Gençlik şöleni ve Genç Saidler

Image
1980’li yılları yaşayan bir kuşak olarak, sol kesimin kültür ve san’at adıyla yaptıkları ifsatları çok yoğun bir şekilde yaşamıştık. Bu buhran devrinin üzerine bir de ihtilâl baskıları ve farklı dejenerasyon uygulamaları başlayınca, bizler de kendi çapımızda çeşitli arayışlar içerisine girmiştik.

O dönemlerde elimize tutuşturulan Can Kardeş dergisini takip ederken, sol görüşlü bir sınıf arkadaşım da bir gazetenin çıkardığı başka bir çocuk dergisini takip ediyordu. Gençliğe daha yeni adım atmaya başladığımız, fakat daha çocuk sayılabileceğimiz bir geçiş döneminde, o arkadaşla çok hararetli fikir tartışmaları yapardık. Birbirimize üstün gelebilmek adına çok kitap okumamız gerektiğinin de farkındaydık ve bunun için de kendi fikrimizi destekleyen ne bulursak okurduk.

Okul derslerinde de bu rekabet sürerken, Risâle-i Nur’da geçen “Hiçbir Nur Talebesi yoktur ki, sınıfının en fazîletlisi, en çalışkanı olmasın” sözü, zihnimde şimşekler uyandırmıştı. Nur derslerine yeni başlayan biri olarak, omuzlarımda müthiş bir sorumluluk hissediyordum. Derslerimle, hâl ve hareketlerimle örnek olmam gerektiğini biliyordum. Bu anlayış, fikir tartışmalarındaki hırçınlığımı biraz törpülemiş ve daha mutedil hâle getirmişti. Bu noktada, Can Kardeş dergisini okurken “Genç Yazar ve Çizerler” sayfasına bir şeyler göndermem gerektiğine inanmıştım. Yukarıda bahsettiğim, kültür ve san’at adıyla yapılan ifsat çalışmalarını, “Biz niye müsbet mânâda yapmayalım?” diye düşünmeye başlamıştım. Resim derslerindeki kabiliyetimi değerlendirmeye karar vererek, Can Kardeş’e karikatür ve resim çalışmalarımı göndermeye başladım. O dönemler Demirhan Kadıoğlu da çalışmalarını gönderiyordu. Değerli çizerimiz İbrahim Özdabak da çizgilerimize gerekli tenkit ve tavsiyelerini yaparak bize yol gösterirdi. Hatta bana bir mektup yazarak, bizim camiâda çizerliğe ihtiyaç olduğunu, çizgilerimin geliştirilmeye müsait olduğundan çizmeye devam etmem gerektiğini istemişti. Ne yazık ki, bu değerli ustanın isteğini çeşitli sebeplerden dolayı yerine getiremedim.

Fakat bu camianın kendine mahsus kültürünü yansıtan san’atçılarının olması gerektiğine dair inancımı hep taşıyarak geldim. Bu mânâda, I. Risâle-i Nur Gençlik Şöleni’ni izlerken müthiş ümitlendim ve heyecanlandım. Bence, bu şölen bir kapıyı araladı ve o kapıdan içeriye çok şeylerin dolacağına inanıyorum.

Genç nesillerin akademik formatta Risâle-i Nur tefekkürü üzerinden fikrî münâzarâları yapmaları ve vardıkları sonuçları deklare ederek paylaşmaları, yine bu tefekkür üzerinden film çekebilmeleri, karikatür çizebilmeleri, şiir yazabilmeleri, fotoğraf çekebilmeleri müthiş bir olay, müthiş bir adımdır. Değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gereken dinamik bir potansiyelin var olduğu, bu şölen vesilesiyle ortaya çıkmıştır aslında.

Risâle-i Nur Enstitüsü’nü, genç kuşakları yarınlara hazırlama noktasından attıkları bu güzel adımlarından ve bu muhteşem organizasyonlarından dolayı tebrik ediyorum. Ayrıca, şölene emeği geçenleri, yarışmaya ve masa çalışmalarına katılan, o muhteşem salonu dolduran Anadolu’nun muhteşem genç Saidlerini bütün yüreğimle tebrik ediyorum.

Şölene katılmak için gösterdikleri gayret ve fedakârlık için Alanyalı şefkat kahramanlarını ve genç kızlarımızı ayrıca tebrik ediyorum.

Seneye daha kapsamlı ve daha mükemmel bir gençlik şöleninde buluşmak duâsıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*