Güneydoğunun hasreti kardeşlik ve müfritane irtibatın meyvesi

İnsanlığın muhtaç olduğu kardeşlik…

Beşeriyetin hasretini çektiği sulh ve barış… Toplumun cânı gönülden beklediği huzur… Cemiyetin arzuladığı asayiş ve emniyet… Aklın gerektirdiği meşrûiyet ve iyilik… Vicdanın emrettiği adalet… Kalbin tatmin olmayı beklediği iman ve itikat… Ruhun susadığı sıdk ve samimiyet… Dâvânın ve hizmetin beklediği “müfritane irtibat!”

Bütün bu duygu ve düşünceleri; Antalya-Diyarbakır hattı havaalanından başlayan, Batman ilinde tatminiyete ulaşan, Midyat, Cizre, Silopi ilçelerinde coşkuya dönüşen, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep’te zirve yapan bir haftalık seyahatin ardından yazmak nasip oluyor.

Kâinatın beklediği gerçek insanlığı, kavgasız, gürültüsüz bir ortamı sağlamak için bir şeyler yapmak gerekiyor.

Bunun için en başta irtibata, ittifaka, tesanüde, itimada ve hakikî kardeşliğe ihtiyaç var.

Kâinat tarihi boyunca, insanlık serencamının başladığı günden bu güne ve kıyamete kadar giden yolda insanlık için tek huzur kaynağı insanlığın ve kâinatın “kataloğu” mesabesinde olan “Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın getirdiği ahkâm-ı İlâhiye”dir. Bunun vaki olduğunu ve ilelebet mümkün olacağını, icraatını, varlığını ve tatbikatını gösteren de âlemlerin efendisi Hz. Peygamber’dir (asm).

Kur’ân-ı Kerim’in bu asra ve gelecek asırlara bakan manevî ve mu’cizevî tefsiri olan Risale-i Nur’a muhatap olan, onu takdir edip okuyan, hayatına program ve yol haritası yapan insanlar için sosyal hayata yönelik yapılacak çok esaslı prensipler ve düsturlar vardır. Sorumluluklar ve mükellefiyetler vardır. Bunların hepsi hem Müslümanlar, hem Nur Talebeleri, hem de insanlık için ilgili kitap ve bahislerde zikredilmişlerdir.

Hz. Bediüzzaman hayatın her karesi için itidali, vasatı, normali tavsiye ederken; “irtibat” konusunda “ifratı ve müfritliği” ısrarla vurgulamıştır. Neden Nur Talebeleri arasında “müfritane irtibatı” bu kadar aşırı derecede tavsiye ve telkin etmiştir?

Bunu ezbere çoğu “Nur Talebesi” biliyor. Ama gel gelelim ki esas mesele olan “tatbikatında” maalesef büyük bir problem ve gerçekten derin bir boşluk var.

Geçen hafta sonu, Güneydoğu illerinden olan ve yıllardan beri Risale-i Nur hizmetlerindeki halisiyeti, istikameti ve sistemiyle her zaman takdir ettiğim Güneydoğu’nun önemli şehri Batman ilindeydim. Yalnız ben değil, Yeni Asya Medya Grubun Yönetim Kurulu bütünüyle oradaydı. Nâmını işittiğimiz, takdirkârane ifadelerle kulaklarımızda tatlı bir nağme, gönüllerimizde mesut ve sürurlu hisleri coşturan meşhur dershane-yi Nuriyelerini yerinde görmek, oradaki can dostlarla kaynaşmak ve irtibatı sağlamak için hep birlikte oradaydık.

Batıdaki birçok ilimizde bile göremediğimiz güzellikte, nezafette, genişlikte ve mimaride olan mükemmel dershanelerinin ve külliyelerinin muhteşem salonunda Cumartesi akşamı umumî derste bir gönül coşkusu yaşadık. Katılım fevkalâde idi. Kardeşliğin, birlikteliğin, samimiyetin ve irtibatın tatlı bir meyvesi oldu. Kaynaşma ve irtibata ne kadar muhtaç olduğumuzu hep birlikte bir defa daha gördük ve bizatihî yaşamış olduk.

Allah hepsinden razı olsun, bizlere umduğumuzdan fazla bir şekilde, oradaki şahs-ı manevîye, kudsî dâvâmıza, geniş ve ulvî şahs-ı maneviyemize, doğu insanının hasbîliğine yakışan bir misafirperverlik örneği gösterdiler. Hava alanında karşılamadan tutun da, ikramlarında, iltifatlarında, yaptırdıkları il ve çevre gezilerinde İslâmiyetin derinliğinden kaynaklanan uhuvvet, Nur Dâvâsının özünden kaynaklanan hasbîlik ve samimiyet vardı. Cenâb-ı Hak hepsinden ebeden razı olsun. İhlâs, samimiyet, himmet ve gayretlerini arttırsın.

