Gündemi güzelliklerle doldurmak

İnsanoğlunda çoğu zaman dünyada; kötülüklerin daha fazla olduğu kanaati vardır.

Günlük hayattaki haber, konuşma, yorum, beyan ve atışmaların bunda tesiri büyüktür. İşin aslında ise dünyada güzellikler hâkimdir. Buna en güzel örnek Risale-i Nur Külliyatı’nda İşârâtü’l-İ’câz tefsirindedir. Orada şöyle bir soru ve cevap var:  

“Suâl: Cenâb-ı Hak Ganiyy-i Mutlak’tır. Âlemde bu kadar dalâletleri ve pek çirkin fena şeylerin yaratılışında ne hikmet vardır?

“Cevap: Kâinatta maksud-u bizzat ve küllî ve şümullü olarak yaratılan, ancak kemaller, hayırlar, hüsünlerdir. Şerler, kubuhlar, noksanlar ise hüsünlerin, hayırların, kemallerin arasında görülmeyecek kadar dağınık ve cüz’iyet kabilinden tebeî olarak yaratılmışlardır ki, hayırların, hüsünlerin, kemallerin mertebelerini, nevîlerini, kısımlarını göstermeye vesile olsunlar ve hakaik-i nisbiyenin [mukayeseli hakikatlerin] vücuduna veya zuhuruna [açığa çıkmasına] bir mukaddeme [başlangıç] ve bir vahid-i kıyasî [ölçü birimi] olsunlar.”

Sonra daha detayı ilgilendiren bir soru ve cevap daha geliyor:

“Sual: Hakaik-i nisbiyenin ne kıymeti var ki, onun için şerler istihsan edilecek?”

“Cevap: Hakaik-i nisbiye denilen şeyler, kâinatın eczası arasında bulunan rabıtalardır [bağlardır]. Ve kâinattaki nizam, ancak hakaik-i nisbiyeden doğmuştur. Ve hakaik-i nisbiyeden kâinatın envaına bir vücud-u vahid [tek bir vücut] in’ikas etmiştir [yansımıştır]. Hakaik-i nisbiye, büyük bir ölçüde hakaik-i hakikiyeden çoktur. Hatta bir zatın hakaik-i hakikiyesi yedi ise, hakaik-i nisbiyesi yedi yüzdür. Binaenaleyh, kubuh [çirkinlik] ve şerde şer varsa da kalildir [azdır]. Malûmdur ki, şerr-i kalil [az şer] için hayr-ı kesir [çok hayır] terk edilmez. Terk edilirse, şerr-i kesir olur; zekât ve cihadda olduğu gibi.

“Evet, ‘Eşya ancak zıtlarıyla bilinir’  meşhur kaziyeden [hükümden] maksat, birşeyin zıddı, o şeyin hakaik-i nisbiyesinin vücut veya zuhuruna sebeptir. Meselâ kubuh olmasaydı ve hüsünlerin arasına girmeseydi, hüsnün gayr-ı mütenahi olan mertebeleri tezahür etmezdi.” (İşârâtü’l-İ’câz, s. 32-33, yeni: 51)

Burada açıkça görüldüğü gibi kâinatta asıl olan “hayır”dır, şer değil. Ama hikmet, kalp, tefekkür ve basiret gözüyle bakmayınca “şerlerin” çok olduğu zannedilir. Bu aslında kâinata ve hikmet-i İlâhiyeye büyük bir haksızlık ve hürmetsizliktir. Ama ne çare ki işin aslını bilmeyenlerce böyle zehap edilir. Anlayış ve telâkkiler çoğu zaman böyledir.

Bu hatadan kurtuluşun tek yolu ve usûlü Kur’ân ve Sünnetle hayata bakmaktır. İyiliklerin, hayırların, doğruların kâinatta çok daha fazla, geçerli ve üstün olduğunu kabullenmek ve görmektir. Bunun en çarpıcı örneği Mi’rac hadisesindedir. Her Müslümanın teşehüdde okuduğu meşhur “et-tahıyyatü” duâsında Hz. Peygamber’in (asm) Mi’rac’da Cenâb-ı Hakk’a karşı söylediği ifade (meâli): “Ya Rabbi, kâinatta olan bütün hayırları ve güzellikleri Sana takdim ediyorum!” Hâlbuki o sırada, Mekke, Medine, dünyada tam bir dinsizlik ve küfür hâkimdi. Hz. Peygamber’in (asm) etrafı da kâfirlerle, küfürle, isyanla, tuğyanla doluydu. Her şeye rağmen o zat Cenâb-ı Hakk’a kâinattaki sadece iyiliği, hayrı, güzelliği takdim etti.

Öyleyse bizlere düşen vazife; her şeye ve şarta rağmen; kötülüklere, düşmanlıklara, şerlere, takılmadan, hayırları, güzellikleri, iyilikleri anmak, yaşamak ve yaşatmaya çalışmaktır. “Düşmanlık” ve “dostluk” ifadelerinin tarifini ve mukayesesini yapıp “dostluk ve güzelliklere” odaklanmaktır.

“Dünyamıza, istikbalimize, âhiretimize, vatanımıza, milletimize menfaatli, kolay,  selâmetli olan iman ve istikamet yolunu takip ettirme”nin yollarını aramaktır.

Sözün özü; Kur’ân’ın yardımı, Hz. Peygamber’in (asm) talimiyle asra yepyeni bir çığır, farklı bir ufuk açan büyük müçtehid, imam, her konuda fetva emini olan Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin “hayrı, sevabı, iyiliği” öne çıkaran bu tatbikatına hepimizin; milletimizin, devletimizin, insanımızın, insanlığın ihtiyacı olduğuna inanıyoruz.

Sevapların, iyiliklerin, güzelliklerin, doğruluk ve hayırların hayatımıza mihver ve rehber olması arzu ve duâsıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*