Garîp bir miras veya jet başbakan

Hürriyet gazetesinin manşetindeki “jet başbakan” teşbihi, zihnimde tarihî birçok teşbih, istiare, mukayese rastlantı ve tevafuğu harekete geçirdi. İsterseniz resmigeçidi birlikte izleyelim:

Jet, Siirt ve Fadıl Akgündüz kelimelerinin kamuoyundaki örfî anlamlarını bilmeyen çok az insanımız vardır. Muhayyel projeler, dizaynlar ve Siirt’te arazisi tahsis edilmiş otomobil fabrikaları… Sonra bu hayali pazarlayan meşhur kartel medyası… Hariçte meşhur Nokia ile Motorola’yı, dahilde devleti kündeye getirmiş “Uzanların” çevreyi kirleten reklâmlarından fazla reklâm ile hakikaten Fadıl Bey baş döndürücü bir süratle ekonomi dünyasında yükseliyordu…

Reklâmlardan ve Fadıl Beyin çevresiyle birlikte dindarlığından etkilenen saf ve hırslı Avrupa’daki işçilerimiz “yüzde otuz” kâr payını duyunca, gizli-açık tüm tasarruflarını ortaya döktüler. Birçoğu bankalardan yüzde 8-10 faizle yüzbinlerce markı çekip yüzde otuz niyetiyle Fadıl’ın komisyoncularına takdim ettiler. ‘Yeşil sermaye’nin Fadıl’a sıcak para akışı durduğunda bölüşüm çoktan bitmişti. Olan garîb gurbetzedeye olmuştu. Bir-iki zaafından istifade edilerek vicdansızca varlık ve ümitleri yele verilmişti. İnkisarlar, boşanmalar ve hatta intiharlarla “gurbetzede” sarsılmıştı. Almanya ve Türkiye isteseydiler bu trajediye mani olabilirlerdi… Birileri ‘yeşil sermaye’yi kurutmak için bu çarkı sonuna kadar çalıştırdılar. İsviçre’ye kaçan Fadıl devleti suçlarken, devlet de Fadıl için dolandırıcılıktan tutuklama kararı çıkartmıştı. Almanya’daki mağdurlar mahkemelere baş vurunca da Fadıl Bey İsviçre’ye geçmişti. Burası da tekin değildi. Mağdurların tehditleri, otellerdeki yüksek masraflar ve sıla özlemi Fadıl Bey’i “meşrulaşma sürecine” itmiş olacak ki, telefonla Siirt’ten bağımsız meb’us adayı oluyordu. Görüntülü seçim çalışmalarına, Siirt’teki seçim bürolarına ve sokaktaki afişlerine kimsecikler mani olmadı. Bu meşrû olmayan yollara Türkiye çok alıştırıldığından gülüp geçtik. Mahkemece tevkif kararına muhatap birisinin vekil olabileceğine ihtimal vermiyorduk, fakat senaryoyu da bilemiyorduk. “üstün hizmetler yapmış!” birisi olarak VIP salonundan Türkiye’ye dönen Fadıl’ın, korunmak üzere Kartal’a geldiğini biz bilmiyorduk. Kartal hem dışardan emniyetli, hem de ucuzdu.

Fadıl’ın itirazsızca Siirt vekilliğini bırakması, mirasını ülkenin müstakbel başbakanına bırakmasıyla mı alâkalıydı? Bilemiyoruz. Yalnız ‘Jet Fadıl’ın düştüğü yerden bir jet başbakanın çıktığını herkes kabul ediyor.

Sizce “yiğidin düştüğü yerden kalkması” bir rastlantı eseri miydi, yoksa bir hesap kitap işi miydi? Henüz net bir bilgiye ulaşabilmiş değiliz. İstanbul Belediye Sarayından “veda partileriyle” ve tüm kartel medyasının “mağdur kahraman” türküsü eşliğinde cezaevine giden Erdoğan’ın Amerikalıların yüksek alâkalarına mazhariyeti bizi kuşkulandırmıştı.. Meşhur Selânikli Hanedanın cezaevi ziyaretlerini müteakiben, Tayyip Beyi TÜSİAD’çıların sofralarında görmeye başladık.

Demokrasi tarihimizde birkaç ay zarfında tüm Avrupa merkezlerinde ve Amerika’da en üst seviyede karşılanmış bir başka siyasetçi tanıyor musunuz? Henüz ülkesi, milleti tarafından seçilmeden önce… Önündeki engeller tek tek yıkılıyor ve kapılar tek tek açılıyor. Başı dik eğilip bükülmeden zirveye koşan bir politikacının tüm dünyaya sırtını çevirip “11 Eylül Çetesi”ne teslim olması sözkonusu olabilir mi? İşte bunu birlikte göreceğiz. Ülke onun uğruna üç ay sonra kısmî seçime gitmiş. Otuz saniyede vekil, on beş dakikada başbakan olmuş… Asıl “jet” sıfatına lâyık olan Tayyip Bey değil mi?

Tayyip Beye “tarafgirlikle” bağlananlar bizi kınayabilirler. Fakat biz ne onları, ne de AKP’yi iktidara getiren milyonları incitmek istemeyiz.. Aksi, millet iradesine saygısızlık olur ki, ahlâkî olmaz. Kuşkularımızı önceden belirtmek için Fadıl’ı Kartal’a koyan güçlerle Tayyip Bey’i mağdur kahraman yaptıktan sonra, onu düştüğü yerden kaldıran güçler arasında bir münasebetin olup olmadığını merak ediyoruz.

Şayet Tayyip Bey, ülkenin içerisinde bulunduğu şu felâkete dur diyecek şekilde dik durur ve milleti kendisine dayanak yaparsa “Harp hiledir” sözcüğü çerçevesinde geçmişteki münasebetleri değerlendiririz. Ve de demokrasi tarihinde hiç kimseye nasip olmayan bir pozisyona yükselmiş olur. Zira, arkasında, tüm AB ülkeleri, Hıristiyanlık ve İslâm dünyası, insanî teşkilâtlar ve BM olduğu halde bu başarıyı kazanabilecek güçte olduğuna inanıyoruz. Ayrıca henüz harama bulaşmamış bir Meclis çoğunluğu ve ellerinde “sine-i millet” tezkeresi olan kıymetli vekillerle bu mücadele daha zevkli olur.

Aksini düşünemiyorum. Jet Fadıl yalnızca fakir fukaranın birikimleriyle ümitlerini suistimal etti. Zararı mahduttu. İmza için tahsis ettiği araziler de henüz yerinde duruyor. Fakat Tayyip Bey’in başbakan olduğu ülkede tüm Güneydoğu arazileri 11 Eylül çetesince işgal edilmiş durumda. Allah korusun tüm ülke insanıyla büyük bir kayıpla karşı karşıya. Bir de bizim elimizle savaş olursa… İşte o zaman tüm dünya kaybetmiş olur. Gönül arzu eder ki, Türkiye’nin başbakanını, milleti zarara sokacak bir miras beklemesin…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*