“Gölgem secdede kalsin”

Gölgemle yürümeyi severim. Bazen arkadan gelir, bazen önden gider, bazen her iki yanımdan.
Konuşurum, söyleşirim. Herkes bırakıp gitse de, gölgem bırakmaz beni.
Gölgem, ikinci adresim. Gölgem diğer adım.
Yere hep siyah düşer gölgeler. Başka bir renge sahip değildir ama manası beyazdır, bembeyazdır.

Hep secdededir. Yaratana en yakın yerdedir.
Gölgem, konuşur bazen: “Sen gaflettesin. Sen başka diyarlardasın. Ama ben hep secdedeyim. Yaratan’la beraberim.” der. Rahman’ın âyetlerinde belirttiğini aynen uygular. Mutidir, itaatkârdır gölgeler.
Avare değildir. Başı hiç dik değildir. Hep secdelerdedir gölgeler.
Gölgemle çok eski arkadaşız. Uyumludur. Bakmayın sesinin çıkmadığına. Tın tın eder. Yanı başımda yürür gider.
Çocukların, gençlerin, hepimizin dostudur.
İhtiyarların dostu da gölgeleriyle beraber asalarıdır. İnsan gölgesiyle olunca, serinlik de onunla beraber yürür gider.
Kim bilir, güneşte kavrulan kaç yere serinlik bırakır da geçer gölgelerimiz… Yerlerdeki tozu toprağı siler süpürür, belki de öper de geçer gölgelerimiz.
Gidemediğim yerlere o ulaşır. Eşya ne kadar büyükse, gölgesi o nisbette uzuyor, büyüyor. Anlatmaya doyamam. Ağacın gölgesi bir, insanın gölgesi iki. Bir de yere düşen bulutun gölgesi var ki sormayın… Medine’deki o Mescid-i Gamame’yi ve o bulutu da unutmayın.
Maksadım gölgeleri anlatmak değil. Kendi gölgemle hasbıhalimdir, konuşmamdır, gölgem ne der, onu dinleyip dertleşmektir. Derdi, derdimdir. Uyarır bazen. Gölgenin de sesi olur mu demeyin. Gölgem tın tın eder. Peşim sıra yürür gider.
Çocukluğumda bildiğim bir bilmece işte… Baston sesi gibi olmasa da, gölgenin de bir sesi vardır herhalde.
“Ben giderim, o gider
Ardımdan tın tın eder”
Gölgem, bazen arkamdan gider, bazen önümden, bazen sağımdan, bazen solumdan. Ben dururum, o durur. Ben otururum, o oturur. Ben kalkarım, o kalkar. Ben yürürüm, o yürür… Hey dostum, heeeey… Var mı böyle sadık arkadaş, var mı böyle candan yoldaş?
Gölgesiyle dost olunca, kardeş olunca insan, yediği aş da güzel olur, taşıdığı taş da. Gölgesiyle arkadaş olunca insan, yük olmaz, yük taşır. Her derde alışır. Rabbiyle barışık olunca, gölgesiyle de barışık olur. Alınlar secdeye varınca, gölgenin secdesi de bir başka olur.
***
Eski fotoğraflarda gölgeler ararım. İkindi vaktidir diye anlarım. İnsanların üstündeki elbiselerden ayları tanırım. Uzayan gölgelerden ikindiyi anlarım. Yılları anlamasam da, hiç olmazsa, bir günün hangi vaktinde yaşandığını bildirir gölgeler. Gölgeler zamanı bildirir eski fotoğraflarda. Yaşayana yalnız olmadığını gösterir. Rabbinin yüce kitabında haber verdiği ibadetin şeklini gösterir. Doğru çıkarır sözünü. Hiç aksatmaz görevini.
Gölgeler secdelerdedir. Gölgeler, secdelerden başka hiçbir yerde durmaz, hiçbir yerde olmaz. Olmazsa olmaz. Allah’ın seçtiği yerdedir sadece gölgeler. Secdelerdedir gölgeler. Gövdeler eğilmese de, yüz sürmese de, secdelerdedir gölgeler. Gölgelerin en önce ve en yüce görevi, budur işte.
“Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah’a secde ederler.” (Rad, 15)
İnsan gafil. İbadetten, Rabbiyle buluşmaktan, konuşmaktan, görevini yerine getirmekten kaçsa da, uzaklaşsa da, gölgeler en güzel yerdeler. Hep secdedeler. Görevinin başındalar. Niçin yaratıldığını, neden yaratıldığını gölgelere sor.
