Fransa Günlüğü -2- Annemin gemisi…

Habbe & Kubbe

“Kalbin sadefinde din-i Hakkın cevheri bulunmazsa, beşerin başında maddi-manevi kıyametler kopacak ve hayvanatın en bedbahtı, en perişanı olacak.”

ANNEMİN GEMİSİ NUH’UN GEMİSİ GİBİYDİ

Annem Fransa’ya gelin geldiği günlerde, sosyal çevre yoksunluğundan can sıkıntısıyla ne yapacağını düşünürken, bavuluna “çeyiz” niyetiyle konmuş kitapların arasında bulmuş, kırmızı kitapları. “Şeair” açısından tam bir gurbet sayılan buraların dostsuz yüzü ruhunu bunalıma çağırırken, “Risalelerin yed-i beyzasına” tutunmuş, kendi tabiriyle. Babamın iş-güç ve helalinden kazanma azmi, annemi memnun etse de, maneviyatı olmasaymış, yalnızlığı onu farklı girdaplara sürükleyebilirmiş. Zamanla “kardeşlerim” dediği insanlarla kaynaşıp, sohbetlere neredeyse haftanın birkaç günü katılması, aslında babamın biraz işine gelmiş. Evde uf- püf eden, her şeyi sorun eden, sürekli harcamaya doymayan bir kadındansa tevekküllü, şevkli, güvenle teslim edeceği insanlarla hemhal bir eş, aranıp da bulunmayan bir nimetti tabii babam için. O benim kadar kıskanç değil anneme, hatta fazla serbest. Canım insan biraz da kendine zaman ayırmalı değil mi ama…

Pazartesi çalışmalı ders, Salı Paris ev dersi, Çarşamba çocuk (neyse ki bu derse gitmiyor), Perşembe semt dersi… Cuma da bıraksam akşam dersine koşarak gidecek… Cumartesi genç kızlara var… da arada gönlü olsun diye gidiyorum ben de. “Kardeşlerinin” verdiği dersler kadar önemsediği bir de özel okumalar var. Bazen annem onları mı beni mi daha çok seviyor diye düşünüp karar veremediğimde davetlerine katılmıyorum. Yahut hastalanıyorum ki biraz annemin dikkatini üzerime çekeyim. Sonuç mu? Mükemmel oluyor…

Aslında hayatı da, davayı da annem gibi “gerçek” yaşamak lazım. Biz teknoloji çocukları gibi sanal değil. Bu düşüncelerle ben de bugün Faslı Müslümanların kurduğu, merkezi Lyon’da bulunan Müslüman Öğrenciler Derneği’ne üye olarak mesleğimle ilgili ilk adımı atmış oldum. Maksadım hakkı müdafaaya bir katkıda bulunup neler yapabileceğimize birlikte karar vermek. Olumsuz işler çabuk ve kolay yayıldığı için, yoğun Müslüman popülasyona rağmen ahlaksızlığın kol gezdiği Fransa’da, ortamın kötülüğünden kız çocuklarını korumaya alan babalar, genelde yüksek tahsile karşılar. Hatta tanıdığım birçok Türk aile memleketinden eşini ve çocuklarını hiç getirmiyor ki muhafazalı kalsınlar. Hayatları bir hasretle geçip gidiyor. Bu durumda benim gibi Fransa’da akademik tahsil şansını yakalamış nadir gençlere çok iş düşüyor, değil mi? Bu kararı “ani dershane ziyaretime” bağlayabilirim sanırım. Hristiyanlığın vahy-i semavi kılıncını kullanarak dinsizlikle mücadelesinde Risalelerin imamet vazifesini göreceğini öğrendikten sonra, çantama ilk önce bir Risale koydum. Misafir ablanın “birinci Avrupa’ya destek olunuz” sözünden yola çıkarak bir dernek araştırmaya başladım. Doğru yerde miyim henüz bilmiyorum ama İslam’ın evrensel hukuk sisteminde söz söylemekte zorlanacağı hiçbir meselesi olmadığına bütün kalbimle inanıyorum. Öncelikle Kur’an’ı kendim için, sonra mağdurlar için öğrenmeye kararlıyım, inşallah. Bu müjdeyi akşam eve gidince anneme vermek için sabırsızlanıyorum. Yalnız önce hocayla konuşup dergiden randevu alması için ricada bulunmalıyım.

