Gültekin Sarıgül ve Bediüzzaman

Gültekin Sarıgül Bediüzzaman’ı ziyaret etmek istediğine ağabeyler ona: “Üstad ziyaretçi kabul etmez, kıymet ve ehemmiyet Üstadın şahsında değildir. Üstad kendisini bir merci, bir şeyh, bir mürşit, bir lider olarak kabul etmez. Kendisini ancak bir nur talebesi olarak kabul ediyor.

Risale-i Nur’a talebe olun, o zaman doğrudan doğruya Kur’an’a talebe oluyorsunuz; burada merci kitaplardır, kitapları okuyun” der. Gültekin Sarıgül hizmetin içinde olduğu halde, üç yıl bu sebepten Bediüzzaman’ı ziyarete gitmez. Bu süre zarfında Külliyatın tamamını alıp okur ve anlar.
Nazilli’de, bir kahvede Risale-i Nur kitabı okundu diye Mehmet Büker ve arkadaşları hakkında bir dava açılır. Gazeteler bu sıradan olayı bir kampanyaya dönüştürerek Nazilli hadisesi olarak yalan yanlış, iftiralarla dolu yazılar yayınlar. Bu yalanlara cevap hazırlamak için Gültekin Sarıgül, Atıf Ural’la istişare eder. Atıf Ural ona: “Sen hazırla, ben düzeltirim “ der. Gültekin Sarıgül yalan ve iftiralara cevaben bir kitap hazırlar. Bu arada Gültekin Sarıgül 1959 yılı itibarıyla hukuk son sınıf öğrencisiydi. Gültekin Sarıgül hem bu kitabı Bediüzzaman’a takdim etmek, hem de dünya gözüyle Bediüzzaman’ı görmek ister.

Gültekin Sarıgül, Kasım ayları başlarında Antalya’dan yol çıkarak gece Isparta’ya varır. Geceyi bir otelde geçirir. Antalya’da aldığı adrese göre Mustafa Ezener ona yardımcı olacaktı. Mustafa Ezener Isparta Mimar Sinan Camisi karşısında bir kulübede Çorap örüp satardı. Geçimini bu işle temin ederdi. Gültekin Sarıgül, Mustafa Ezener’in işyerine giderek ona: “Ağabey, Üstadı ziyaret etmek istiyorum. Acaba imkân olur mu?” der. Mustafa Ezener gelip gidenlerden bıktığından olacak ki ona pek sıcak bir ilgi göstermez. Ona: “Bak bu iki üç kişi Bediüzzaman’ın ziyarete gidiyorlar, git onların peşine takıl, nasibin varsa görürsün” der. Gültekin Sarıgül de hemen gidenlerin peşine takılır.

Gültekin Sarıgül birkaç kişinin arasında Üstadın evine doğru giderken karşı taraftan gelen zayıf, naif ve pos bıyıklı biri onun Bediüzzamanı ziyarete gittiğini anlar ve hemen onu yanına çeker. Ona: “Kardeşim sen nereye gidiyorsun?” der. Gültekin Sarıgül de ona: “Ağabey imkân varsa Üstadımızı ziyaret etmek istiyorum” der. Karşıdaki kişi: “Üstadımız hasta ziyaretçi kabul etmiyor, kusura bakma” der. Gültekin Sarıgül “peki” dedikten sonra ona: “Ama Risale-i Nur ve Bediüzzaman hazretlerine yapılan suçlamalarla ilgili cevap mahiyetinde bir kitap hazırlamıştım. Onu Bediüzzaman’a sunacaktım.” der. Adam ona: “Nerde o kitap?” diye sorar. Oda “Otelde” der. Adam Gültekin Sarıgül’e: “O zaman kardeş, sen onu çabuk getir. Araba hazırlandı, Üstad Eğridir’e gidecek. Sen Caminin orada dur, geçerken görürsün.” der. Gültekin hemen koşar, otele gider, kitapçığı alır ve caminin oraya gelip bekler. Zübeyir Gündüzalp onu görünce koşarak yanına gelir: “Kardeşim ben seni arayacaktım, Üstadımız seni istiyor.” dedikten sonra Gültekin Hemen Bediüzzaman’ın olduğu tarafa doğru koşarak hareket etmek üzere olan arabanın yanına gider. Araba onu bekliyordu. Arabanın sağ tarafında uzun boylu, başında sarık Tâhirî Mutlu, sol tarafında Bayram Yüksel, Direksiyonda Hüsnü Bayram vardı. Bir de İmam Hatip son sınıfta okuyan pardösülü, gözlüklü genç Zekeriya Kitapçı vardı.

Bediüzzaman ise arabanın arka koltuğunda oturmuş, üzerinde de bir yorgan vardı. Zayıf, çok zayıftı. Bir deri bir kemik kalmıştı. Ama gözler çok iri, bakışlar çok sert ve keskin bakıyordu. Bediüzzaman dikkatle Gültekin Sarıgül’e baktı. Gültekin Sarıgül heyecan içinde arabanın açık penceresine yanaştı, Bediüzzaman’ın uzanan elini hasretle öptü. Bayram yüksel Gültekin Sarıgül’ü Bediüzzaman’a takdim etti: “Üstadım, bu kardeşimiz Atıf’ın arkadaşı. Risale-i Nurlara hizmeti var, çalışıyor.” deyince; Bediüzzaman “Maşallah Maşallah” şeklinde Gültekin Sarıgül’ün başını bir baba şefkatiyle sıvazladı. Sonra ismini sordu. O da: “Gültekin Üstadım” dedi. Bediüzzaman gözleriyle yukarıya doğru baktı ve heceleyerek: “Gül-te-kin!” dedi. Konuşmak istiyordu ama sesi kesildi. Sadece dudak hareketi vardı. Ama Gültekin konuşulandan bir şey anlamadı. Bayram Yüksel, Gültekin Sarıgül’e Üstadımız: “Yanımda otuz yıl hizmet etmiş bir talebe olarak seni kabul ettim. Anne ve babanı duasına dâhil ettiğini ve onlarında ona dua etmesini istiyor. ”dedi. Bayram Yüksel’in bu açıklamasından sonra Bediüzzaman’ın sesi birden açıldı. Gültekin Sarıgül’e: “Antalya’da Hanım talebeler var, onlara selam söyle, ben seni onlar için vekil tayin ettim.” der.

Avukat Gültekin Sarıgül’ün, risaleleri okuyup Bediüzzaman’ı tanıdıktan sonra hayatının birinci önceliği Risale-i Nurları mahkeme salonlarında savunmak olur. Bu yolda toplam 28 yıl boyunca 3 bine yakın davayı takip eder. Gültekin Sarıgül bu yolda yürürken iki yılda hapis hayatı yaşar. Birisi 1967’de yedi ay Van Cezaevinde kalır. İkincisi ise 1971’de İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından tutuklanarak bir yıl cezaevinde kalır. Avukatlık ruhsatı iptal edilir. Fakat daha sonra af kanunu çıkınca mesleğine geri döner.

Gültekin Sarıgül 1937 yılında Antalya’nın Korkuteli ilçesinin Başpınar Köyünde dünyaya gelir. İlkokulu kısmen köyde, beşinci sınıfı ve ortaokulu da Korkuteli‘nde, liseyi Antalya’da bitirir. Ankara Hukuk Fakültesine kaydolur ve 1959–60 döneminde Hukuk Fakültesinden mezun olur. Halen Risale-i Nur talebesi olarak görev yapar.

Misbah Eratilla

Kaynak: Ömer Özcan ağabeyler anlatıyor-2

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*