Fetih müjdesi

Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.

İşte, nakl-i sahih-i katî ile, Ashabına haber vermiş ki: “Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz. Hem feth-i Mekke, hem feth-i Hayber, hem feth-i Şam, hem feth-i Irak, hem feth-i İran, hem feth-i Beytü’l-Makdise muvaffak olacaksınız. Hem o zamanın en büyük devletleri olan İran ve Rum padişahlarının hazinelerini beyninizde taksim edeceksiniz.”1 Haber vermiş. Hem “Tahminim böyle” veya “Zannederim” dememiş. Belki, görür gibi kat’î ihbar etmiş, haber verdiği gibi çıkmış. Halbuki haber verdiği vakit, hicrete mecbur olmuş, Sahabeleri az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.
Mektubat, s. 175
***
Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, “İstanbul fethedilecektir. Onu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur” deyip, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.
Mektubat, s. 181
***
“Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur” (Fetih Sûresi: 28) kemâl-i kat’iyetle ihbar ediyor ki, “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği din, umum dinlere galebe çalacak.” Halbuki, o zamanda yüzer milyon tebaası bulunan Nasârâ ve Yahudi ve Mecusî dinleri ve Roma, Çin ve İran hükümeti gibi yüzer milyon tebaası bulunan cihangir devletlerin edyân-ı resmîleri iken, kendi küçük kabilesine karşı tam galebe edemeyen bir vaziyette bulunan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın getirdiği din, umum dinlere galip ve umum devletlere muzaffer olacağını ihbar ediyor. Hem gayet vuzuh ve kat’iyetle ihbar ediyor. İstikbal, o haber-i gaybîyi, Bahr-i Muhit-i Şarkîden Bahr-i Muhit-i Garbîye kadar İslâm kılıcının uzamasıyla tasdik etmiştir.
Lem’alar, 7. Lem’a, Dördüncüsü
***
İşte, bütün bahsettiğimiz umur-u gaybiye, on kısım envâ-ı mu’cizâtından birtek nevîdir. O nevin on kısmından bir kısmını söylemedik. Şimdi, bu kısımla beraber, i’câz-ı Kur’ân’a dair Yirmi Beşinci Söz’de, gayet geniş ihbar-ı gayb nevinin, dört nevini icmâlen beyan etmişiz. İşte buradaki nevi ile beraber, Kur’ân’ın lisanıyla gaybdan haber verilen o dört büyük nevi beraber düşün. Gör ki, ne kadar kat’î, şüphesiz, parlak, kuvvetli, kavî bir bürhan-ı risâlettir ki, bütün bütün kalbi, aklı bozulmayan, elbette iman edecek ki, zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Hâlık-ı Külli Şey ve Allâmü’l-Guyûb olan bir Zât-ı Zülcelâlin resûlüdür ve Ondan haber alıyor.
Mektûbât, s. 191

Dipnot:
1- Bir kaç değişik hadisten alınmış haberlerdir. Bazıları: Buharî, Cihad:157, Menâkıb: 25, İman: 3; Müslim, Fiten: 75, 76; Tirmizî, Fiten: 41.

LÛ­GAT­ÇE:
nakl-i sahih-i katî: Kesin ve sahih bir nakille.
Beytü’l-Makdis: Kudüs’teki mukaddes ev. Mescid-i Aksa.
beyn: Ara, arası.
me’mul: Umulan.
fevk: Üzeri, üstü.
kemâl-i kat’iyet: Tam bir kesinlikle.
Nasârâ: Hıristiyanlar.
tebaa: Uyruk, vatandaş, tabi olanlar.
edyân-ı resmî: Resmî dinler.
vuzuh: Apaçık tarzda.
Bahr-i Muhit-i Şarkî: Doğudaki büyük deniz, Büyük Okyanus.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*