Gençlik şöleni izlenimlerim

Ankara’da Risâle-i Nur Gençlik Şöleni’ne katıldıktan ve Pazartesi günü Yeni Asya’da yayınlanan “Militarist Eğitim Sistemi Okutmuyor” haberini okuduktan sonra hayâlen 70’li yıllara, hareketli dönemlere gittim. Fikir ve düşünce için lisesi olmayan bir ilçede ortaokul öğrencilerinin dernek kurup faaliyet gösterdiğini ve 12 Eylül 1980 sonrası depolitizasyon ve sadece para görüşünün hâkimiyetiyle başlayan dönemde, üniversite mezunlarının, ellerinden anne veya babalarının tutarak işe başlatılmak üzere götürüldüğü hatırıma geldi.

Genç girişimciliğin başarılı örnekleri Fatih, Namık Kemal, Üstad ve onun saff-ı evvel talebeleri gençlik yıllarında bu dâvâya sarıldılar. Çok başarılı iş adamlarının da iş hayatına çocuk denecek yaşta başladıklarını okuyup duyduk.

Masa çalışmalarının yapıldığı Ankara’nın Oltan kasabasındaki sakin tesisimize, bir vesile ile son gün uğramış olduğumda, gençlerin kendi başlarına bu çalışmaya katılmakta ve yürütmekte olduğunu öğrenince sevinmiştim. Gerçekten bir gelişme ve değişme olduğunu fark ettim.

Anadolu Gösteri Merkezi’nde sunulan masa çalışmaları özeti ise daha önce yine izleyici olarak katıldığım akademisyen ve meslekte temâyüz etmiş arkadaşların sunduğu sonuç bildirilerinden daha farklıydı. O zaman “Bu bildirilerin daha anlaşılır ve topluma mâl olacak bir üslûpla sunulması daha iyi olur” tarzında bir eleştirim olmuş ve bu, tepkiyle karşılanmıştı. Halbuki gençler çalışmalarını daha güzel sundular. Kendi ifadeleriyle, özümsenmiş bir mânâ ile…

Bal yerken ‘Çam balı mı, çiçek balı mı?’ gibi tadından ayırıyorsunuz. Risâle-i Nur’dan süzülmüş, ama ifadeler kendilerine ait, yaşayan Türkçe’ye ait. Topluma bu hakikatleri mâl edebilecek bir üslûp var. Sunuşlar rahat ve güven veriyor.

Sonuç olarak, ilk olmasına rağmen başarılı bir çalışma, hizmetin önünü açacak bir çalışma… Emeği geçenleri kutluyorum.

Gençlik Şöleni’nde herşeyi gençler yapmalı. Açış konuşması dahil, sunumlar, anlatımlar, musikî, vb. Profesyonelleri, fikirlerinden istifade ettiğimiz, çok değerli ağabeylerimizi başka programlarda ve zeminlerde dinlemeye istekliyiz. Ancak bu programlarda onlar şeref konuğu olsunlar, ferah duysunlar. Mutfakta, hazırlık aşamasında hükmetme şeklinde değil, tavsiye makamında önerilerde bulunmaları, tecrübeli aşçının yemeğe lezzet katan meslek sırrını vermesi gibi bu çalışmaları tatlandıracaktır.

Yine bölgesel olarak çalışmaları süren çocuk programlarının da “Çocuk Şenliği” şeklinde bir çalışmaya dönüştürülmesi, burada da programın her aşamasında çocukların rol almasının sağlanması hâlinde çocuklarımızda teşebbüs ruhunu, hizmet gaye maksadını benimsemeyi, özgüven gelişimini sağlayacağından çok faydalı olacağına inanıyorum. Bu bize yeni bir dünya keşfettirecektir. Bu çocuklar, bizim çocukluğumuzdan çok farklı yaşıyorlar. Onları dinlemeden anlayamayız.

Bizim hizmetimiz ‘yediden yetmişe’ her kesimi ilgilendiriyor. 10. Söz’ün Zeyl’inde “Ahirete İmanın dünyevî faydaları”nda bu kesimler anlatılarak, her kesim için faydanın nasıl olacağı belirtilmiştir. Çocuklar, gençler, olgun yaş (aile hayatı) ve ihtiyarlar. Bu dört kısım insanların hayatından senaryolarla bir “7’den 70’e” programı da yapılabilir.

Uzun zamandır yazı yazmayan biri olarak bu Gençlik Şöleni’nin şevkiyle düşündüklerimi ve hissettiklerimi yazıyor, hatalarım için peşinen özür diliyor, nice yeni aktivitelerde birlikte olmak sevincini yaşamak üzere Cenâb-ı Hak’tan muvaffakiyetler diliyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*