Görünenin ötesine geçmek

Herkes ve her topluluk için bir mevcut durum, bir de hedef vardır.

Hedefini belirlemeyenler engelleri ve engellemeleri aşamazlar. Hedef belirlerken de, imkânsıza talip olmamak şarttır. Aksi halde başarısızlık kaçınılmaz olur. Hedefe giderken kısa ve kolay yollar tercih edilmeli. Labirentlerden hedefe gitmek diye bir mecnunluk kabul edilemez. Olsa olsa bir tuzak ya da oyalanma olur. İpe un sermek ise, hedefi sabote etmek demektir.

Üstadımız; “Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse; ezhan enelere dönüp etrafında gezerler” diye bir engele dikkat çekiyor. Mevcut durumun ötesine geçmek için hayal dürbününü kullanmak gerekir. Cihan değer bir dâvâ için gaye-i hayali unutmamak lâzım. Ezan okumak için yüksek bir yere çıkan Hz. Bilâl (ra), eğer gayesini unutup aşağıdan kendisine atılan taşlarla meşgul olsaydı, ezanı tamamlayamazdı. Onun gayesi ezan okumaktı ve o da sadece ezan okumayı hedefine koydu. Taş atanlara karşılık vermedi.

Bu cümleden olarak, şimdilik görünenler veya yaşananlar tatmin edici olmayabilir. Bazılarını ümitsizliğe de atabilir. Ama ötesine geçilirse her şey daha güzel, daha aydınlık olacaktır. “El emel” deyip ümitsizliği öldürürsek ve “Hamiyet ise, şiddet-i mevanie karşı şiddetle metanet etmektir” sözüne sıkı sıkıya sarılırsak, görünenin ötesine geçebiliriz.

Şimdi, görünenlere ve ötesine bir göz atalım. Ne görüyoruz ve ötesinde ne var? Nifak komiteleri bizi parça parça yapmış, olsun önemli değil. Çünkü bundan kurtulursak, yani tesanüdümüzü sağlam tutabilirsek, maksatta birliğe ulaşabiliriz. Hali hazırda bir şevk ve gayret var. Dalga dalga ‘İttihad buluşmaları’ var. İnşallah ötesine geçebilirsek ‘İttifak buluşmalar’ neden olmasın?

Nurcular meşrep farklılıklarını biraz abartmışlar ve zındıklar da bundan istifade edip birbirimize düşürmeye çalışmışlar. Olsun, zaten biz böyle şeylerin olabileceğini Üstadımızdan öğrenmiştik. O halde oyunu bozarsak, hata ve kusurlara değil; meziyet ve faziletlere odaklanırsak biz hiç ayrılmamış oluruz. Neyi paylaşamıyoruz? Postu mu? Bizim Postumuz hiç olmamıştı ve olmayacaktı. Çünkü biz; “.. ve sahil-i selâmet olan Dâr-üs Selâm’a ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademeleriz.” Haddini bil, hademenin postu olmaz. O halde kavgası da olmaz.

Öte yandan, bütün inananların birlik ve beraberliği gibi çok büyük bir hakikat bizi bekliyor. Ama herkes, ben daha iyi yapıyorum peşinde. Hâlbuki Üstadımız bize, “Hakta ittifak, ehakta ihtilâf olduğundan; hasen, ahsenden ahsendir” demişti. Yani daha iyi, iyinin düşmanıdır diye tembihlemişti. Hem de; “Çok sıkı tutmayınız, herkes bir meşrebde olmaz. Müsamaha ile birbirine bakmak, şimdi elzemdir” düsturunu bize emanet etmişti. Bütün bunlardan sonra; hâlâ hatalarına devam edersen, Süfyan’ın oyununa gelirsin ve tuzağına düşmüş olursun.

Sonuç olarak; görünenle meşgul olmadan ötesine geçebilirsek (ki geçmek zorundayız), “Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihad-ı İslâmdır” hedefine hizmet edebiliriz. Öyle ise; durmak yok, görünenin ötesine geçip vazife-i asliyemize koşalım. Allah (cc) kalplerimizi birbirine ısındırsın ve birlik beraberlik şuuru versin.

Ve bizleri ahir zamanın dehşetli fitnelerinden muhafaza eylesin. Âmin.

Sabahattin Boyacı

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*