‘Gün’ kutlamaları

Şu, ‘gün kutlamaları’ var ya, bazen işe yarıyor. Hiç değilse, hatır bilmezler için bazı konularda uyarıcı oluyor. Birkaç gün önce malûm ‘Dünya Kadınlar Günü’nün içinden geçtik. Güç geçmiyor ki bir özel ‘gün’ içinden geçmeyelim. Kim bilir bugün de özel bir ‘gün’dür!

Adam, annesinin değerini unutmuştu, böyle bir gün kutlamasına katıldı ve hemen unuttuğu bir şeyi hatırladı ve telefona sarılıp, başladı hasretle annesiyle konuşmaya. Ya da kaç haftadır annesini ziyaret etmemişti, hemen program sonrası ellerinden öpmeye gitti. Böyle mi yani? Yok daha neler dediğinizi duyar gibiyim.

Kurumun girişine birkaç levha as, iki üç konuşmacı dâvet et, onlar da çalıştıkları birkaç cümleyi paylaşsınlar ve büyük (!) işlem yerini bulsun. Oh ne güzel!

Ertesi gün gazetelerde manşet olmayı, tele- vizyonda haberde geçmeyi umut et. Orta sayfalarda üç beş telefondan sonra lütfen çıkan küçücük bir haberi de hemen büyüt, bütün çevrene iletişim araçlarıyla dağıt. İşlem tamam öyle mi?!

İnsan bir şeyi samimî yaparsa, içten yaparsa; şahsî değil de, yüksek amaçlar, ulvî hedefler için yaparsa elbette yerine ulaşır, büyük kıpırdanışları tetikleyebilir. Ama nerede o arkasından bir şahsî, siyasî bir menfaat çıkmadan yapılacak programlar? Var mı gerçekten? Hemen her gün annesinin sesini duymayı bir nefes gibi ihtiyaç hisseden benim için bu programlar bir artı değer ifade etmiyor. Keşke etseydi, ama etmiyor.

‘Yahu şu programa gideyim de anneme olan sevgim bir kat daha artsın.’ diye giden var mı, böyle bir gelişme yaşayan var mı? Doğrusu resmî olan şeyler, sun’îleşiyor.

Anneme olan sevgim, zaman geçtikçe, onun da benim de yaşımız ilerledikçe her geçen gün biraz daha artıyor, derinleşiyor. Artık duâlarıma daha çok katıyorum onu. Daha çok sesini duymak istiyorum. Daha çok neşesini almak istiyorum, rızasını tahsile çalışıyorum.

Peki bizim adımıza, annelerimiz adına yapılan bunca programın emeği, gideri neyin nesi olmuş olacak? Bu programları düzenleyenlerin içi sızlamayacak mı? Yapılsın, ama samimiyet taşısın diyorum. Yani bu programlara katılanlarda annelerine karşı program sonrası bir gelişme oluyor mu, oluyorsa bu gelişme normal zamanlarda durağanlaşıyor mu, annenin varlığının bir anlam ifade etmesi için illa ki bir ‘dürten’ unsur mu gerekiyor?

Böyle yazmama bakmayın, ben yine de bir fırsatını bulmuşken, annemi dünkü gibi hatırlayayım ve zihnimde o olarak birkaç cümle kurayım dedim. Ama yine, ‘anne’ deyince, sızlayan yüreğime, damlayan göz yaşlarıma hakim olamadım. Nedense başka bir şey ‘anne’. Onda anne olmayan kadınlarda olan başka bir şey var. Onun için anne olmayan hiçbir kadın anne olan bir kadın gibi değildir.

Tam yazı bitiriyordu ki, ‘Kadınlar Günü’ne özel diye bir mesaj gelmez mi! Baktım, ilgili firma ürünlerinde yüzde yirmi beş indirim yapmış. Acaba üzerine kaç koydu da sonra yüzde yirmi beş indirdi, kim bilir? Keşke bu mesaj gelmeseydi de programların tanıtımları biraz daha masum kalsaydı zihnimde.

Bir şahsî, siyasî menfaate dönüşmeyen, yürekten bir anne programı olsaydı da, gitsek, annemize olan sevgimiz bir kat daha artsaydı ne olurdu? Böyle bir dünyada öyle bir program olur mu sizce? Ne kadar değerli bir şey varsa şahsî, siyasî menfaati için hepsini tepeledi, sömürdü kapitalist dünya. Herkes; ‘Değerli, bana menfaati varsa değerlidir’ diyor. Artık kapitalist de eski kapitalist değil; şimdi rengi de yok. Her renk, her ırk, her anlayış kendine kapitalist. Herkes bir yerlere çekiştirip duruyor, ne olacak bu dünyanın hali?

Sebahattin Yaşar

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*