Hep birlikte büyük bir coşku ve samimiyet hâli yaşadık. Değerli dâvâ arkadaşlarım ve ağabeylerim oradan ayrıldılar. Ben ise; gözümün nuru, Nurları tanıdığım ve hayatımın değişmesinde çok çok önemli rolü olan Hatay ilindeki değerli dostların “her sene kendilerini mutlaka ziyaret etmem gerektiğini” vurgulayan ısrarlı dâvetlerine icabet etmek için biraz uzunca bir plân yapmıştım. Antakyalıların hafta sonunda yaptıkları umumî derslerine daha zaman olduğu için Batman’dan başlayarak yol güzergâhım üzerindeki il ve ilçelere uğrayıp oradaki can dostlarla görüşmek, ders ve sohbetlerine katılmak üzere tek olarak yola devam etme planımı tatbik etmeye başladım. Dolayısıyla bir haftayı bulacak bir zaman diliminde, Mardin ve Şanlıurfa’yı içine alan, güzergâh üzerindeki mekânlara uğrayıp Antakya ilimizdeki dostlarla görüşüp orada son noktayı koymak niyetindeyim. Cenâb-ı Hak rızası dâhilinde inşaallah bu planımı muvaffakiyetle icra etmeyi nasip eder. (Âmin)

Batmanlı Abdullah Ağabeyin fedakârlığı ve nazik refakatiyle bu bölgedeki ilk durağımız Midyat ilçemiz oldu. Midyat’ta da gerçekten çok geniş ve harika bir dershane, genciyle, ihtiyarıyla tesanütlü ve dinamik bir cemaatle çok kısa bir beraberliğimiz oldu. En ağırlıklı ve ısrarlı istek ve bizi sarsan şikâyetleri de; “Bu bölgelere niye sık gelmiyorsunuz? Bizi niye yalnız bırakıyorsunuz?” idi. Bu konudaki meşrû gerekçelerimizi kısaca izah edip bundan sonra inşaallah daha sık gelme sözü vererek samimice vedalaştık.

Yol üzerindeki İdil beldesinde mukim olan değerli dostlarımızın samimî karşılama ve ikramlarından sonra bu bölgede çok önemli bir hizmet merkezi ve ulema ocağı olan Cizre ilçemize gece intikal ettik. Ders, sohbet, muhabbet, hatıra dolu birliktelik; her kesimden can dostu ağabey ve kardeşlerimizin katılımları ve yüzlerinden hiç eksik olmayan tebessümlerinin yanında “doğu insanına” yakışan hasbîlik, samimiyet, iltifat, hürmet çerçevesinde ve sehavetkâr ikramlarla maddî-manevî süslenen bu muhabbet sofrası geç vakitlere kadar devam etti. On üç sene önce geldiğim Cizre’de de bize sorulan ilk ve ağırlıklı soru “Müfritane irtibat bu mu!!?” idi. Susmaktan başka yapılacak bir şey yoktu. Çünkü haklıydılar. Geçmişin kaza edileceği mesajıyla oklardan kurtulmaya çalıştık. Var olmamızın esası olan “meşveret” havası ve ortamında buna çareler ve çözümler aradık. Hep birlikte bu noksanlığımızın giderilmesi konusunda güzel bir anlaşmaya vardık. İnşâallah bundan sonra hem bu bölgelerde, hem ülkemizde, hem de dünyaya açılan pencereden kudsî dâvâmızın tebliği ve genişletilmesi için daha sık karşılıklı ziyaretler yapmamız gerektiğini birlikte vurguladık.

Ertesi günü Türkiye’nin bugünkü siyasî ve sosyal yapısında çok ağırlıklı bir yeri olan, haberlerde çok sık duyduğumuz, Şırnak ili ile Silopi ilçesini ziyaret ettik. Türkiye’nin seksen bir ilinden gitmediğim üç ilden birisi idi Şırnak. Cudi dağlarının çevrelediği çok çetin bir arazi ve maalesef terör hadiseleriyle anılan bu ilimizdeki karanlık bulutların dağılması için duâ ettik. Orada da yeni yeni dostlar edindik. Geceyi de; bir gün önce Cizre’deki derse katılan değerli Silopili kardeşlerimizin dâvetlerine icabet etmek için üç grup halinde Silopi’ye derse giderek ihyâ etmiş olduk. Yakın bir zamana kadar bir köy mesabesinde olan Silopi şu anda dev bir ilçe, büyük bir il konumunda. Hoş bir ders ve faydalı sohbet oldu. Her ikisi de çok mükemmel bir şekilde gerçekleşmiş oldu.

