Fransa Günlüğü

“Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlup olan İsevilik ve İslamiyet, ittihat neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak…”

ANNEMİN MİSAFİRİ

Charlie Hebdo meydanından inen Nicolas way’in sonundayken çaldı telefonum, telaşlıca… Annemdi. Kısa konuşup, iyice kararmış caddeden durağa geldim. Şemsiyemi kapatır kapatmaz otobüs de gelmişti. Sırt çantam sırıl sıklam olmuş. Dergi editörüyle malum saldırıyla ilgili yaptığım röportaj kâğıtlarını kontrol ettim, onlar bile ıslanmış. “Neyse ki ses kaydımız var” diyerek rahatladım. Zaman darlığından fakülte çıkışı gittiğim için, röportaj yarıda kaldı. Sosyal Güvenlik Hukuku dersinden aldığım eksik not yüzünden, hoca yükseltme şansı vermiş, başarılı olursam okul bülteninde söyleşimin yayınlanacağını da eklemişti. Aksi halde bütünlemeden kaçamazdım. Hoca randevuyu aldığında saatini bildirirken ekledi: ”Yalnız unutma! Hepimiz Charlie Hebdoyuz.” “Tamam” dedim demesine de düşünmeden edemedim. Müslüman bir hukuk talebesine kalemiyle, karikatürleri müdafaa mı ettirmek istiyor, bu adam yoksa?

Ve evet… Telefonum tekrar çaldı: Yine annem. Çok acelesi var anlaşılan. O malum, tatlı hizmet koşuşturmalarından birini daha yaşıyor. Paris’e ara-sıra gelen misafirlerden biri daha havaalanına iniş yapmış. “Onu alıp dershaneye geçeceğim, yemekler sıcak, gecikme, kendine dikkat et! ”diye arıyor. Dün de ortamı temizlemeye gitmişler. Pek umurunda olmam artık bu hafta. Okuma programı birkaç gün sürerse, annemi bul bulabilirsen. Ah, tabi not defterine ekledikleriyle, akşam yatmadan önce, başıma gelip, “Bak kızım, bugün neler öğrendik” diyerek, tatlı yüz mimikleriyle aktardıkları hariç tabi. Sonra gözbebeklerini gözlerime mıhlayıp, sıcacık tutarak ellerimi, şöyle diyecek; “Seninle kol kola verip, derslere gideceğimiz, hizmette iki arkadaş, hayatta dava yoldaşı olacağımız günleri öyle özlüyorum ki, güzel kızım! Sen de yarın okul çıkışı programa bi uğrasan.”

Ah! Annem. Ben de Hukuk Fakültesinden mezun olduğum günü o kadar özlüyorum ki… Ama nedense aynı heyecanı, aynı tatmin duygusunu, aynı görev bilincini hissedemiyorum. Dünyanın en önemli bilim ve hukuk prof.larının talebesi olduğum halde, ruhumdaki bu ‘yetersizlik’ hissini, açlık duygusunu bastıramıyorum. Annem gittiği dershaneden mezun edilse oturur hüngür hüngür ağlardı. Ben, şu amfi koridorlarına veda edeceğim günü iple çekiyorum. Fransa tarihinin mazisini yana yakıla anlatıyormuşçasına üzerime eğilen bu tarihi binadan umursamazca çıkıp  gitme, onu albüm kapağının arasına hapsetmek istiyorum. Oysa bu koridorları arşınlamanın mükâfatı hâkim, savcı, idareci veya avukat olmak. Annemin ne bir kürsüsü oldu yıllardır, ne makamı, etiketi. Birlikte çek-yatlarda diz büküp, saatlerce tefsir dinliyor, “tesbihat” yapıyor, sofra bezinin üstünde çay içiyor. Ama öylesine vakur, dingin ve mutlu ki… İmreniyorum doğrusu. Şu gözde sefahat şehri Paris’te cansiperane birbirini seven bir avuç arkadaş, adeta yalan dünyanın tek doğrusu gibi birbirlerine koşup, birbirlerine sığınıyorlar. Her hastalıklarına onlarca ağızdan dualar alıyor, her mutluluklarını defalarca katlıyorlar. Ve benim annemi benden iyi tanıyorlar. Hangi akademik ortam, hangimize böyle bir lütuf sunabilir, soruyorum. Felsefik doktrinlerin beyinlere yön verdiği üniversite arkadaşlıklarında bu dostluğun zerresi okunur mu? Sahte gülüşler, laubali geyikler, hata gözleyen bakışlar…

