Francesko Avrupa Kilisesini toparlıyor…

sukru-bulutKilise veya Hıristiyanlık söz konusu olduğunda, ister istemez Avrupa söz konusu olacaktır.
Asıl vatanın cedlerin diyarı olduğunu, son olaylar ortaya koyuyor. Vatandakiler gurbete göçmüş ve tütmeyen tek bir ocak olmasa bile, dünyanın en uzak köşesine göçmüş vatanın sahipleri, ölümüne o ecdat toprağına sahip çıkar ve savunurlar. Fıtratın bu dar ve geniş yansımalarını çoklukla etrafınızda görüyoruz.

Françesko Arjantin’den geliyor. Fakat o, dünya Hıristiyanlarını Avrupa kilisesi çatısı altında toparlıyor. Evvelâ, Ortodoksları organize etti. Onlar bu birliğe gönülden ses verdiler. Şimdi de Kuzeyli Hıristiyanları davet ediyor. Bazılarının Luterci, bazılarının Evangelik veya Protestan dedikleri dindaşlarıyla toplanıyor Papa…Onların ayaklarına, İskandinavya‘ya gidiyor. Protestan olan Kuzeyliler aralarında topladıkları bin temsilci ile Roma’daki merasim ve görüşmelere katılıyorlar. Yani anlayacağınız, Fransiskus (Almanca ifadesiyle) büyük bir fedakârlık ve gayretle Avrupa kiliselerini bir araya getirmeye çabalıyor.

VAHŞET DOLU KANLI MAZİYE RAĞMEN…

Kiliselerin birlik ve beraberliğe koşturduğu şu zamanda, Avrupa tarihini yüzeysel de olsa bilmek gerekiyor. Johannes Kalvin öncesinden başlayan ve tam üçyüz sene iç savaş, katliam, kıtlık ve yok edici hastalıklara sebep olan Katolik-Protestan çatışmasının tarihçesini bilmeyenler, Francesko’nun başarısını küçümseyebilirler. Daha 7-80 sene önce birbirleriyle evlenmeleri dinen yasak olanlar, karşıt kiliselerin önlerinden geçmeyecek kadar birbirlerine düşman iken, bu kanlı geçmişi geniş bir kabre gömüp, el ele tutuşarak geçmişin mezaristanından ayrılıyorlar.

Onları bir araya getiren faktörü siyasal İslâmcılara sorarsanız, belki de Asya’ya ve daha doğrusu Müslümanlara karşı birleşiyorlar, diyeceklerdir. Çünkü siyasal İslâmcılar, ahirzaman atlasını Bediüzzaman’dan takibe bir türlü yanaşmıyorlar. Ahirzaman kişiliklerini selefî mantığı ile inkâra yöneliyorlar. Felâketlerin tsunami dalgaları tarzında insanlığın üzerine sür’atle geldiği bir zamanda, onlar devekuşları gibi başlarını selef toprağına gömüyorlar. İşte bunun için; global bir tarzda organize olmuş, yer yer dünya sermayesiyle millî devletlerin siyaset ve ticaretlerine müdahale eden ve bazan devletlere diz çöktüren II. Avrupa (II. Amerika, Avustralya vb.) tehlikesini bilmiyor ve göremiyorlar.

İnsanların günlük hayatlarında farkına varmadan deccaliyetin değirmenlerine su taşıdığını bilselerdi, yani ellerindeki cep telefonundan, kasasından harçlıklarını aldıkları bankaya, alışveriş yaptıkları dev AVM‘den komünikasyon harikalarının son yazılım versiyonlarına kadar ipin din ve barış karşıtı, menfaatini insanlığın zararında arayan II. Avrupa’nın elinde olduğunu bilselerdi, dindar geçinen siyasetçilerimiz, Fransisko’nun kime karşı Hıristiyanları Birlik beraberliğe dâvet ettiğini göreceklerdi.

Cehalet musallat olunca, düz ovada yol şaşılırmış. Ortadoğu’yu fitneleriyle kan ve gözyaşına verenin II. Avrupa olduğunu bilmeyenler, aynı fitnenin başta Avrupa ve Amerika olmak üzere bütün dünyayı sarstığını nereden bilecekler ki… Avrupa içindeki müttefikleri olan Hıristiyan ve insaniyetperver I. Avrupa’yı hâlâ tanıyamayan bazı siyasetçilerimiz, Brüksel ve Strazburg gibi idarî merkezlerde hem kendilerini ve hem de I. Avrupa’yı deccaliyet karşısında sıkıntıya sokacak beyan ve icraatlarda bulunuyorlar.

Siyasîlerimiz Bediüzzaman‘ı okumuş olsalardı, Françesko‘nun telâşını da, Hıristiyanların tek çatı altında toplanmalarının sırrını da anlayabilirlerdi.

II. AVRUPA’NIN ORTADOĞU’DAKİ FİTNELERİ, ÇOK YAKINDA AYAKLARINA DOLANACAK…

Bir taraftan liberalizm maskesiyle açık toplumculuk yapıp, cemiyetteki yapıların bütün mahrem kapılarını desiselerle açtıracaksın, diğer taraftan da canı yanan cahil kalabalıkları ırkçılığa sevk edeceksin… İşte deccal buna derler… Evvelâ Kürt, Türk, Arap ve Acem diye işe başladılar… Sonra işi mezhepçilik boyutuna; Şia, Vehhabî, Selefî, Sünnî ve Nasurî gibi daha ince detaylara indirdiler… Sonra da, Amerika, İngiliz, Alman ve Fransız neocon‘larına bağlı askerleri bölgeye sevk edip, insan öldürmeyi ve iç savaşı öğrettiler buraya topladıkları teröristlerine. Bütün bunları yaparken de, dünyayı IŞİD ile mücadeleyle kandırdılar. Rakka’da, Musul’da, Türkiye’nin Güneydoğusunda asıl savaşanların neoconcu II. Avrupalılar olduğunu Avrupa müttefiklerimiz bildikleri halde, bizdeki idarecilerimiz henüz anlayamadıklarından, Müslümanların paramparça olduğu bir zeminde şuursuzca yol aldılar. Fakat II. Avrupalılar Ortadoğu’da yolun sonuna geliyorlar. Alevîlik-Sünnîlik, Şia-Selefî, Türk ve Kürt kartları artık boşa çıkıyor. Bu coğrafyada fitne ve iç savaş için harcadıkları yüz milyonlarca dolarlar neticesiz kaldı. Bir taraftan AB, diğer taraftan kiliseler, kendi emniyetlerinin de gereği olarak, Ortadoğu’daki fitnelerin bitmesi istikametinde neocon ve neoliberallerin oyunlarını bitirmek için el ele verecekler.. Papa‘nın da gayretleri bu istikamette görünüyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*