Öldürülen karikatüristlerin nasıl insanlar olduklarını sormuştum editöre, geçen hafta. Hepsinin esprili hatta “dalgacı” bir yapıya sahip olduğunu, bunun yanında içkiyi ve biraz da “serseriliği” seven entelektüellerden olduklarını anlatmıştı. Limoges kentinde yılda bir kalabalık halk topluluğuyla bir araya gelip sohbet ettiklerini, bu sohbetlerde en ciddi meseleleri bile “çiz”ebildiklerini anlatmıştı. Yani bence, dünyada birileri Fransa’da önce karikatüristleri örgütledi, sonra saldırganları bulmak kolay oldu. Maksat özgürce “ifade” etmek değil aslında, mukaddesatı suni imajlarla lekeleyip Müslümanları özgürce dışlamak. Çünkü Fransa’da her yıl yüz bin insan Müslüman olmak üzere şehadet getiriyor. Bu hız Fransa’nın kimlik ve endişe krizi yaşamasına, doğru bildiklerini gözden geçirmesine sebep oluyor. İnandıkları değerlerin eskiye kıyasla temelinden sarsılarak İslami fikirlere ve Kur’an’ın hakikatlerine yanaşması onlarda kimliklerini kaybetme korkusuna neden oluyor. İslam’ı yeterince özgür bulmadıkları için de günah keçisi ilan edip peçeyle, bezle uğraşıyorlar. Dünyanın bir numaralı merkezine yerleşen İslam’ı kaldırıp, yerine kaosun oturmasına müsaade ediyorlar. Üstelik başarısız liderler zinciri, ekonomiyi tarumar ettiğinden pahalılık almış başını uçuyor. Kimse halinden memnun değil. Fatura çıkarılacak en uygun hedef elbette masum Müslümanlar. Bunu açıkça soramıyorum editöre, ama satır aralarını okuyabiliyorum.  Bakalım bültene nasıl işleyeceğim.

Annem odama elindeki not defteriyle geldiğinde beni güleç görmek onu biraz şaşırtmıştı. O yüzden “önce sen” dedi beni öperek. Ona derneğe üye olduğumu ve maksadımı anlattım. Okulda kılacak yer olmadığından dolayı kaza etmek zorunda kaldığım namazlarımı vaktinde kılabilmek için arkadaşlarımla organize olacağımızı, okuldan mescit talep edeceğimizi söyledim.  “İnandığın fikir uğruna mücadele etmek sana çok yakışıyor, bir tanem” dedi ve ekledi: “Üstat Hazretleri Lahika Mektuplarında müspet müdafaanın esaslarını şeriat ölçüleriyle bize anlatmıştır. Medenilere galebe ikna iledir, icbar ile olmaz. Biz, siyasal İslam tarzı örgütleşmeyi kabul etmiyoruz. Ama bir millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder. Bunların detaylarını istersen haftada bir genç kız derslerinde okuyorlar. Seni de hep davet ediyorlar, gider misin?”. Boynuna atıldım, “onlara yaptığın pastadan bana da yaparsan neden olmasın” dedim, gülüştük. Sonra derste aldığı notlarından bahsederken seyrettim o güzel yüzünü annemin… ”Risale-i Nur’un kalbi 4. Meseleymiş kızım” derken, kalp ve nefis dairesinden, dünya dairelerinin şaşaasından “makûsen mütenasip” kelimesini yeni ezberlediğinden bahsederken, sanki bulutların üzerinden insanlığa ders veriyordu. Senin kızın olmak ne büyük bir saadet anneciğim…

(Devam edecek)

Benzer konuda makaleler:

11 Yorum

  1. Tebrik ediyor ve devamını sabırsızlıkla bekliyoruz, ellerinize sağlık, Avrupa’da yaşayan bir Müslümanın ikilemlerini çok güzel tasavvur etmişsiniz.

  2. Kızlarımıza ufuk açabilecek ilginç bir yaklaşım sergiliyorsunuz. Tebrik ediyorum kardeşim.

  3. Kendi ülkemizin baskıcı atmosferinde yasanan bunaltici ve hızlı hallerden Avrupayı nasilda gözden kaçırıyoruz. Halbuki ki artık olmazsa olmazimiz olduğunu düşündüğümüz mesihin diyarıyla köprü olacak bir yazı olmuş. Mutlaka devam etmeli. Tebrikler.

  4. Sizleri tebrik ederim. Paris’te yaşayan birisi olmama rağmen sizin bu güzel yazınızı dikkatle ve taktirle okudum ve gerçekten istifade ettim.
    Allah razı olsun.

  5. Binler barekallah Nuray Hanım toplumun çok önemli bir kesimine yönelik psikolojiyi ortaya koymuş yazınız. Bunun üstünden düşünmeli ve çözüm üretmeliyz inşallah. Türkiye’de yaşayan birisi olmama rağmen çok beğendim yazınızı. Kaleminize kuvvet…

  6. Bu tip yazıların yoğunluk kazanması gerekmez mi… Başarı dileklerimizle…

  7. Ablacığım yazının devamını bekliyoruz.Yoğunluğunuzu tahmin ediyorum, fakat siz de ihtiyaci biliyorsunuz.Dualarimiz sizinle

  8. Ablacığım, tatlı ve şirin üslubunuzla bizi şevke getirecek yazılarınızı dört gözle bekliyorum

  9. ALLAH sizlerin eksikligini vermesin insaallah. yakinda ALLAH nasib ederse fransaya gelmem soz konusu. gelmeden bu sebeple arastirmak istedim. olurda benden sonra 8 yasinda kizim ve ailemi getirecek olursam siz muhterem kardeslerimle hasir, nesir olsun istiyorum. Selametle kalin.

Ahmed Said için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*