Gevşemeyelim ve Üzülmeyelim

Bugün dünyanın geldiği noktada, İslam’ın kabul göreceği en önemli alan insani değerler alanı olmalıdır. Belki de şu zamanda Risale-i Nur gibi bir hizmet tarzının insanlığa sunacağı en önemli değer “hakiki insaniyet olan İslamiyet”tir. Terör saldırılarının, anarşinin, kargaşa ve huzursuzluk ortamının bütün insanlığı hedef aldığı bir dünyada, sadece dünya mutluluğu açısından bakıldığında bile insanlığın bu bilgi birikimine ve eğitim metoduna büyük ihtiyacı var ve bu davanın insanlığa sunduğu güzelliklerin çok az bir kısmını oluşturuyor.

Personell Excellence (Kişisel Mükemmellik) dergisinin 45. sayısında bir yerel yönetici ve Total Power of One in America (Amerika’da Bir Kişinin Toplam Gücü) isimli kitabın yazarı Fred Holden’ın konuşma metni şöyle özetlenmiş: “Terörist saldırıların hedefi gerçekte tüm insanlıktır. Biz şimdi ülkemizi ve ekonomimizi yeniden kurmalı, ulusal alt yapımızın ve politik sistemimizin güvenliğini sağlamalı ve atalarımızdan miras aldığımız özgürlükleri güçlendirmeli ve korumalıyız.

“Pek çok insan şöyle düşünmektedir: ‘Ben nasıl yardımcı olabilirim? Ne yapabilirim? Tek bir kişi gerçekten de fark yaratabilir mi?’ Güçlü bir ulus, özellikle de zor dönemlerde güçlü topluluklara, güçlü ailelere ve güçlü bireylere güvenecektir. Her şey sizinle başlar. … Neler yapabileceğinize ilişkin bir ilk adım listesi aşağıda yer alıyor. Bunlardan olabildiğince fazlasını yapmaya çalışın.

– Ailenizi ve dostlarınızı el üstünde tutun.
– Kan verin. (Yaşam kaynağınızı başkalarıyla paylaşın)
– Bayrağınızı dalgalandırın. (Milli değerlerinizi muhafaza edin)
– Para verin. (Savunduğunuz değerler uğrunda harcamanın hazzını yaşayın ve cömert olun) – Yakın çevrenize yardım edin.
– Kişisel varlıklarınızı güvenceye alın.
– Çok çalışın.
– İyi fikirler ortaya atın.
– Çok eğlenin. (Dinlenmenin yerini hiç bir şey tutamaz. Kaygılardan, öfkeden stresten uzak durun. Güven, sükunet ve huzur içinde yaşamaya çalışın.
– Sağlığınıza dikkat edin. Beslenmenize dikkat edin. Sigara ve madde kullanmayın.
– Çocuklarla konuşun.
– Değerli kaynakları koruyun.
– Manevi değerleri unutmayın.
– Bilgilenin.
– Aktif, akıllı bir yurttaş olun.
– Özgürlük belgelerimize değer verin.
– Bir hizmet grubunda yer alın.
– Daha iyiyi bulmak için kendi fikir ya da projenizi geliştirin.
– Yaşamı kullanın.

Biz bunun için bir şey yapmamış olsak da özgür yaşama ayrıcalığına sahibiz. Kurucularımız özgürlük belgelerinde iki hedef belirlemişlerdi: 1. İyi işleyen özgür bir toplum oluşturmak. 2. Bu özgürlük kavramlarını tüm dünyayla paylaşmak.

Özgürlüğümüzün tüm dünyaya yayılmasına yardımcı olabiliriz. Bunun için herkes olağanüstü bir güce sahiptir. İnsan Hakları Beyannamemiz her vatandaşın tek başına bir güç olmasını sağlar. Bilgi ve eylem herkesin tek başına bir güç olmasını sağlar. Özgürlüğü korumak ve paylaşmak için bu güçten yararlanın.”

