Gençlere İhtiyarlar Risâlesi, ihtiyarlara Gençlik Rehberi!

Risâle-i Nur’ları okuyanlar fark edeceklerdir ki, Risâle-i Nurların bahisleri arasında çok çeşitli isimlendirmeler söz konusudur. Müellif topyekûn Risâle-i Nur için, Risâletü’n-Nur, Resâili’n-Nur, Sözler gibi farklı isimler kullandığı gibi, külliyatın içine dahil olan, hacmi nispeten küçük bir çok esere de çok farklı isimler vermiştir.

Bu isimlendirmelerdeki hikmet, bazen muhatap gibi gözükmektedir. Meselâ, 26. Lem’a İhtiyarlar Risâlesi’dir. Yine içinde bir çok bahsi cem eden Gençlik Rehberi sanki gençleri muhatap aldığı için gençliğin rehberi olmuştur.

Bu açıdan hareket edince sözkonusu bahisleri okurken, bazen içimden bir itiraz yükseliverir. Kendini gençler kategorisinde sayan nefsim, sözgelimi, İhtiyarlar Risâlesi’ni okurken niye ihtiyarlara yazılmış bir eseri okuduğumu sorgulayıp, beni Risâlelerin ekseninden kendi eksenine çekmeye çabalar. Yada bir erkek olarak “Hanımlar Rehberi”ni okurken aynı sorgulama tekrar tekrar yaşanır.

Gerçi nefsime kanmayıp, okumaya devam edebildiğim zamanlarda anlamasam da hissederim ki bu eserler herkese her zaman faydalı olabilir. Ancak, yine de “önce sorular yaşanır.” Kendi adıma bu soruları atlamak yerine, her defasında sormaya, cevaplarını yine Risâle-i Nur’un ekseninde aramaya çabalarım.

Bu çizgide “İhtiyarlar Risâlesi”nin gençleri,—ya da “Gençlik Rehberi”nin ihtiyarları—nasıl muhatap aldığı sorusu zihnimin bir yerinde hep vardır. Soruyu daha basit ifade edersek: Bir genç niye “İhtiyarlar Risâlesi” okusundu? Ya da bir ihtiyar “Gençlik Rehberi”ni? Bugüne kadar hem kısacık aklımdan, hem de Risâle-i Nur’u tanıyan diğer insanlardan gelen bir iki cevap beni-–ilginçtir, doğru olmakla birlikte—çok tatmin etmemişti.

Bunlardan birincisi biraz nüktedan (modern dille söylersek esprili) bir yaklaşımı da içermekteydi. Deniliyordu ki; Gençlik Rehberi’ni yaşı geçmiş de olsa kendini genç hisseden herkes okuyabilir. Vakıa doğruydu, nice yaşı kemale ermiş insan “Gençlik Rehberi”ni okuyordu, belki de pek çok gençten daha verimli, feyizli bir şekilde… Veya tersine kendini çok olgun gören gençler, sıkıntılardan, v.s… ihtiyarlandığını hisseden gençler yok muydu? Onlar da “İhtiyarlar Risâlesi”ni okuyabilirlerdi.

Ancak hakikat böyle kelime oyunlarına kurban verilecek kadar basit değildi. Kendini genç hissetse bile insanlar yaşlanıyordu. Üstelik Risâle’nin adı, ne yazık ki “kendini genç hissedenler risâlesi” değildi! Bunun dışında; her genç ille de kendini olgun hissedemezdi. Ya da her yaşlı insan kendini genç hissetmeye zorlanamazdı.

İkinci cevap ise hakikate daha fazla yaklaşmakta ve yakışmaktaydı: Sözkonusu eserlerin her ikisi de herkese her zaman geçerli ve faydalı olacak imanî, Kur’ânî bahisler ihtiva etmekteydi. Bu bakımdan herkes rahatlıkla her seferinde bu bahisleri okuyabilirdi. Bu çok doğru ve aslında yeterli sayılabilecek bir cevaptı. Ancak ufak bir açık nokta kalmıştı burada… Zihnimde açık kalan nokta; eserlerin dolaylı olarak muhatap ele almasıydı. Yani, imanî bahisler “dolayısıyla”, “dolaylı olarak” İhtiyarlar Risâlesi’ni gençler okuyacaktı. Yada tersine Gençlik Rehberi dolaylı olarak, daha net olmak gerekirse “ikinci derecede” ihtiyarlara mı hitap ediyordu? Oysa çok seneler görmüştüm ki Risâle-i Nurların satırları herkese birinci derecede hitap edebilirdi.

