Global sermayeli tahrip projeleri

altMedeniyetin harikalarını insanlığa maddeten ve manen zarar vermede kullanan bazı dinsiz global cereyanlar, sosyal hadiselerdeki bazı müsbet gelişmeleri de istismar ederek, maalesef insanlığa zarar veriyorlar.

Devletin hiyerarşik yapısından bağımsız, hükümetlerin kesesinden istiğna ederek sivil alanda çalışanların faziletlerini tartışacak değiliz. İslâm tarihinde, Asya’da çoklukla ortaya çıkmış hayra dayalı, insana, çevreye veya tarihe faydalı olmak isteyen toplulukların Avrupa’da neşvünemaları, daha çok ikinci Dünya Savaşı’ndan sonraki zamanlara rastlıyor. Demokrasinin inkişaf ettiği, hukukun üstünlüğünün hükümetlerde kabul gördüğü ve doğru hürriyetin yükseldiği dönemlerde…

Kuruluş gayeleri ve hedefleri itibariyle yalnızca faziletleri esas alan bu güzel sosyal yapıların, zamanla insanlık ve fazilet karşıtlarınca kullanılmasında, yine hürriyet ve demokrasilerin yanlış telâkki ve yorumlarının rol oynadıklarını söyleyemez miyiz? Sivil toplumun istismarı da diyebiliriz. Devleti ve demokrasiyi korumakla görevli kurumlara karşı, kendilerini gizlemek üzere sivil toplum formatını kullanan söz konusu bu tahripkâr cereyanlar, netice itibarıyla STK’lara da zarar vermiş oluyorlar.

GLOBALLEŞME VE STK’LAR

Din karşıtı cereyanlarla çalışan tahripkâr sermayedarlar, globalleşmeyi de istismar ediyorlar. İstedikleri gibi milletler içinde hareket edebileceklerini varsayıyorlar. Sermayelerini binlere, bazen on binlere katlama uğruna; nice kıt’a ve devletlerde zaruret içinde çırpınan insanları aşabileceklerini düşünüyorlar. Fakat dünyamızın tarihi, bunun mümkün olmadığını ispat istikametinde iki büyük savaşın yanı sıra, yüzlerce iç savaş, ihtilâller ve krizlerle ortaya koymuş ve koymaya da devam ediyor. Bütün bu acılı geçmişten ders almak istemeyen Marksist kapitalistlerin kontrolündeki fonların, banka ve şirketlerin kenara koydukları paralar ve bu çerçevede oluşturdukları yeni fonlar dikkatlice incelendiğinde, bu vebalı cereyanın ileri demokrasilerimize nasıl hücum ettiği kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bazen, üçüncü dünya ülkelerinin bütçelerinden büyük paraların bu fonlara aktarıldığını düşündüğünüzde, dünya siyasetini kendi arzuları istikametinde dizayn’a kalkışanların, sermayeyi sivil toplum perdesinde demokrasiye karşı ne şekilde kullandığını da görebiliyorsunuz. Bundan çeyrek asır önce, açık toplum enstitüsü ismi altında, bilhassa fukara milletlere musallat olan fonları hatırlarsınız. Siyaseti parçalamadan önce; toplumun değerlerini, dinî ve millî duygularını itibarsızlaştırma, toplum fertlerinin arasındaki sevgi, hürmet ve emniyet bağlarını parçalama ve her toplumdaki insanları serserilik, hodpesentlik ve anarşiye hazırlama projelerinin kimler tarafından icra edildiğini de araştırmak gerekiyor.

KATOLİK KİLİSESİ DE ALARMDA

Katolik kilisesinin tedbir almaya çalıştığı bir STK furyasından daha bahsetmemiz lâzım burada. Söz konusu Marksist kapitalist sermaye çevreleri, kürtajı yaygınlaştırma, evlilikleri engelleme projelerini tam 40 Hıristiyan ülkede programlarına almışlar. İstedikleri yerden istedikleri parayı her zaman transfer kabiliyetine sahip bu organizasyonların arkasındakileri herkes merak ediyormuş.

Ayrıca liberalizm, insan hürriyetleri ve tüketim hakları çerçevesinde, yine aynı banka ve fonların insan fıtratını bozmaya yönelen ahlâksızlık, bozgunculuk ve tabiatı tahrip projelerine yaptıkları yatırımları da takip altında tutmamız gerekiyor. Bir anda binlerce lezbiyen ve ahlâksızı Avrupa merkezlerinde organize edenlerin mahiyetleri, sermayeleri ve yardımcıları deşifre edilmediği sürece demokrasinin sancıları devam edeceğe benziyor.

Meseleyi; Rothschild, Goldman Sachs, Mark Zuckerberg veya Soros deyip geçiştirmenin çözüme fayda sağlamadığını da gördük. Burada ele alınması gereken husus, sermayenin şeffaflaştırılarak kontrole alınması olmalı değil mi?

Demokrasilerde, ferdin hukukunu topluma feda etmeyen doğru ve demokratik anlayışın; globalleşmede de gerekli olacağını her mantık kabul eder. Yani, global ticaret ve aktiviteleri bahane ederek, küresel sermayenin hukuk ve demokrasilere zarar vermesine müsaade edilmemeli. Hele çeşitli desise ve oyunları, kapital ile tezgâhlayarak devletlerin siyaset ve idarelerini etkileme gayretleri, netice olarak insanlığı tekrar istibdat ve ilkelliğe götürecektir.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*