Global sahtekârlıklar

Image

Global sahtekârlıklar arttıkça, insanlığın gözü biraz daha açılmaya başlıyor. Haydut ve hırsızların da globalleşerek dünyanın dört bir yanında insanlığı dolandırdığını daha net görmeye çalışıyoruz.

Mahiyeti anlaşılmayan küresel krizi bizim gibi şıpsevdiler unutmuş olabilirler. Fakat Avrupa’nın entelektüeli hadisenin içini görmeye devam ediyor.

Küresel ekonomik krizin mahiyeti, failleri ve kaybolan dünya servetinin kaydığı noktaları medeniyet peşinde koşan insanlık tesbit edemezse, yeni yeni global sahtekârlıklarla karşılaşacağımız kesin. Nitekim söz konusu krizin sene-i devriyesinde “sağlıktaki sahtekârlığın” devreye sokulduğunu daha yeni yeni anlıyoruz. İşin en acı tarafı insanlığı siyaset ve idare yolu ile korumakla vazifeli idarecilerimiz bütün bu sahtekârlıkları önceden az-çok hissettikleri halde mani olmadılar ve olmuyorlar. Hatta bir kısmı bu kirli tezgâhlarda vazife almışlar. Bunca devlet idarecisini ihanetle suçlayacak halimiz olmadığına göre, onları doğruyu halka haber vermekten alıkoyacak birşeyler olmalı. Bunu yalnızca menfaat ilişkileriyle de izah edemeyiz. Küresel derin tezgâhların oluşturduğu “korku imparatorlukları” olmalı. Ülkemizi örten incecik menfaat ve korku örtüsünü milletimiz tam kaldıramadığından, şu küresel tezgâhlara devletimiz canibinden pek bir itiraz gelmiyor. Hükümetin gözlerinin içine bakan STK’larda da bir kıpırdama yok. Fakat Avrupa konuşuyor; siyasî partilerdeki içten içe kaynamalar gözden kaçmıyor. 11 Eylül’le birlikte demokratik yönetimlere musallat olmuş “alternatifsizlik” illetine karşı, tabanda kuvvetli hareketlenmeler görülüyor.

Küresel ekonomik krizin turfanda olduğu günlerde Münih Başpiskoposu Marks önemli tesbitlerde bulunmuş, hadiseyi sosyal bilim noktasından inceleyerek krizin önemli ipuçlarını vermişti. Son zamanlarda Cristoph Schönborn’un üst üste beyanları, krizin Avrupa’nın gündeminde derince konuşulduğunu ortaya koydu. Şeffafsızlıktan kaçan ahlâksız çevrelerin “kolay para kazanma” hırsının büyük zararlar verdiği bu hadisenin faillerinin yakalanarak hukuka teslim edilmesini istiyor Başpiskopos. Krize sebep olan politikacı, bankacı ve sermaye idarecilerini ahlâksızlıkla suçlayan Kardinal, olayı içinde insanların ölmediği bir savaşa da benzetiyor. Milletlerin sermayelerinin heder edildiği bu savaşın faturasının gelecek nesillerin omuzlarını çökerteceğine vurgu yaparken, Hypo-Alpa-Adria finans kurumuna giden üç milyar dolarla devletin 2020 yılına kadar eğitimdeki reformların gerçekleştirilebileceğine dikkati çekiyor. Fakat bugün için kasalar boşaldı ve eğitime para yok. Başkardinal bir başka endişesini seslendiriyor: Kolay para kazanmak uğruna ahlâk ve fazileti terk edenler… Bütün krizlerde olduğu gibi, bu krizin de inanç, güzel ahlâk ve faziletle üstesinden gelineceğini anlatan Cristoph Schönborn, insanî değerlerin ayağa kaldırılması ve yaşatılması için çağrıda bulunuyor. İnanç, ahlâk ve fazilet olmadan demokrasinin olamayacağını ve devletin de ancak faziletli insanların omuzlarında durabileceğini adeta feryat ile ilân ediyor.

Yalnızca Avrupa’daki kiliseden değil işin peşini bırakmayanlar. Hakperest ilim adamları, sivil toplum kuruluşları ve hatta bazı üniversiteler de insaniyetin geleceği üzerinde kafa yoruyorlar. Türkiye basınında maalesef bu zaviyeden olaya bakan bir yazıya, en azından biz rastlayamadık. İnşaallah yanılıyoruzdur. Hem küresel soygunu ve hem de domuz gribini hınzırca kullanan şebekelerin mahiyetini millete izah edecek aydınlatıcı makaleleri hep birlikte okumak dileğiyle…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*