Görmek ve anlamak

Günümüzde görüşüp konuştuğumuz insanlar karamsarlıklar, sıkıntılar içerisinde sürekli birilerinden, bir şeylerin ters gittiğinden şikâyetler ediyorlar. İçinde bulunduğu ruh hâli ve açmazları yüz ifadelerine, konuşmalarına, anlatım tarzlarına ve vücut hareketlerine yansıyor. Sıkıntılar içersinde sinir küpüne dönmüş insanlara bir dokununca binlerce “ah” işitiliyor.

Ahir zamanın insanların zihinlerini ifsat eden inkârcılık ve materyalist fikirler her şeye madde ve menfaat odaklı bakmayı ve buna göre davranış geliştirmeyi öğretmiştir. Bu nedenle insanlar dünyan hayatın aldatıcı telaşı, maddeye olan tamahın, hırsın yanlış ölçüleri ve değerlendirmeleri zahire ve menfaate yöneltmiştir.

İnsanların maddeye ve menfaate göre davranış geliştirmesi asrın bulaşıcı bir hastalığıdır.  Bu hastalığın insanları mutsuz ve huzursuz edeceğini bilen Bediüzzaman: “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.” demiştir.

İnsanların zihinlerini, fikirlerini, kalplerini manaya, hakka, hakikate ve Allah rızasına yönelterek kurutuluşun, huzurun ve mutluluğun yolunun Kur’ân’dan ve imandan geçtiğini anlatmıştır.

Her şeyde mutlaka bir güzellik ve hikmet vardır. Önemli olan o güzellikleri görebilmek, anlaya bilmektir. “Evet, her şey ya hakikaten güzeldir, ya bizzat güzeldir veya neticeleri itibariyle güzeldir.” 1                                                        

Önemli olan güzel görmek ve anlamak: “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” 2

Huzurevinde kalan insanların yakınları, evlatları onların ellerinden tutarak gözlerinin içine sevgiyle ve içtenlikle bakabilseler, kalbinin ne söylemek istediğini belki anlayabilirler. Onların gizli dünyasındaki umutları, arzuları ve hayallerini süsleyen hülyalarına ulaşabilirler.

Gerçekler böyle olmadığı da acı bir gerçek. Onların hüzünlü gözlerine bakmak yerine vefatında cüzdanlarına ve kıymetli eşyalarına dikkatle bakmak tercih ediliyor.
Müdakkik bir yaşlı olan İhsan Şimşek’in vefatından sonra cebinden çıkan ve yakınlarınca değersiz görülerek atılan cep takvimindeki bilgiler ve bayramla ilgili takvim yazısı düşündürücü:

“Sadece yakınlarımızı, dost ve arkadaşlarımızı değil, çocuk yuvalarında bayram sevinci yaşamayı bekleyen yavrularımızı, huzurevlerinde evlatlarının yolunu gözleyen yaşlılarımızı, türlü dert ve hastalıklarla mücadele eden kardeşlerimizi de ziyaret ederek bayramın sevinç ve mutluluğunu onlara da taşıyalım.”

Yaşlı bir insanın iç dünyasını ve duygularını yansıtan okunmaya değer bulunmayan günlüğünde bakalım neler var?

“05.Ocak2009 Bu gün çok kederliyim. Hiç uyku tutmadı.    

06.Ocak2009 Bu gün Müdür geldi. Ummahan’a telefon ettik.

07.Ocak2009 Bu gece çok şenlikliydi. Çok günaha girdik. Şeytan işi türkü, şaka Allah korusun!

08.Ocak 2009 Bu gün hasta oldum. Erken uyudum.

09.Ocak 2009 Bu gün dövüştük. Bu gün hava çok pusarık.

Dipnot:
1- Mektubat, sayfa: 367
2- Mektubat, Hakikat Çekirdekleri.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*