Gülümseme düğümleri ve zoru başarmak

Hayatın tarifi ve mahiyetini bilmeden yaşanan bir hayat malayanidir, boştur, sonu nedamet ve pişmanlıklarla doludur.

İmanla hayatlanmayan bir hayat; acıdır, ıztıraptır, belâdır, sıkıntıdır, musîbetlerin en büyüğü, dertlerin en katmerlisidir.

Hayatı nasıl anlıyoruz? Yaratanın ihsan ettiği büyük nimet olan gerçek hayatı ne kadar idrak edebiliyor ve doğru bir şekilde yaşayabiliyoruz? Hayat serüvenimiz içinde ne kadar gülebiliyoruz ve gülümseyebiliyoruz? Başkalarını güldürüp, gülümsetecek ne gibi hizmetler ve işler yapabiliyoruz? Bu değerler ve ölçüler çok önemli. Her ânı cihana değecek kapasitede olan hayatın gerçek yüzünü görüp bulabilmek Allah’ın büyük bir lütfu, insan iradesinin büyük bir başarısı ve meyvesidir. İşte bu konuya ışık tutacak ibretli bir hikâye!

Yüzyıllar önce yaşanmış bir olay ve hikâyeyi ibretle takip edelim:

Meraklı ve araştırmacı bir kişi bir köye gider. Önce o köyün mezarlığına girer. Çünkü bu kişi kültürlerin ve hayat felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanan birisidir.

Mezarlıkta gezinirken, gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takılır. Mezar taşlarında 5, 867, 900, 20003, 4979, 7, 421… gibi birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar çok dikkatini çeker. Bu zat uzun uzun düşünür, fakat bir türlü bu rakamların anlamını çözemez. Bir mânâ veremez. Merakını gidermek ve bu rakamların anlamlarını bilebilmek için o köyün en bilge kişisine gider ve ona sorar:

“Nedir bu rakamlar Allah aşkına? Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?”

Köylü bilge kişi gülümseyerek cevap verir:

“Bizim burada bir âdet ve geleneğimiz vardır. Bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız. O kişinin hayatı boyunca her güldüğü an için, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezar taşına yazarız.”

Meraklı zat bu ifadelerden yine bir şey anlamaz ve dalgın dalgın köylünün yüzüne bakar.

Bilge köylü, karşısındaki meraklının birşey anlamadığını görünce açıklamasını bir kısa cümleyle bitirir: “Böylece onun, ne kadar ‘yaşamış’ olduğunu anlarız!”

Nur-u Muhammedî’nin (asm), Gül-i Muhammedî’nin (asm) nişanesi, alâmeti olan “gülümseme” hayata hayat katan bir iksir, bir devâ, bir ilâç, bir merhem olan gülme ve “gülümseme” işte böyle bir saadet kaynağıdır.  

Evet, “yaşamak” gerçek mânâda bu olsa gerek! Hayatı, hayatı verenin uğrunda bahtiyar ve mutlu olarak harcayabilmek, sürdürebilmek, bitirebilmek ve sonuçlandırabilmek…

Nurânî sahralara çıkan geniş yollara ulaşmanın bir yolu da budur. Bu mutluluk tüneli açıkken, kafasını, kalbini, beynini ve duygularını dar dehlizlere sokmaya çalışan, insanlığı bu dar, karanlık yollara sevk etmeye çalışan fesat şebekelerinin değirmenine su taşmak istemiyorsak, şuur ve idrakini genişlendirip manevî hizmete bir daha sımsıkı sarılmak zorundayız. Anadolu topraklarında; karanlığı, kini, nefreti, öfkeyi, şirki ve küfrü terk edip, terk ettiren bir Üstadın açtığı muazzam ve büyük caddede güller ve gülücük tohumları ekmeye ve yeşertmeye devam edecek aşk, şevk ve gayrete talip olup onu yaşamaya ve yaşatmaya himmet etmemiz gerekiyor.

Bütün dertlerin dermanı ve ilâcı; Nur-u Muhammedî’den (asm) gelen gülücük “düğümlerinin” sayısının, kalitesinin ve sahasının arttırılıp genişletilmesindedir.
Dünyada maddî yönden kazandıklarına sevinmemek, kaybettiklerine üzülmemek!

“Mutluluğun insanın boyu hizasında” olduğunu kavrayabilmek…

Esas kirliliğin de, temizliğin de; dışta değil içte, kisve ve elbisede değil kalpte olduğunu idrak edebilmek. Elbiselerdeki ve dıştaki her lekenin ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizleneceği, suyla arınacağının bilincinde olmak… Yıkamakla çıkmayan tek kirliliğin kalplerde yer etmiş kin, adavet, inat, haset ve art niyet olduğunun farkına varabilmek…

Manevî mamuriyetini ön plâna çıkarmış, kalbinde muhabbet, sevgi, şefkat yeşerten, yüzünde de “gülümseme” eksik olmayan günler yaşamanız dilek ve temennisiyle…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*