Gazetelerin aldatmaları

Gazetecilik; matbaanın icadı ve Batıyla ilişkilerimizin geliştiği Tanzimat dönemiyle, milleti aydınlatmak ve yol göstermek gayesiyle hayatımıza girmiş; makale, roman, hikâye, tiyatro gibi türlerin edebiyatımızda yer bulmasının da önünü açmıştır.

Nice edipler, şairler gazete yoluyla millete ulaşmış, hürriyetle beraber fikir, nezaket ve zerafet bu dönemde iştihar bulmuşsa da zehirli üflemelere de teşne olmuştur.

Özellikle 31 Mart Hadisesi evailinde Selâniklilerin Devleti ele geçirmesiyle, gazeteleri manipüle ederek, menhûs emellerine alet etmişlerdir.

Hz. Bediüzzaman’ın dediği gibi, burada; “Üssü’l-esas esbab, fırkaların tarafdarane ve garazkârane münakaşatı ve gazetelerin belâgat yerine mübalağat ve yalan ve ifrat-perverane keşmekeşleri idi.”1

Dinde laubalileşmemiz, 1. Dünya Harbi’ne girişimiz, Osmanlının yıkılışı, Sevr ve Lozan Andlaşmaları’nda basının rolü yadsınamaz.

Bahaneye bakan Avrupa meftunları, Cumhuriyetin kurulması, Hilâfetin ılgası, şeriatın kaldırılması ve Devrim kanunların hayata geçmesinde gazetelerin aldatmaları vardır.

Keza, Müslüman memleketinde dinî irşad hareketlerine göz açtırmamak ve sun’î isyanları hem teşvik edip hem de bastırılmasında rejim taraftarı tek kanallı gazeteler, en müessir lisan olmuşlardır.

Bediüzzaman Hazretleri’nin imân ve Kur’ân hizmetini; “Said-i Kürdi, Cumhuriyet düşmanı, devleti ele geçirecekler, siyasîdir” diyerek Kemalist ideolojinin önünü açan ve milleti sindiren yine devrim taraftarı (başka da yoktu) gazetelerdir.

Çileli, hapisli, sürgünlü ve idamlı ceberrut bir devrin 28 sene sürmesinde de basının günahı çoktur.

Her türlü baskı ve zülme rağmen “beyaz ihtilâlle, yeter söz milletindir” diyerek iktidara gelen Demokrat parti hükûmetlerinin demokrasiyi hayata geçirmesiyle sağ basın ve Risale-i Nur’un intişar bulmasıyla bir nebze doğru haber millete ulaşmışsa da Kemalist refleksin, başta Cumhuriyet ve Ulus gazeteleri olmak üzere basın yoluyla istediklerini elde etmesi zor olmamıştır. Bir yandan sol gösteriler hükûmeti baskıya mecbur ederken, diğer yandan güya! sağcı “Ticani hareketiyle” 5816 sayılı M. Kemal’i Koruma Kanunu, (hemde Demokrat parti iktidarı tarafından) yine malûm basın manipülasyonları sayesinde çıkarılmıştır.

1960 ihtilâli ve başta Adnan Menderes olmak üzere üç demokrasi şehidimizin idamı, “bebek-köpek-mama” hikâyelerini basının malzeme yapmasıyla gerçekleşmiştir.

Keza, devrin belkide en başarılı hükûmetini yürüten Adalet Partisi’nin parçalanması ki; içinden MNP, MHP, Demokratik Parti gibi partileri çıkartıp, istikrarı bozan ve Türkiye’yi 12 Mart’a götüren, anarşi ve teröre zemin hazırlayan, 15 bin teröriste af getirecek CHP-MSP hükûmetlerinin önünü açan yine malûm basındır.

12 EYLÜL VE 28 ŞUBAT’TA BASIN

Memleketin koalisyonlara mecbur edildiği o kaotik senelerde her türlü bozgunculuğa teşne olan basınla 12 Eylül’e gittiğimiz unutulmamalı.

Her köşe başında bir cenaze haberi, üniversite kavgaları, sendika çatışmaları, kanlı 1 Mayıs hadiseleri, rektörlerin ve yargı mensuplarının, Baro’nun (resmî cübbelilerin) tarafgir tavırlarını manşete çekip memleketin kaosa sürüklenmesinde en büyük pay yine basındır. Bu süreçte Demokrat duruşuyla bir nebze Tercüman ve hakikatın gür sesi Yeni Asya gibi bir kaç gazete dışında topyekûn bir imha hareketine imza atmışlardı. Öyle ki, millete de kabul ettirilen darbe çığırtkanlığıyla “darbeyi bir sene geciktirdik, ta ki olgunlaşsın” itirafları nasıl bir kumpasa geldiğimizin de resmidir.

Yine, 12 Eylül referandumunda “Evet” için basının nasıl hummalı çalıştığını..

1983 seçimlerinde BTP veto, DYP’nin seçime sokulmadıgını, basının gücüyle ANAP’ın nasıl parlatıldığını ve şişirildiğine şahit olduk. 1987’de yasakların kaldırılmaması için “No No” diye ne şaklabanlıklar yapıldığına da..

Ve 28 Şubat…

Canlı şahidi olduğumuz bu dönemin çok aldatmaları, belki de medyanın en mühim iktidar gücü ve vazgeçilmezi olduğunu perçimlemesidir.

28 Şubat’a siyasal İslâm’ın ve başka faktörlerin götürdüğünü kabul etmekle beraber basının; çok şeyi ters yüz ettiğini, çarpıttığını, komutanlara brifingler vermeleriyle nasıl ispat ettikleri unutulmamalıdır.

Kendi gözümüzle şahit olduğumuz Ankara Kocatepe’de Yeni Asya’nın vermiş olduğu Bediüzzaman Mevlidi ki, 20 kişilik Aczimendiler grubu, ellerinde asalar, garip kıyafetlerle mevlide katılmayıp dikkat çekmeye çalışmaları, sonradan bir işaretle toplanıp polis arabalarının önünde toplu zikir çekmeleri ve malûm medyanın cemaati bırakıp sadece onları çekmeleriyle mevlide damga vuran görüntü kliplerini her gün televizyonlarda servis edildiğini… Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı magazinlerini de unutmadık.

Ve geldik zurnanın son deliğine. Son versiyon, ahirzaman alâmeti AKP…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*