Düşünürken dalmışım uykuya, birçok gece yaptığım gibi…

Laikliği  ‘dinsizlik’ olarak algılatan yegâne Avrupa ülkesi Fransa’dır. Sömürgesi olduğu ülkelerden buralara gelenlerle birlikte şimdilik yedi milyon Müslümana bir nevi “vatan” olmuşsa da, onları bağlayan dinlerinin vecibelerini göz ardı ederek verdiği refahı geri almıştır. Ladini manada hazırladığı kararnamelerle “başörtüsünü” okul ve iş yerlerinde yasaklamış, peçelileri sokak ortasında cezai işleme tabi tutmuştur. Oysa birçok Arap ve Afrika ülkesinden gelenlerin bunu dini-örfi bir sorumluluk olarak uyguladığını pek ala bilir. Hemen bitişiği olan Almanya’da anaokulu dâhil baş örtmek –genelde- müsaadeliyken; Fransa’da ilk, orta ve lise sona kadar devlet bu yasağı en katı şekliyle uyguluyor. (tek-tük açılmış bazı özel Arap okulları hariç.) Dini objelerin kamusal alandaki yasağı kiliseyi de mağdur ediyor ki, sık sık rahatsızlıklarını dile getirip: ”Ülkede Katolik sayımı yapamıyoruz. Bunu sormak bile yasak. “şeklinde şikâyetlerini yazılı basına yansıtıyorlar. Yüksek tahsile kadar baş örtmeye alışmamış benim gibiler de aileden ‘dindar’ olmamıza rağmen tesettüre girmekte zorlanıyoruz. Zaten “Dört sene örtüp ne yapacağız, çalışma hayatında yine bir dizi ‘sembol’ yasağıyla karşı karşıyayız.” diyerek erteliyoruz. Bununla mücadele edilir mi, henüz onu dahi bilmiyorum. Medeni Hukuk, Ceza Hukuku, Hukuk Felsefesi gibi ‘önemli’ derslerden fırsat mı kalıyor dersiniz? Doğrusu “Anayasa Hukuku”nda anayasa evrensel insan haklarına nasıl uyarlanır, öğretmiyorlar. Charlie Hebdo, karikatürleri yayınlama sebebini “ifade özgürlüğüne insanları alıştırmak” olarak dile getiriyordu. Tüm Fransa “Hepimiz Hebdoyuz” diye pankart açıyorlardı ancak, “tesettür özgürlüğü” kısıtlanan Müslüman kadınlar Fransa’yı sadece üzgünce izliyorlar.

Sabah annemle vedalaşıp, kuruyan çantamı sırtlandığım gibi okula koşarken, yol ayağımın altından düşüncelerimle beraber kayıp gidiyordu. Ama henüz ayaklarımın beni akşam çıkışta dershaneye kaydıracağını ben bilmiyordum. Hele “İki Avrupa ve Hz. İsa’nın dönüşü” konulu seminere konuk olacağımı tahmin bile edemezdim. Ta ki dershanenin ziline basana kadar… Ayakkabılarla dolu antreyi aşarken merdivenleri bir solukta o müşfik kucaklara atlamaya hasret tırmanışımı annem görse havalara uçardı. Lakin hemencecik toparlandım, geceki “nazlı kız” rolüme geri döndüm.

(Devam edecek)

Benzer konuda makaleler:

5 Yorum

  1. İmanın ve kültürün bu tür edebi yazılarla çocuklarımıza, belki de bize sunulması çok güzel bir girişimdir. Tebrik ediyoruz, ablacığım…

  2. Makalenin devamını merak ediyorum. Allah gençlerimize istikamet versin. Risale-i nur’a kalplerini ve gönüllerini açsın. Fikrine ve kalemine sağlık. Allah razı olsun değerli kardeşim.

  3. Bende fransada kaliyorum parise yakin ama annenizi tanimiyorum anneniz hangi medresedeki derslere katiliyor

Gülnur için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*