“Gâsikın izâ vekab”

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, güneşin batışının ardından, birden, ihtiyarsız tarzda kalbe ihtar edilen Felak Sûresi’nin zahir ve aşikâr gaybî mu’cizesini gösteren uzun hakikatın kısa bahsini eder Meyve Risâlesi’nde.

Felak Sûresi, işârî manası ile, kâinatta adem (yokluk) âlemleri hesabına çalışarak şer işleyenlerden olan insî ve cinnî şeytanlardan Allah’a sığınılması gerektiğini ifade ile, Resûl-i Ekrem’in (asm) şahsında ümmeti istiâzeye dâvet eder.

Bu sûre her asra baktığı gibi ziyadesi ile asrımıza da bakar, Kur’ân hizmetkârlarını ikaz eder.
Beş cümlesinde dört defa “şerri” kelimesi geçer. Bediüzzaman, 1943’te te’lif ettiği Meyve Risâlesi’ndeki “haşiye”yi ise 1951’de yazarak, 20 yıl sonraki yani 1971’deki şerlere işaret eder.1
“Adem âlemleri hesabına çalışılması” mânâsını anlamaya çalışalım.
“Bütün kusurlar ademden ve kabiliyetsizlikten ve tahribden ve vazife yapmamaktan-–ki birer ademdirler—ve vücudu olmayan ademî fiillerden geliyor.” 2 ifadesinden anlaşıldığı kadarıyla adem, yapılması gerekeni yapmamaktan geliyor. Dolayısıyla yapmamız gereken vazifeler yapılmadığı zaman, bunun, adem âlemi hesabına geçtiği acı hakikatının ciddiyeti dikkatimizi çekmeli.
Felak Sûresindeki ikazlar ile adem âlemi arasındaki alâkayı yakalamaya ve anlamaya çalışıyoruz.
“Karanlığın çöktüğünde gecenin şerrinden” Allah’a sığınmamız gerektiğini “gasikın izâ vekab” hatırlatır. Gasıkın, karanlığın en koyu hâlinin çöktüğünü ifade eder. “Vekab”ı, “gözden kaybolarak içine girme”yi ise, gündüzün aydınlığının tamamen gözden kaybolup, karanlığın her tarafa dolması ve içine girmesi ile en koyu karanlık halinin çökmesi meâlinde müfessirler ifade ederler.
Her gecede karanlık çöktüğü gibi, her devirde şerrin çöktüğü müşahede edilmiştir. Yapılması gerekenin yapılmaması ile vücud bularak yani ademî âlem olarak hayatımıza çökmektedir.
Gece, vahşî hayvanların, suç işleyenlerin cirit attığı bir âlemdir. Gecede şuur bunalır ve hisler istikametli kullanılmaz olur. Şeytan ise oyunlarını daha rahat oynar. Şehvetin intişarı gecede tezahür eder. Şehvet intişar ettiği zaman aklın hâkimiyeti azalır. Azgın ve baskın şehvet geceleyin istikametimizi bozma istidadındadır. Dolayısıyla şehvetin en koyusunun çöküp bastırdığı zaman, muhtemel şerlerden Rabbimize sığınmamız icab eder. O halde “ve min şerri gasıkın izâ vekab” cümlesinin geçtiği Felak Sûresi’ni okumayı, yatmadan unutmamak gerek.
Parlak, aydınlık zannedilen nice geceler yaşandı. Bilinen doğrular, doğru bilinen yanlışlara fedâ edildi; ‘gâsikın izâ vekab’lı zamanlarda. Bu hata ise hem cemiyet olarak yapıldı, hem ferd olarak yapıldı. Her bir günahın içerisinden küfre giden yol, gecenin bastırması ile fark edilmedi bir dönem. Bu dönem toplumun olduğu gibi ferdin de oldu.
İnşirah bir ümit oldu. Çöken gecenin, günahın acısından kendine gelen kulun dilindeki feryad; inşirah. Yemin edilen asırda inşirahla ferah bulan kul, muâvizeteyn ile yatacak artık. Zira iman edip, salih ameller işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye edenler evet inşirah bulanlardır.
Evet her zorlukta bir kolaylık, her sıkıntıda bir ferah yaratan Rabbimizi, şerrin hayatımıza ve gecemize çökmesine fırsat vermemesi için anmamız, arzulamamız gerek.
Geçen asrın en koyu gecelerinde, zamanın münadisi işaretlediği tarihlerle sabahın seherinde nurlu ufuklara tevcih eder.
Evet, beşer olarak en koyu hataları yaptığımız gecelerimiz olmuştur. Cemiyet olarak da mümkündür. Ama artık bunlardan dersimizi aldık. İçinde bulunduğumuz asır, geçen asrın geceleri gibi olmayacak inşâallah.
Bizi nur ve nuranî ufuklar beklemekte.

Dipnotlar:

1- Şuâlar, s. 422,

2- Şuâlar, s. 411.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*