Günahlardan bir an evvel kurtulmalıyız

Sebahattin Yaşar: “Kişiye düşen en önemli görev, kendi günahlarının muhasebesini yapıp, onlardan bir an evvel kurtulmanın hem kendisi için hem de içinde yaşadığı âlem için bir zorunluluktur.”

Yeni Asya Antalya okuyucularıyla bir araya gelen eğitimci Sebahattin Yaşar, ‘Günahlar’ konulu bir seminer verdi. Yaşar, seminerinde, günahın ne olduğu, ne gibi bir yıkıma sebep olduğu, günahların nasıl işlendiği, günahların neden küçük görülemeyeceği, bile bile günah işlemenin nasıl mümkün olduğu ve günahlardan korunma ve kurtulmanın nasıl mümkün olacağına dair, Risale-i Nurlar eksenindeki çalışması ile günlük hayatın içindeki meseleler ile günahların bağlantısını paylaştı.

İnsanlık tarihi boyunca günahların hep geniş dairede dünyanın gidişatı ile ilgili küçük dairede de kişinin başına gelen her türlü hallerde günahların ciddi bir etken olduğuna dikkatleri çeken Yaşar, konu ile ilgili Risale-i Nurdan şu cümleleri paylaştı: “Günahlar kâinatı hiddete getiriyor.”, “Bir makinenin dişlileri arasına küçük bir şey düşerse, makine müteessir olur, belki faaliyeti de durur… Dünyanın da manevi nizam makinesi böyledir. Mütemerrid bir fasıkın fıskı, arzın muvazene-i maneviyesinin bozulmasına vesile olur.”

 

GÜNAHLARDAN KURTULMAK

Konuşmasının, yaşanan her türlü hadiseler karşısında belki kişiye düşen en önemli görevin, kendi günahlarının muhasebesini yapıp, onlardan bir an evvel kurtulmanın hem kendisi için hem de içinde yaşadığı alem için bir zorunluluk olduğuna dikkatleri çeken Yaşar, Bediüzzaman’ın günah tanımına yer verdi: “Günahlar, hayat-ı ebediyede daimi hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalp ve vicdan ve ruh için manevi hastalıklardır.”

Yaşar, “Günahlar karşısında titremek lazımdır. Çünkü günahların devamı alışkanlığa dönüşüyor, alışkanlık ülfete, ülfet sıradanlaşmasına, sonra o günaha aşk ve müptela oluyor, sonra severek ve isteyerek yapmaya başlıyor, sonra da o günahı günah olarak görmemeye, o günahın azabı gerektirmediğini temenni etmeye başlıyor, böyle devam ettikçe de küfür tohumları o kalpte dal budak salmaya başlıyor. İşte her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır gereği, günahlar istiğfar ile temizlenmezse, o kalbi siyahlandıra siyahlandıra iman nurunu çıkarıncaya kadar katılaştırıyor.” dedi.

NUR TALEBELERİ DİKKAT ETMELİ!

Yaşar ayrıca, Nur talebelerinin günahlarının, sorumluluklarının daha da farklı olduğuna dikkatleri çekerek, “Mesela alınan istişare kararına uymamak, şahs-ı maneviyi küçümsemek, ihlası kırmakla umum kardeşlerin hukukuna tecavüz, hizmet-i Kur’aniyenin hürmetine taarruz, hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş olmak nasıl bir dehşetli günahtır.” ikazları ile günahların katlanabileceğine işaret etti. Yaşar, şahs-ı manevi ile yapılan duaların da elbette kat kat daha tesirli olacağına ve bu zamanda cemaat olmanın önemine işaret ederek, ‘Binlerce hücum eden günahlara karşı, yine binlerce, yüz binlerce kardeşlerin dilleri ile duaların, tesbihatların karşı koyabileceğine dikkatleri çekti.

İMAN, NURLARI OKUYARAK GELİŞİR

Bir oturumda da gençlerle bir araya gelen Sebahattin Yaşar, gençlerin hizmetlerin her kademesinde daha dinamik katkılarının bulunması gerektiğine işaret ederek, “İmanı güçlü gençler, cesaretli olabileceklerdir. İman zayıfsa, insan korkar. Korkak insandan da ciddi bir iş çıkmaz. Gençlerimizin cesaretlerinin kaynağı iman olmalıdır. Hakiki imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilecektir. Bu da ancak bolca nurlar okuyarak gelişebilir” dedi.

Yaşar, daha sonra yeni açılan hizmet merkezinde kitaplarını imzaladı ve gençlerle sohbetler etti.

Antalya -Yeni Asya

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*