Burada bir şeyi itiraf etmem gerek. “Terör” haberleri ve belâsı dolayısıyla batıdan bakıldığı zaman buralarda sanki gezilemeyecek, yaşanamayacak gibi bir fikir ve hava esiyor. Elbette bunda bir nebze hakikat payı var. Ama şunu da bilmek ve itiraf etmek gerekiyor ki: Bu fazlaca abartılı bir iddia ve hâldir. Burada da büyük çoğunlukla hayat normal seyrinde devam ediyor. İnşaallah devlet geçmişte yaptıkları yanlışları yapmaz. Şimdiki iktidar ve diğer siyasî partiler, sivil toplum kuruluşları, dinî liderler, vatandaşlar akl-ı selimle hareket ederek bu bölgeyi ve ülkemizin başını ağrıtan, çok yönlü bir denklem ve oyun olan bu belânın çözümü için müsbet ve güzel adımlar atarlar inşaallah.

Cizre’den Mardin’e geçtik. Mardin, tarihî yapısının getirdiği hususiyetle; turizm, ekonomi ve ziraat açısından büyük potansiyele ve hamlelere müsait bir şehir hâline gelmiş ve devamlı gelişme gösteriyor. Bize bakan manevî hizmetleri yönüyle de elhamdülillâh çok güzel gelişmeler var. Başta çok değerli ağabeyimiz, yönetim kurulu eski üyemiz Derviş Nurdağ Ağabey ve temsilcimiz Selim Bey olmak üzere emeği geçen ve gayret gösteren herkese teşekkür edip duâ ediyoruz. Çok hoş ve geniş dershaneleriyle pırıl pırıl gençleriyle, akademisyeni, memuru, emeklisi, eğitimcisi, esnafıyla zor şartlara rağmen cansiperâne iman hizmeti için sistemli bir çalışma gayreti içerisindeler. Buradaki değerli dostlarımızı tebrik ediyor, ihlâs ve samimiyetle, şahs-ı maneviye bağlılıkla hizmetlerini devam ettirmelerini arzu ve temenni ediyoruz. İman nimetine “Elhamdülillâh” demenin önemi ve faziletini konu alan dersimizi yaptık. Daha sonra Mardin’in hizmet ehli bize; gece geç vakitlere kadar tam bir samimiyet ve olgunluk içerisinde, hizmet hatıralarını, hizmet proje ve planlarını anlatarak gönüllere ferahlık veren harika bir atmosferin getirdiği lezzetle başımızı yastığa koymanın mutluluğunu bize tattırdılar. Allah hepsinden ebeden razı olsun. (Âmin)

Daha sonra güzergâhımız üzerindeki Şanlıurfa’ya geçtik. Maceralı bir seyahatten sonra Nihat kardeşimizin otoban üzerinden bizi alma nezaketi ve gayreti ile Kazakistan yolcusu olan Muzaffer isimli bir gençle tanıştık. Üstadın ismini ve Risale-i Nur’u duymayan bu kardeşimize bu isimleri ve dâvâyı tanıtmak kaderin bir remzi imiş ki, bu, yolculuğun en güzel meyvesi oldu inşaallah. Peygamberler şehri ve Hz. Bediüzzaman’ın övgüsüne mazhar olmuş, Türkiye’nin göz bebeği olan bu mübarek şehirdeki manevî hizmetler tam bir sistem ve ferahla çalışıyor. Risale-i Nur’un Anadolu’ya yerleştiğinin en büyük delillerinden birisini görmek ve anlamak istiyorsanız; Şanlıurfa’nın profiline ve yapısına bakmanız yeter. Allah hizmet ve gayretlerini arttırsın.

Gaziantep, Adana, Antakya hatıralarını da inşaallah sonraki yazıda bahsetmek üzere duâ ve muhabbet bekliyoruz.

NOT: Isparta İslamköylü pir-i fani, tam bir nurânî hizmet kahramanı olan Hasan Ergünal Ağabeyin ve Pendik’in hizmet kahramanı Faruk Özhan Ağabeyin Rahmet-i Rahmana kavuşmalarından dolayı kendilerine Cenâb-ı Hak’tan rahmet ve mağfiret diler, bütün camiamıza, dost ve akrabalarına sabr-ı cemil niyaz ederim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*