, fethin 560. yılında Ayasofya Camii Müslümanların ibadetine açılmalıdır. O tarihe kadar bütün Müslümanlar bu hususta bir kamuoyu oluşturulmasına gayret etmelidir. Açılışına dünyanın her yerindeki Müslümanların temsilcileri, İslâm ülkelerinin idarecileri, bilim adamları, sanatçıları ve halkları davet edilmelidir.

Feth-i Mübin’in 560. yıldönümü olan 29 Mayıs 2013’te

Ayasofya Camii Müslümanların ibadetine açılmalıdır

Hz. Mevlâmız Bakara Sûresinin 114. âyet-i kerimesinde “Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasını men eden ve onların harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir” buyuruyor.

İşte 1934 yılında Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi kararının altında imzası olan herkes ve o günden bugüne yetkisi olduğu halde Ayasofya Camii’ni Müslümanların ibadetine açmayan bütün idareciler bu âyet-i kerimenin muhatabıdırlar.

Peki Ayasofya Camii’ni kim açacak? İşte Ayasofya Camii’ni açacak olan bahtiyar bahadırları da Rabbimiz, Tevbe Sûresi’nin 18. âyet-i kerimesinde şöyle haber veriyor: “Allah’ın mescidlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazlarını dosdoğru kılan, zekâtını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.”

Bu zamana kadar Ayasofya Camii’nin ibadete açılması için Müslümanların birçok girişimi oldu. Kürsülerden zamanın idarecilerine nasihat edildi, gazete ve dergilerde yazılar yazıldı, idarecilere dilekçeler verildi, gösteriler düzenlendi, içinde ve dışında cemaatle namaz kılındı. Ancak âlemdeki her iş Hz. Allah’ın izni ile olur. Hz. Allah’ın dilemediğini kimse olduramaz. Ol dediğini de kimse engelleyemez.

İşte biz Hz. Allah’ın Tevbe Sûresinin 18. âyet-i kerimesinde tarif buyurduğu kullarından olmak ümidiyle tekrardan zamanımızın idarecilerine sesleniyoruz. Ayasofya Camii’ni Feth-i Mübin’in 560. yıldönümü olan 29 Mayıs 2013 günü ibadete açınız ve Bakara Sûresi’nin 114. âyet-i kerimesinde anlatılan zalimlerden olmayınız. Bu hayırlı işi yarına bırakmayınız, ertelemeyiniz. Yarın belki Hz. Allah’ın takdir ettiği ömür biter de, pişman ve mes’ul olursunuz.

Peki aradan 78 sene geçtikten sonra ve herkesin bu durumu kabullendiği düşünülürken “Buna ne gerek var?” diyenler de olabilir. Onlara da cevabımız şudur: Van’ın Akdamar Adasındaki Surp Haç Kilisesi 2007 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı ve Ermenistan Kültür Bakanı Yardımcısının katılımıyla müze olarak tekrar açılmıştır. Aynı kilisede 2010 yılında yani tam 95 yıl sonra Aram Ateşyan yönetiminde bir ayin düzenlenmiştir ve kilise olarak ibadete açılmıştır. Yine Trabzon’da bulunan ve Ortodoks Rumlara ait olan Sümela Manastırı ve Kilisesi’nde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin izni ile 2010 yılında tam 88 yıl aradan sonra Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetiminde ayin düzenlenmiş ve Rumların ibadetine açılmıştır. Peki yıllar sonra bu mekânların gayrimüslim vatandaşlarımızın ibadetine açılması hoş görülürken, 1453-1934 yılları arasında tam 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya Camii’nin Müslümanların ibadetine açılması neden sorgulanıyor ve hor görülüyor?

Yine 2011 yılında çıkarılan bir kanunla Türkiye Cumhuriyeti döneminde el konulan azınlık vakıflarının malları iade edildi. Peki 1934 yılında haksız yere el konularak müzeye çevrilen ve Fatih Sultan Mehmed Han Vakfı’na ait olan Ayasofya Camii neden Müslümanlara iade edilmiyor? Bu adalet midir?

Ayasofya Camii’nin Müslümanların ibadetine hâlâ açılmamış olmasının sebeplerinden biri de biz Müslümanların halidir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (asm) vefatından önce Mescid-i Nebevî’de Sahabe-i Kiram Efendilerimize şöyle hitap etmiştir: “Ey insanlar! Günah, nimetin değiştirilmesine sebep olur. Eğer insanlar Allah’a itaatkâr olursa, emir ve amirleri de öyle olur. Eğer halk facir (günahkâr) olursa, onlar da o tavır ve hâl üzere olurlar.”

Sözü uzatmadan neticeye gelelim. 29 Mayıs 2013 günü fethin 560. yılında Ayasofya Camii Müslümanların ibadetine açılmalıdır. O tarihe kadar bütün Müslümanlar bu hususta bir kamuoyu oluşturulmasına gayret etmelidir. Önümüzdeki aylar içerisinde Ayasofya Camii rahatlıkla ibadete hazır hâle getirilebilir. Hz. Fatih’in, fetihten sonra 3 gün içerisinde Ayasofya Camii’ni ibadete hazır hâle getirdiği düşünülürse, bugünkü mimarî ve inşaat teknolojisiyle altı ay oldukça yeterli bir zamandır.

Ayasofya Camii’nin ibadete açıldığını belirten Bakanlar Kurulu kararının hemen sonrasında, 2006-2012 yılları arasında 6 yıl Ayasofya’ya hizmet eden Sayın Prof. Dr. Haluk Dursun başkanlığındaki bir heyet hızlıca restorasyon çalışmalarına başlamalıdır. Bu heyet içerisinde “Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii” kitabının yazarlarından biri olan Sayın Prof. Dr. Ahmed Akgündüz gibi bilim adamlarının yanında, kendi alanında çok başarılı çalışmaları bulunan arkeolog, san′at tarihçisi, mimar, iç mimar ve inşaat mühendisleri de bulunmalıdır. İçerideki mozaik ve figürlerin yüksek çözünürlüklü fotoğrafları alındıktan sonra üzerleri kapatılmalı ve Ayasofya tam bir cami hüviyetine kavuşturulmalıdır. Açılışına dünyanın her yerindeki Müslümanların temsilcileri, İslâm ülkelerinin idarecileri, bilim adamları, san′atçıları ve halkları dâvet edilmelidir.

Sözümüzü Ahmed Cevdet Paşa’nın, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa’da geçen, veciz ifadeleri ile bitirelim: “Bu dünya konağına her gün gelip giden çok. Ama dönüp gelen yok. Vefasız dünya kimseye kalmaz. İnsan dünyaya gelir, genç olur, ihtiyar olur. Şöyle olur, böyle olur. Nihayet ölür. Ölenler sanki dünyaya gelmemiş gibi olur. Fakat hayır işleyenlerin güzel adı kalır. İyilik edenler mükâfatını görür. Kötülük edenler de cezasını bulur. Bunlara bakıp ibret almalı. Gaflet uykusundan uyanıp, âgâh olmalı.”

Çalışmak bizden, muvaffakiyet Hz. Allah’tandır.

Dipnot:
* Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü,
Fizik Bölümü.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*