Burada sıralanan prensiplerin büyük çoğunluğu Risale-i Nur’a talebe olan herkesin bu özelliği kazanması ile birlikte, sırf bu hayat tarzını benimsemesi ile ek bir gayrete gerek duymaksızın hayatına giriyor. Bu düsturlar hizmetimizin ve dünya insanlarının buluşma ve kesişme noktasının ana şablonu olarak kabul edilebilir. Ancak bizim sahip olduğumuz değerler manzumesi içinde gücün kaynağı ilahidir. Yani güç Kudret-i Mutlak’a, Halık-ı Kerim’e dayanmaktan kaynaklanır ve hakiki imanı elde etmekle sahip olunur. Zaman, şer ve zalim güçlerin hırsları, habis menfaatleri, doymak bilmez arzuları uğruna bir satranç tahtasına çevirdikleri dünyada İnsan Hakları Beyannamesi gibi değerlerin ferdi koruyamadığını ve özgürlüklerin menfaatler doğrultusunda kullanıldığını ortaya koymuştur. Fakat nihayetinde ekser insanlık özgürlük arayışı içinde yeni bir medeniyete ihtiyaç duyma noktasına gelmiştir. Bu medeniyet ise ancak asırların kitabı Kur’an kaynaklı olabilir. O halde ihtiyaç duyulan şey Kur’an Medeniyeti’dir. Kur’an Medeniyeti’nin anlaşılabilmesi, asrın gerekleri doğrultusunda yorumlanabilmesi için bu asra bakan tercümesi Risale-i Nur’a olan ihtiyaç büyük ölçüde şiddetlenmiştir. Risale-i Nur’da ortaya konan; “Kimin himmeti millleti ise, o tek başına bir millettir”, “Hakiki imanı elde eden adam kainata dahi meydan okuyabilir” gibi düsturlar ferdi sağlam ve sarsılmaz bir konuma getirmekte ve tüm varlığı bu çerçevede anlamlandıran bakış açısı sunmaktadır. Ki, bu bakış açısı Fred Holden’in söyledikleriyle de büyük ölçüde örtüşmektedir.

Çok çalışmamız, diyaloglarımızı artırmamız, en dar daireden en geniş daireye kadar büyük bir hoşgörü, esneklik ve aynı zamanda değerlere bağlı sağlamlık içinde birlik ve beraberlik duygularını geliştirmeliyiz ve insanlığın ihtiyaç duyduğu değerleri hep birlikte üretmeliyiz. Çünkü, reçete bizim elimizde ve bir ihsan-ı İlahi olarak bu vazife bizlerin omzuna yüklenmiş. Çok ağır, ancak çok kudsi ve insanlığın zirvesinde bir vazife.

Şu dönemde en fazla ön plana çıkarılması gereken değerlerden biri de “adalet-i mahza”, yani hakkın hangi alanda ve kaç kişi için olduğuna bakılmaksızın mutlak esas olması, ferdin hatası ile milletin ya da ailenin mahkum edilmemesi, en küçük hak kırıntıcığının bile en büyük kadar önemsenmesidir. Hak ve hukuk söz konusu olduğunda benlik ve mensubiyetler bir tarafa bırakılarak kurallar çerçevesinde hareket edilebilmelidir. Yoksa, “sen benim babamı öldürdün ben de seni öldüremiyorsam oğlunu öldürürüm” yaklaşımı ile sürekli düşmanlıkların körüklendiği, masumların zarar gördüğü ve hakkın değil, kuvvetin hakim olduğu bir dünya için dua etmiş oluruz.

Zamanı ve mevsimi geldiğinde güneş doğacak ve yeryüzünü ısıtacaktır. İnsanlık aleminin manevi güneşi olan İslam da aynı şekilde vakti yaklaştığı için doğmak üzeredir. Gözünü kapayarak kendine gece yapma konumundaki tavırlarla İslam güneşinin doğmasını engellemenin mümkün olmadığı açıktır. İnançlı insanlar ve Nur Talebeliğine namzet olanlar için esas olan güneşin doğmasına katkı endişesi değil, doğan güneşin gösterdiği vakitte doğru duayı yapabilmiş olmaktır. Toplum mühendisliği, şahinler, derin güçler gibi şatafatlı laflarla dile getirilenlerin hükmü, ilahi nizam ve irade karşısında sinek vızıltısı bile olamazlar. Gevşemeyelim ve üzülmeyelim, inanıyorsak, gerçekten inanırsak üstünüzdür. Çünkü bu hükmün sahibi bütün üstünlüklerin üstündedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*