Feyzi Halıcı ve Risale-i Nur

altHABERCİ adlı internet sitesinde Mehmet Gündoğdu adlı bir yazar, Rahmetli Feyzi Halıcı’nın vefat haberini veren Yeni Asya’ya sataşmaya yeltenmiş.

Yeni Asya bu haberinde, Feyzi Halıcı için, “Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş, Bediüzzaman Said Nursî’nin talebesi Sabri Halıcı’nın oğlu olan Feyzi Halıcı, 1948 yılında babası Sabri Halıcı ile birlikte Said Nursî’yi Emirdağ’daki evinde ziyaret edip elini öpmüş, Feyzi Halıcı ayrıca Bediüzzaman’ı 1960 yılında geldiği Konya’da ziyaret etmiş ve onu tanıyanlar listesine katılmış bir isim…” demişti.

Mehmet Gündoğdu, yazısının başında Konya’nın Feyzi Halıcı’ya vefasızlık ettiğinden ve cenaze merasimine Konya’nın ileri gelenlerinin katılmadığından yakındıktan sonra, Yeni Asya’yı kastederek, “Birileri rahmetliyi çekip sündürmüşler” diyor. Rahmetli Feyzi Halıcı’nın değil Nurculukla, Mevlevilik dışında hiçbir tarikat ve cemaatle yakın ilişkisi olmadığını ileri süren Gündoğdu, “siyaset, siyasî dincilik ya da Nurculuk gibi çalışmaları kesinlikle olmamıştır” diyerek, Yeni Asya’yı yalanlamaya çalışmış. “Böyle konulara hiç sıcak bakmamıştır” diye de Rahmetli Feyzi Halıcı’nın Nurculukla, ilgisinin olmadığını iddia etmiştir.

Halbuki, Bediüzzaman’ı, Sabri Halıcı’yı ve Risale-i Nur’u tanıyanlar, Feyzi Halıcı’nın da Bediüzzaman ile birkaç defa görüştüğünü, elini öptüğünü ve Risale-i Nur dairesi içinde olduğunu ifade etmektedirler. Zaten babası ve bütün ailesi Nur hizmeti içinde olduğu halde, şair ve yazar olan Feyzi Halıcı’nın bu dairenin dışında olduğunu düşünmek yanlış olur. Kaldı ki, kendi ifadelerinde de Bediüzzaman ve Nur Tablebeleri ile yakın ilgisini ifade etmektedir.

Kendi çıkardığı Çağrı dergisinde neşrettiği “Nur doğması zamanıdır” adlı şiirinde Bediüzzaman Hazretlerini anlatan bir kıt’a şöyledir:

Üstad engelleri yardı
Göğü ins-ü melek sardı
Müjdenin gelmiyor ardı
Nur doğması zamanıdır.

Rahmetli Halil Uslu‘da 15 Mayıs 2011 tarihinde Yeni Asya’daki köşesinde, “Bediüzzaman ve Konya” başlıklı yazısında Feyzi Halıcı’nın Üstad Bediüzzamanla ilgili şu hatırayı anlatır:

“Polislerin ricası üzre tek başına Hz. Mevlânâ dergâhına girer. Ve şimdiki türbenin ayakkabılık bölümünün önündeki mermer sütunun önünde durur ve ellerini açarak duâya başlar. Duâsı biraz uzayınca arkasında takip eden Konya emniyetinden asayişten sorumlu komiser polis Mahmut Babadağlı, Hz. Üstadın omzunu elleyerek ‘Hoca efendi hoca efendi duânı kısa kes’ terbiyesizliğinde bulunur. Ne gariptir ki Feyzi Halıcı Ağabeyimiz de o anda oraya gelmiş ve bu manzara karşısında bağırarak ‘Mahmut, Mahmut bırak hoca efendiyi, çek ondan ellerini, görmüyor musun şu anda Hz. Üstad, Hz. Mevlânâ ile görüşmektedir’ der ve polis ellerini çeker.”

Feyzi Halıcı aynı zamanda, Risale-i Nur’da Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin adını zikrettiği bahtiyarlardandır. Risale-i Nur’da ismi şöyle geçer:

“O küçük Abdurrahman’lar ise: Mustafa Oruç, Konya’lı Ziya ve Sabri’nin mahdumu Feyzi ve Bahaeddin, Abdurrahîm ve Kastamonu’lu Ömer ve Aziz ve Şükrü ve Sabri gibi ciddî genç Nurcular Nurlar’a sahib olmaları, merhum biraderzadem Abdurrahman ve Fuad yeniden on tane olarak dünyaya gelip vazife-i Nuriyeye başlaması gibi beni hem sevindirdi, hem hastalığımı da hafifleştirdi.” (Emirdağ Lâhikası)

İbrahim Kaygusuz da 11 Nisan 2008 tarihli Yeni Asya’da şunları yazmıştır:

“Halıcı Sabri Efendi hayatta iken Üstadımızı çok sık aralıklarla ziyaret etti. Konya hizmetlerini yıllarca omuzlarında taşıdı. Vefat ettiği dakikaya kadar da Risâle-i Nur’a ve Üstada olan muhabbetini muhafaza etti. Evlâtları olan Feyzi ve Mehdi Halıcı kardeşler babaları gibi son şahitlerden. Babalarının vefatından sonra Feyzi ve Mehdi kardeşler Bediüzzaman’a ve Risâle-i Nur’a olan muhabbetlerini hiçbir zaman kaybetmediler. Yakın zamanlarda her ikisi ile de yaptığım görüşmelerde bu samimî ve kalbi muhabbeti yakinen hissettim”

Ayrıca Ömer Özcan hatıralarında, “Feyzi Halıcı anlatıyor” adlı yazısında, Feyzi Halıcı’nın kendi ağzından şu cümleleri naklediyor:

“Babam Sabri Halıcı, Bediüzzaman Hazretleri’nin has talebesiydi. 1948 yılında babamla beraber Üstad’ı Emirdağ’ında kaldığı evinde ziyaret ettik, elini öptüm. Ziyaretimizden sonra Bediüzzaman ve talebeleri mahkemeye verildiler, Afyon Hapishanesi’ne alındılar.”

Şimdi bu kadar tahşidata rağmen, Rahmetli Feyzi Halıcı’nın Risale-i Nur’la ve Nurculukla ilgisinin olmadığını söylemek, ya Feyzi Halıcı’yı tanımamak, ya da Nurculuğun ne olduğunu bilmemek gibi bir cehalet örneğidir.

Sırf Yeni Asya’ya sataşmak için bu hakikatleri gizlemeye çalışmak, bunu yapanlara bir itibar sağlamaz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*