Geleceğe Atılan İmza: Risale-i Nur Enstitüsü

Risâle-i Nur hizmetiyle ilgili en çarpıcı ifadelerden biridir: ‘Bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş.’

Bediüzzaman’ın Risâle-i Nur hizmetlerinin muhtevasına da işaret eden bu sözü; maddeten terakkiyi hizmetler için olmazsa olmaz şartlardan sayan, kemiyetin dayanılmaz cazibedarlığı içinde hizmetleri değerlendiren bir anlayışın ve içinde bulunduğumuz sıkıntılı kemiyet halinin doğurduğu bunalımlı hallerden sıyrılış ve çıkış kapısı niteliğindedir. Sayıca az olup büyük işler başarabilmek, fakir ve aciz olup tarihin seyrini değiştirebilecek işlerin mümessili olabilmek tarihin kaydettiği müstesna durumlardandır. ‘Kimin himmeti milleti ise o tek başına millettir’ düsturu fedakâr, cefakâr, sadık nice insanı tarihin şeref levhalarına kaydetmiştir. Bilhasa Risâle-i Nur gibi ulvî hizmetlerde mücessem hale gelen bu söz, ihlâs, sadakat ve fedakârlık ağlarıyla örülmüş bir hizmetin ulaşabileceği noktayı da işaret eder. Bununla birlikte, Risâle-i Nur hareketinin ulaştığı nokta, bilhassa seksen yıllık serencamı ile birlikte değerlendirildiğinde bir zafer olarak addedilse de bu zaferin ulaşabileceği nihaî noktanın henüz çok gerisindedir.
Hızla değişen ve gelişen, kültürlerin iç içe girdiği, arzu, istek ve arayışların başkalaşarak arttığı bir dünyada; beynin ve onun ürettiklerinin değer kazandığı, fikrin geçerli akçe olduğu bir çarşıda, çağdaşlık olgusunun bir gereği olarak Risâle-i Nur hizmetini de farklı zeminlere taşımak gerekiyor. Bu bağlamda Risâle-i Nur Enstitüsü akademik bünyesi ve faaliyetleri ile Nur hizmetinin fikir âlemlerine açılan etkili bir kapısı özelliğini taşıyor. Kısıtlı imkânlarla önemli hizmetlerin altına imza atmak, İhlâs Risâlesi’nde vaad edildiği gibi, kudsî iman ve Kur’ân hizmetini  omzumuza yükleyen Rabbimizin inayeti ile olabilirdi; nitekim öyle oldu ve olmaya devam edecektir. 
 Bediüzzaman’ın fikirlerini akademik alanlara taşımak ve farklı zeminlerde tartışmak, bu fikirler eşliğinde çağımız insanının sorunlarına çözümler üretebilmek gibi bir gayeyi de içinde barındıran Risâle-i Nur Enstitüsü, yaptığı akademik faaliyetlerle Risâle-i Nur hakikatlerinin farklı zeminlerde makes bulmasına vesile oldu. 28 Şubat sürecinde takibata uğrayan, çalışmaları engellenen Enstitü, son birkaç yıldır gerçekleştirdiği organizasyonlarla hem Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkıda bulunmakta hem de insan merkezli yapıların nasıl olması gerektiği hususunda yol göstermekte, bu husustaki tartışmaların öncüsü olmaktadır.
 Atilla Yayla, Mehmet Altan, Doğu Ergil, Mustafa Erdoğan, Mümtaz'er Türköne, Ali Bulaç, Niyazi Öktem, Coşkun Can Aktan, Ahmet Taşgetiren, Yusuf Kaplan, Cengiz Aktar, Bünyamin Duran, Faruk Birtek, Mustafa Armağan, Taha Akyol, Mustafa Akyol, Nevzat Tarhan… gibi, bugün düşünce hayatımıza yön veren isimlerle her kesimin şöyle veya böyle teması olmuştur. Ancak Bediüzzaman resmi altında bu isimleri bir araya toplayabilmek ve tartıştırabilmek ayrı bir önem arz etmektedir. Resimden daha fazla öne çıkan fotoğrafın ifade ettiği anlamdır. Bu fotoğraf, Risâle-i Nur hakikatlerinin farklı çevre ve zeminlerde nasıl makes bulduğunun göstergesidir. Bu isimleri aynı karede buluşturan ne şahıstır ne de madde ve güçtür. Risâle-i Nurların cihanşumül mesajları ve dertlere derman niteliğindeki fikirleri, farklılıkları aynı zeminde buluşturmaya yetmektedir.
Köprü dergisi etrafında yapılan tartışmalar, Risâle-i Nur Kongrelerinden çıkan sonuçlar geleceğe ışık tutmakta, bu faaliyetler ilmek ilmek geleceği örmektedir. Kur’ân medeniyetinin ihya ve inşası uğrunda girişilen bu faaliyetler, dar kalıplara ve kısır çekişmelere feda ettirilmeye çalışılan Nur hizmetlerinin yerellikten evrenselliğe uzanan işaretlerini de sunmaktadır. Risâle-i Nur Enstitüsü, yakın bir gelecekte, Risâle-i Nur kaynağından su içmek isteyen ilim dünyasının buluşma noktası olacaktır. Nehirler bundan sonra asla ters akmayacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*