Gırtlak dokuz boğum deyip susuyorlar

ZAMAN gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan, bazı kesimlerin “yandaş” olarak tanımladığı muhafazakâr medyada, sözünü sakınmayan birkaç kalemden biri. Alkan son olarak Başbakan tarafından ilan edilen Çamlıca’ya cami projesine karşı olduğunu açık bir şekilde yazdı.

İlan edilen proje bir cami, ilan eden de Başbakan olunca Alkan’ın çıkışı dikkat çekti. “Aslında camiada birçok kişi benim gibi düşünüyordu ama dile getirmediler” diyen Alkan’la muhafazakâr medyanın hükümetle ilişkisini ve gündemdeki pek çok konuyu konuştuk.

Türkiye’de son yıllarda yeni bir tür dindarlık mı ortaya çıkıyor?

Oturup birisi yeni bir dinî itikat formüle etmiyor. Bu, dindarlığın parayla, güçle, iktidarla imtihanı aslında. İnsanlar fıkhî düzlemdeki bazı gediklerden hareketle, kendi hareket alanlarını genişletiyorlar. Mesela şöyle bir hüküm var: “Cenab-ı Hak nimetlerini üzerinizde görmek ister.” Bunu biraz genişletirseniz, “Benim her şeye hakkım var” diye düşünürsünüz. Dinin özündeki perhiz duygusunu, yardımlaşma duygusunu, Allah’a adanmışlık duygusunu kemirirsiniz böylece. Kendinizi hâlâ dindarlık zemininde görerek yapabilirsiniz bunu üstelik.

Ciddiye aldığımız herhangi bir şey rahatlıkla dinin yerine geçebilir. Para sevgisi, evlat sevgisi, parti, etnik bağlılıklar, vatanperverlik, takım taraftarlığı… Çünkü bunların hepsinin mabetleri vardır, ritüelleri vardır, farzları, vardır, vacipleri vardır, günahları, sevapları vardır. Türkiye’de futbol bu raddeye kadar geldi örneğin.

Dindarlık çeşitleniyor mu? Liberal Müslümanlar var. Şimdi buna antikapitalist Müslümanlar eklendi…

Bu çok tabii bir şey. Uzun sükûnet ve refah zamanları insanların davranışlarını değiştirir. Biz bu sürece yeni girdik. Bu tür itikat çeşitlenmelerini doğal görüyorum. Türkiye’de olanlar dünyada olanlardan farklı değil. Her yerde olduğu gibi bazı insanlar aşırıya gidecek, bazıları yanlış yorumlayacak. Bunun siyasi, kültürel yansımaları olacak. Bana yeni bir şey olacak gibi görünmüyor.

Türkiye’de şehirleşme oranı hızla artıyor. Peki, Müslümanlık aynı hızla şehirlileşebiliyor mu?

İslam şehirli bir dindir. Aslında bütün dinler şehirlidir. İnsanlar arasındaki münasebetin en karmaşık olduğu yer şehirlerdir. İnsanlar dine en fazla şehirde ihtiyaç duyarlar. İslâm şehirli bir din olmanın çok iyi örneklerini verdi. Nasıl problem çözebildiğini gösterdi. Ama son iki-üç yüz yıldır bu durum tersine döndü. Türkiye’de şehirli Müslümanlık Atatürk devrimleriyle geriletildi. Bunun en somut adımı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medrese ve tekkelerin kapatılmasıdır. Bu kurumlar şehirli İslamın elektrik santralleridir. Böylece yönetim şehirli İslamı kolaylıkla bloke etti. Tekkelerin, medreselerin ileri gelenleri de rejime direnmediler. Yapabilecekleri başka bir şey de yoktu. O dönemde halkın yüzde sekseni köylerde yaşıyordu. Bu tabloya şehirli Müslümanlığın en güzel örneklerinin yaşandığı Balkanların kaybedilmesini de eklemek lazım. Sonra içine kapanan, dünyaya kapalı köylü bir toplum ortaya çıktı. Dinî kaynaklar susturuldu. Halkın yaşadığı İslam, köyle kasaba arasında kaldı. Bu durum Milli Görüş hareketi ortaya çıkana kadar böyle sürdü. Milli Görüş hareketi köylü İslamı şehirlere taşıdı. Medreseli olmayan, tekke terbiyesinden geçmemiş, daha sert bir İslamın merkeze yürüdüğüne şahit olduk. Sünni İslâm doktrini devlet himayesine alıştığı için güçlü bir itiraz oluştu. Milli Görüş hareketi bu itiraz duygusunu siyasete taşıdı. (…)

Konuşan: Ertan Altan Taraf, 17 Haziran 2012

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*