Nasıl yaratıldığını çok dinledin, çok okudun. Gerçi o da ayrı bir mucize ya… Niçinsiz olmuyor, nedensiz olmuyor. Niçinini, nedenini bir de gölgelere sor. Sor ki konuşsun, sor ki anlatsın sana.
Gölgesiz bir ağacın çevresi, bomboş kalır. Kuşlardan, gölgesinde barınacak mahlûkattan, dostlardan ayrı düşer. Gölgesiz ağacın bahtına, yalnızlık düşer. Gölgesiz bir insan da, gölgesiz ağaç gibidir. Ağaç, gölgesiyle güzel; insan da öyle, her şey de öyle.
Gölgem ve ben, ne güzel bir uyum içindeyiz.
Gölgem, sana ne diyeyim? Gölgem, hakkını helal et. Her daim secdelerdesin. Şu garip hale bakın. Ben diz boyu gafletteyim. Yine de gölgemle secdelerdeyim.
Biz unutsak da gölgemiz unutmuyor görevini. Gölgemiz hep secdelerde. Gölgeler, görevlendirildiği yerde. Başıboş değiller. Gölgeme bakıp imrenmekteyim. Gölgem, hakkını helal et. Gölgem, seninle hep secdelerdeyim.
“Allah’ın yarattığı herhangi bir şeyi görmediler mi? Onun gölgeleri, küçülerek ve Allah’a secde ederek sağa sola döner.” (Nahl, 48)
Gölgem olmasa ne yaparım? Her dem hareketteyim, binbir haldeyim. Her daim sadık dostum, koruyucu meleğim, arkadaşımdır gölgem. Uzayıp giden gölgelerim… Gölgemden kim bilir, nice sayısız mahlûkat istifade eder. Sıcak bir mevsimde kim bilir kimler sığınır gölgemin içine… Allah’tan başka kim bilir?
“Gölge ile sıcak da bir olmaz.” (Fâtır, 21)
Gölgesi bu kadar sadık mı olurmuş insana? Ve insan gölgesinin bunca yıl sonra mı farkına varırmış? Gölgem, hakkını helal et. Yanlış yerlerde durduysam ve seni de peşimden sürüklediysem, sen de hakkını helal et.
Gün, ömür, hayat, vücut, beden, organlarım, ne varsa emanet. Hepsi, Allah’ın emaneti. Hakkınızı helal edin. Sen de hakkını helal et gölgem.
Gölgem ve ben, hiç olmazsa bundan sonra bir uyum içinde yaşayabilir miyiz? Azmindeyiz, niyetindeyiz ya, inşallah öyle oluruz. Gölgem ve ben el ele veririz, ışık taşırız hayatımıza, karanlıkları kovarız. Secdelerde, huzur dolu yerlerde buluşuruz.
Gölgem, beni terk etmeyen gölgem, hakkını helal et. Ey güzel gölgem… Ben unutsam da, sen ibadetine devam et. Rabbime dualarımı, niyazlarımı sen ilet, sen takdim et. Secdelerden ayrılma. O güzelim secdelerin kıymetini sen bil ey gölgem…
Kim demiş gölgeler koyu diye? Gölgelerin koyuluğu, senin rengini bilememektendir, içinin niyetini sezememektendir. Secdeler başka bir isimle yâd edilmeli. Gökyüzünün başka rengi de olmalı. Gölgenin başka adı, başka rengi de olmalı. Kolaycılığı bırakıp, gölgelere “nur gölgeler” denmeli.
Gölgenin nuru, hayatın ışığı, pırıltısıdır. Bir bedenin söyleyeceği söz, gölgesinin dilindedir, o şeklin içindedir. Hayat nasılsa, gölge de öyledir. Gölgeler en güzel yerdedir, secdededir.
Hayatı yeni baştan yaşamak gerekirse eğer, kaldır gölgeni yerden, gir koluna, kucakla bakalım, ne diyecek bunca yıllık dostun, senden hiç ayrılmayan gölgen… Çocukluğundan bugüne kadar senden hiç ayrı düşmeyen gölgen… Konuş bakalım, ne diyecek?
Gir yorganın altına, çekil bir köşeye. Konuş bakalım şu gölgenle. Samimi bir ahbab edasıyla, yıllar yılı dost bildiğin gölgenle bir konuş bakalım, ne diyecek, bir dinle de hasretini dindir bakalım.
