Gafletin dereceleri

Her şeyin bir derecesi vardır.
Kimi kalındır, kimi incedir vs.
İşte size gafletin dereceleri.
Kendi hesabıma söylüyorum;

Öyle kalın gafletim olur ki, bazen kendime iğrenirim.
“Yapma artık, etme artık” dediğim nice şeyler için söz kestiğim halde kendime söz geçiremem.
Her kemal sahibi de bundan şikâyet etmiştir.
Nice âlimler, hatta nice sultanlar.
Dördüncü Murad Han bunu şiire taşımış:
“Uyan ey gözlerim, gafletten uyan” diyerek gaflete göndermeler yapmıştır.
Ve bu günümüzde şahane bir kasideye söz olmuştur.
“Uslan artık ey deli gönül” derken gaflet nazara verilmiştir.
Ah o gafletler…
Bazı insanlar bunun farkına bile varmadan hayatını devam ettirirler.
Artık ne zaman intibaha gelir bilinmez.
Bir uyanış,
Bir silkiniş,
Bir musîbet,
Bir hastalık,
Bir yakınının hayattan vedası bu gafleti biraz aralar.
Ama sonra bu gaflet halleri yine kaldığı yerden devam etmeye başlar.
Gafletin yaşı ve başı yoktur.
Sonuna kadar devam eder.
Peki nereye kadar?
Sonuna kadar.
Son durakta aklı başına gelir, ama iş işten çoktan geçmiştir.
Dönüşü olmayan yollardan geçiyoruz.
Zaman bir sel gibi akıyor.
Şeytan bizi bu gaflet hallerinde gördüğü zaman eminim kahkahalar atıyor.
Bazen başkalarını kurtaralım derken kendimizi kaybederiz.
Böylece gafletler bir bir ufkumuzu kaplar.
Nice kazaya kalan ibadetlerimiz ve vazifelerimiz olur.
Dünyanın bekasız ve ânî işleri bu hallerimize yardımcı olur.
Şeytanın işi kolaylaşmıştır.
Bacak bacak üstüne atar, bizi zevk ile seyreder.
Her insanın kendine göre gafletleri vardır.
Zanneder ki bu haller bir gün biter.
Ama öyle olmaz.
Bir ânî hayat kazası bu hallere bir son verir.
Ne gaflet kalır, ne de vakit.
Artık her şey bitmiştir.
Gözümüz aydın.
İş işten çoktan geçmiştir.
Gafletin nice kalınlıkları da.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*