İnsan aklının benzetmede hata olmasın “inci ararken yanıbaşında duran elmasları görememek” gibi bir handikabı olabiliyor. Yıllarca bu açık noktayı kapatmak için çabaladığım halde cevabı yine “İhtiyarlar Risâlesi”nde Efendimiz’in (asm) çok da meşhur bir hadîsinde bulunca, böyle düşündüm.

İhtiyarlar Risâlesi’nin 13. Rica’sının sonunda İnsanların En Güzeli’nin (asm) mealen şöyle bir hadîsi yer almaktadır:

“Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahatlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenleridir. Ve ihtiyarlarınızın en fenası, sefahatte ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir.”

Hadisin birinci kısmı doğrudan sorunun birinci şıkkına cevap oluyordu:
– Gençler niye “İhtiyarlar Risâlesi” okusun?
– Çünkü “Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenleridir”

İkinci kısmını soru cevap tarzında düşünmeyi ise sizlere bırakıyorum.
Sözlerin Efendisi (asm) o kadar açık ve net cevaplıyordu ki zihnimde açık kalan soruyu.. Ve  Üstadım, bu hadisi eserin içine alarak ne kadar mükemmele yakınlaştırıyordu eserini…

Anlam dünyama bu ders girer girmez, sorunun ardına gizlenmiş bir çok şey akıl ve kalbin meydanına dökülüyordu…

Meselâ; bir genç “Gençlik Rehberi”ni okuyarak kendini muhafaza ettiği gibi, o genç birinci elden, doğrudan kendini muhatap alarak “İhtiyarlar Risâlesi”ni okursa bu sefer hadisin övdüğü “gençlerinizin en iyisi” makamına çıkabilir, “en iyi gençlerden” bir genç olabilirdi.

Meselâ; Gençlik Rehberi’ni okuyan yaşça epey büyük bir ağabeyim bu eseri okurken doğrudan kendini muhatap ittihaz edebilir, hatta etmelidir de… Çünkü imtihan hafiflemiş olsa bile kapanmıyor. Çünkü “ihtiyarlarınızın en şerlisi” olmaktan kurtulmanın yolu hem İhtiyarlar Risâlesinden hem de Gençlik Rehberi’nden geçiyor. Çünkü insan ihtiyarlansa bile nefis genç kalıyor… (Bu bakımdan düşününce yukarıda ilk basettiğim nüktedan cevap da daha anlamlı, hakikatli bir hâle geliyor.)

Gençlik Rehberi ile hayırlı bir genç olurken, ihtiyarların en hayırlısı da olabilirsiniz. İhtiyarlar Risâlesi ile ihtiyarlığın dertleri sıkıntıları hafiflerken, hayırlı bir ihtiyar olurken, gençlerin en hayırlısı da olabilirsiniz…

Yeter ki her ne yaşta, her ne durumda olursak olalım, Risâle-i Nur’ların her sayfasının doğrudan doğruya bize yazılmış bir mektup olduğunu unutmadan okuyalım, okuyalım, okuyalım…

Bir Tavzih: Bu köşede 28 Mart 2012 tarihinde yayınlanan “Hangi vesika? Hangi Kimlik?” yazısı hakkında müdakkik bir Yeni Asya okuyucusundan bir uyarı aldım. Kısaca, o yazıda işlenilen “kimliğin” aslında nüfus kimliği değil, o dönemde Takrir-i Sükûn kanunu yürürlükten kaldırılınca “sürgüne gidenlerin müracaatları halinde memleketlerine geri dönmeleri için verilen vesika” olduğunu hatırlattı. Bu çerçevede Bediüzzaman’ın bu tavrının, o dönemki istibdat rejimine karşı bir sivil itaatsizlik örneği olduğunu açıklığa kavuşturalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*