Gölgem, gövdemdir. Gölgem ve ben, iki dostuz, iki kardeş, iki arkadaş. Hayatımın şahitliğini güzel yap ey gölgem… Yanlışlarımı görme, hatalarımı ört. Bari sen de vefalı ol, dostluğunu göster. Hayatıma bir çizik de sen atma gölgem… Dostluğunu göster. Yâr-ı vefakârım ol. Yapamadığım, elimden gelmeyen, bin bir halimin perde olduğu halleri sen ört ey gölgem, sen ört…
Gölgem ve ben… Daha yeni tanışıyoruz. Konuşacak çok şeyimiz var. Gölgem, Allah’a emanet ol. Hep böyle ol. Orda kal. Secdelerde ol. Allah ne diyorsa, bari sen öyle ol. Olamadığımı ol, yapamadığımı yap. Secdelerde kal. Hep öyle kal.
Gölgem, gitmeye az kaldı, hazır ol. Gölgem, sen hep öyle kal, hep öyle ol. Secdelerde ol. Huzurda ol. Hazır ol…
Gölgem, sevgili gölgem…
Lehimde şahit ol. Gördüğün güzelliği unutma. Ben gibi bakıp kalma. Şahit ol, gölgem.
Toprağı çok sevdin. Allah’ın (cc) arşının tecellisine hep yakın durdun. Gene öyle kal, gene öyle ol. Senin hakkında ne denirse densin, sana asla vefasız denmesin. Sen en vefalı dost, ey candan arkadaş oldun.
Gölgem ve ben… Bir cümle ile halini sorsam, “Mutlu musun beraberliğimizden?” desem, inşallah öyledir…
Gölgem ve ben… Ben memnunum gölgemden. Gölgem memnun mudur benden? Onu bilemem.
Gölgem görevli. Terk etmez beni. Terk etse de herkes, çekip gitse de; gölgem ve ben yürür gideriz. Nur yolu, bir izde gideriz. Ey gölgem… Bir gün olur, biz de gideriz.
Ey Hakk’a uyanlar… Gölgenin hakkını veriniz deriz.
Gölgem ve ben, izin verin de, belki bir kenara çekilip iki laf ederiz. Size de “Allahaısmarladık” deriz. Baş başa kalırız. Belki söyleyecekleri vardır. Dinler, konuşuruz, söyleşiriz.
Bunca yıl ben konuştum, o dinledi. Şimdi sıra onda. Gölgem uzun yıllar sustu. Sözü, kendini anlatan ayetlere bıraktı:
“Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, Müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.” (Nahl, 81)
“Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi, onu elbet hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi, ona delil kıldık.” (Furkan, 45)
***
Gölgeler de konuşur. Gölgeler secdelerde söyler sözlerin en güzelini. Gölgem için dileğim, gölgem, sen hep secdede kal, ne diyeyim. Benim eğilemediğim, yüz süremediğim anlarım için gölgem, sen hep secdede kal.
Gölgemle secdelerde buluştuk gönlüm doyunca gölgem de kayboldu.

“Donandı dağlar bahar olunca
Gölgem kayboldu gönlüm dolunca”

Gölgenin hakikatine dikkatimizi çeken bir cümle de Risale-i Nur’dan:
“Evet, kâinat o Hâlıkın nurunun gölgesi, esmâsının tecelliyatı, ef’alinin âsârıdır.” (Mesnevi-i Nuriye, 54)

***

“Çağırmasıyla, ağaçların, yanına geldiği, duâsıyla yağmurun süratle yağdığı, bulutun sıcaktan korumak için başında gölge yaptığı Efendimiz ve şefaatçimiz Muhammed’e (asm) salât ve selâm olsun. Bu salâvâtların her birisi hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et, ey İlâhımız! Âmin.” (Sözler, 219)

***

Arif Nihat Asya, o meşhur deyimi yeniden bir beyit halinde yazar ve ezber bozar:

“Çölde, Diyojen’e rastladım.
Gölge et, başka ihsan istemem.” diyordu.

***

Bir kıssa
Adam bir gün gölgesine:
“Neden hep arkamdan geliyorsun?” diye sormuş. Gölgesi:
“Senin ardından güzel izler bırakmak için” demiş.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*