Geniş boyutlu düşünmek

İnanç ve akide ahkâmını kavrayamayan, ondan uzaklaşan veya dünyeviliğe sapanlar ifade ve mânâ ve derinliğini kaybeder. Bu bir kördüğüm ve aşılmaz duvar demektir. İnancı olmayanın vicdanının da olmadığı aşikârdır. Bu tiplerden bir ufuk ve vizyon beklenmez.

Olayları, insanları, dünyayı doğru okumak için lâzım olan reçete kâinatın kataloğu ve tarifçisi olan Kur’ân ve sünnettir. Geniş boyutlu ciddî tefekkür, düşünme gücü ve sistematiğe bu iki kaynaktadır. Bu inançtan uzaklaşılırsa boşluk maddeci ve felsefeci görüş tarafından dolduracaktır. Bu da insanlığın faydasına olmamıştır ve olmayacaktır. İlimle inancı birleştiren ve “Marifetullah” olarak bilinen bu hakikat Kur’ân’la bu kapıyı açacaktır. Tarih buna en canlı şahittir. Bunun aksi ise insanlığın boşluğu ve anaforu olmuştur.

Risale-i Nurlar bu konuda da insanlığın önünü açacak istikametli düşünce ve doğru çözüm reçetesi sunmaktadır. Bugün özellikle Nur Cemaatinin bütün gruplarının atlamaması gereken önemli konu budur. Düşman kamplar gibi sosyal medyayı birbirine bir “atış poliganı” haline getirerek bir yere varmak mümkün değildir.

Siyasetle hiç uğraşmaz diye bilinen bazı Nur Gruplarının son yıllarda bir parti ve şahıs konusunda bu kadar dünyevî ve siyasî slogan ve koroya katılması ve mesai harcaması inanılacak gibi değil!

Halbuki Nurun sevdalılarına düşen, İman hizmetinin bütün boyutlarını düşünerek toplu ve müzakereli bir şekilde Risale-i Nur Külliyatı’nın bütün eserlerini, ayırt etmeksizin ve Üstadın hayat karelerini de dakik bir şekilde tahlil edip ortak akılla birlikte yorumlamaya gayret etmek olmalı değil midir?

Bu vatan sathındaki ve İslâm Coğrafyası’ndaki belâ ve musîbetlerden kurtulmak için üzerimize farz olan mânevî cihaddır! Bu büyük ihtiyacın ne zaman farkında olacağız? Gruplar arasında bu olamıyorsa ki; şu anda zor – hiç olmazsa her grup kendi arasında bu yoğun ve odaklı okumaları gerçekleştirmeli.

Eğer bu vukuflu ve ufuklu okumalar ve meşrû meşveretler gerçekleştirilebilirse, şahsî ve indi mütalâalar kalkar. Onun yerine doğru, faydalı, ciddî, kapsayıcı, münakaşasız yola girilebilir. Hiçbir faydası olmayan ve birbirleriyle boşu boşuna münakaşalarla uğraşan insanlar yerine, Müslüman kardeşlerine ve insanlık âlemine fayda getirecek çözüm üreten azalar haline gelebilirler.

İslâm âleminin ve insanlık ailesinin üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtacak, atom bombası kuvvetindeki inanç ve fikir hazinesini birbirlerine karşı yanlış yerde kullanıp, kıymetini zedeleyen müntesipler yerine, faydalı birer uzuv ve aza haline gelmeliyiz.

Asır ve zamanların meşvereti, şahıslardan çıkıp grupların ortak görüş menbaı olabilir. Meşrû ve münakaşasız meşveretlerle İslâm Âlemi ve insanlık ailesi acil çözümler bekliyor. Usûlü dairesinde yapılıp tatbiki konusunda gayret gösterilen geniş çaplı meşveretlerin, fikir olarak zihinlerde yer tutması bile hoştur. Kanın, kinin, savaşın, terörün panzehridir. Buna örnek Üstadımızın mahkeme salonlarını adalet platformuna, hapishaneleri “Medreseyi Yusufiyeye”, içerdeki canileri birer munis vatandaşa çevirerek topluma hediye etmesidir.

Biliyoruz ki bu ortamda bunların tatbiki zor, hayal mahsulü veya “ütopya” fikirler olarak değerlendirilebilir. Ama ümitsiz de değiliz. Bir gün aklıselim istikametli yola gelebilir ve gelmeli. Bu hercü merc asrında Müslüman ve insanlığın ihtiyacı olan; hak, adalet, “İnsaniyeti Kübra olan İslâmiyet” için bu gayrete ve hedefe odaklanmak gerekir diye düşünüyorum. Bu hasbi hülya mağdur mü’minlere çıkış yolu olabilir. Bu düşünceler sadece şahsımız ve cemaatimiz için olsa bile bir ümit ışığıdır inşallah.

Bir gün bu noktalara ilkönce Nurcular, sonra diğer Müslümanlar ve en sonunda da insanlık mutlaka gelecektir, diye düşünüyoruz. Bu Üstadımızın da büyük hülyasıdır. “İnsanlık kurtuluş için her çareye başvuracak, fakat Kur’ân’dan başka çare bulamayacaktır!”

İnsanlık bu dev problemleri biz Müslümanların gayretleriyle aşacaktır. Allah insanlığı çekilmez dert ve problemlerden muhafaza etsin âmin. Duâmız budur.

Fikri derinliğin tefekkürü boyutun kaybolması neticesinde ortaya çıkan büyük boşluğu ehli dünya ehli siyaset ve ehli zındıka dolduruyor maalesef! Aramıza çok derin mesafeler koyup kalın duvarlar inşa edilmeye devam ediyor. Bu bir vakıadır. Ama bütün bunları bertaraf edecek irade ve iman gücünü harekete geçirip manevî ve fikrî bazda bir mukaddes mücadelede Nur Talebelerinin öne çıkıp vaziyet almaları gerekmez mi?

Dumura uğrayan defolu düşünce, çözüm üretemeyen slogancı ezberci sığ bir hayat ve düşünce tarzı. Geçmişimizin kara lekesi olarak duruyor. Yeni ufukları Kur’ân tezgâhından alınan yorumlarla açan Mu’cizevî Kur’ân tefsirine sadık müntesipler olmak durumundayız.

Birbiriyle boğuşmayı, hakareti, tahkiri, suçlamayı ve aşağılamayı konu alan ve politika haline getiren çok seviyesiz bir halden derakap kurtulmalıyız. Politikacıların “kobayı” ve aracı olmak durumuna asla düşmemeliyiz. Uhuvvet, tesanüt, yardım, fedakârlık, şefkat ve merhameti öne çıkaran kudsî kanalları harekete geçirip çözüm üretmek durumundayız. Bu tarihin bize emaneti ve kudsî dâvânın vefanın borcudur.

Olayları tam kavrayamamak. Hastalığı teşhisteki hatalar! Tefekkür boyutunun darlığı! Ve akıl tutulmaları! Dünyayı saran zındıka komitelerinin algı operasyonlarına boyun eğen, ondan nemalanan, planlarını göremeyen, dar ve sığ düşünce çemberinin kırılması gerekiyor.

Bunun yanında; “şeriat namına” şeriatı katleden, benliğinden uzaklaşan radikal söylem ve bağlantılar! Tarafgirlik hastalığı! Sofi meşrep ve saf dillerin gündemden kalması lâzım.

Kurtuluş reçetesi Kur’ân ve sünnete yönelip ittiba etmek. Melekleri ve ruhanileri sevindirip şeytanları ve küffarı kahredecek birlik ve beraberliğe odaklanmak vesselâm.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*