Günü ve hayatı doğru yaşamak!

Bediüzzaman, bedi beyanlarından birinde “Bil ki; her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır” der.

Muhakkak ki, her yeni gün ve başlangıç; yepyeni heyecanları, umutları, plânları, hayalleri birlikte getirir.

Tazelenmek, yenilenmek, değişim, gelişim, tazeliği muhafaza etmek büyük bir enerjidir ve saadet kaynaklarındandır. Zinde kalmanın, kuvvetli olmanın, sağlıklı yaşamanın, inançlı olarak hayatı sürdürmenin en büyük sebeplerinden biri de geçmişe takılmayıp, oradan alınacak dersi alıp, geleceğe yatırım yapmaktır. Hayat yolculuğunda büyük hasarlı aksaklıklar yaşamamak için, tecrübenin ve ilmin ışığında, asıl kudret sahibinin inayet ve yardımını hiçbir zaman göz ardı etmeden yeni başlangıçlar yapmak aklın ve hikmetin gereğidir. Her hatadan dönüş, pişmanlık, tövbe, nefsî muhasebe yepyeni bir başlangıçtır. Muhakeme, tefekkür, meşveret, irtibat ve akılla tecrübeyi kullanmak, bunun neticesinde tembellik ve ataletten uzak durmak bir silkiniş ve yeni bir başlangıçtır. Âdeta yeniden doğmaktır. Teknolojik lisanla “reset” yapmak, yeniden “formatlanmaktır.” Gerek dış dünyamızı, gerekse de iç dünyamızı yenileyebilmeyi başarmak, aslında yepyeni bir yolculuğa çıktığımızın da farkındalığıdır.

Her yeni başlangıç ise; insanın bambaşka âlemlere götürebilir. Değişen geniş hizmet alanlarıyla ve yeni umutlarla buluşmanın yolu daima kendini yenilemek ve hayatın gereğine uygun hareket edebilmekten geçer.

Hayali cihan değen nurlu âlemlere bir kanat çırpış ve bu yolda biraz olsun mesafe kat etmeyi göze alabilmek için yeni hamlelere gerek vardır. İnsanın kendine verilen İlâhî programı doğru yerde kullanmasıyla doğru zamanda doğru işler yapılabilir. İlâhî rotadan sapan her hareket insanın kendisi ve insanlık için büyük felâketlerin başlangıcıdır.

Her şeyde olduğu gibi bu konuda da ölçü, mihenk, mizan, intizam, kriter; fıtratın kanunu, İlâhî nizamın gereğidir. Bu amaç ve umutla çıkılan yolda, yeni bir gün, yepyeni bir âlemle bizi buluşturabilir. Yeni başlangıçlarla birlikte yepyeni simalar, yeni hedefler, yeni ufuklara açılan bir fetih yolculuğu başlayabilir. Bunu denemek, başlangıçta zor ve sıkıntılı da olabilir. Ama devamında mutlaka saadet ve mutluluk tablolarıyla taçlanacak sahneleri yakalamak güç olmayacaktır. Hayat bir faaliyet, hareket, enerji ve akıcılıktır. Hayatın hayatı olan inanç ve imanla değer biçilmez sergi sahneleri sergilenebilir. Faal olan, aksiyonerliği şiar edinen, tembellik ve atalet çukurunda zaman öldürmez. Hayata ve inandığı dâvâsına bağlanan kişi her gün yapacağı ufak gibi görünen bir hareketle aslında çok büyük bir adım ve atılımı başlatmış olur. Bu tür bir teşebbüs, yaratılış gayesine hizmettir, istikametli davranıştır, kaliteye yöneliştir. Aslına dönüştür. Adamlığa ve ciddiyete bürünüştür. “Ahsen-i takvim” sırrına erişme yolunda bir kudsî çaba ve gayrettir.

Her mânâda yeni bir başlangıca hazır mıyız?
Buna mertçe evet diyebilmek için, solgun değil, dolgun olmak gerekiyor. Aküsü boş, yakıtı olmayan araçlarla amaca gitmeyi tarih kaydetmedi, kaydetmeyecek. Öyleyse orijinal kaynağından beslenerek elde edilen gerçek ilim ancak eşref-i mahlûkat olan insanı tatmin edebilir. “Gerçek sadelik” budur. Yenilenmek ve yardımcı olmak sloganıyla aslı tahribe yönelik “sadeleşmek, sadeleştirmek” safsataları doğrudan doğruya sapmadır ve sapıtmadır. Asıl kaynağı gölgeleyen aykırı fikirler bid’a rüzgârlarında sürüklenmektir. Ciddî bir beyin ve beden enerjisiyle aynı noktaya hedeflenip, odaklanmak boşa enerji tüketimini önler. Fıtrat kanununa uygun hareket edip, hayatın ince detaylarına nüfuz edecek günlük mesai tanzimleri insanın kendisi ve insanlık için yepyeni sahneleri ebedîleştirmenin yollarını açmak demektir.  

Cirmi ve cismi küçük, fakat cürmü ve zulmü büyük olan insan denen yaratığın zulümden, sevaba ve artıya geçmesi zaman denen mevhumu çok iyi ve akıllıca kullanmasıyla mümkün olacaktır.  İnsanın var olduğu her yerde–maalesef çoklukla var olan–hiddetten, nefretten, öfkeden arındırılmış bir ortamı meydana getirmek için akıl sahiplerine düşen günün hiç olmazsa birazını bu konudaki çözüm arayışlarına ayırmak olmalıdır.

Nihai kurtuluş çaresinin Kur’ân-ı Hakîm’de ve onun mübelliği olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnet-i seniyyesine ittibâda olduğunda

Müslüman olanların ittifakı var. Fakat asıl mesele, mensupları tarafından bu tatbikatın günlük hayatta tatbik edilebilirliğinin sağlanamamasıdır. Bunu icrada çok zorluğumuz ve sıkıntımız vardır.

Bu dengeyi kurmanın, güne gün bunu yaşamanın sırrı; akıl, kalp ve ruh üçgenindeki sıkı bağı, irtibatı, birliği, ahengi ve koordinasyonu sağlamaktır. Bunun başarmanın ise yolu: Okumak! Okumak! Ve yine okumaktır.

Düşünmek! Düşünmek ve yine düşünmektir.
Yedi yüz sene ötelerden bize seslenen ve: “Ben dostlarımı ne kalbimle, ne de aklımla severim… Olur ya, ya kalp durur… Akıl unutur… Ben dostlarımı ruhumla severim. O, ne durur… Ne de unutur..” (Mevlâna) diyen asırları aydınlatan engin ruhu, bu konuda rahatlıkla örnek alabiliriz.
Hayattan gerçek mânâda lezzet ve tat alacaksak doğru zamanda doğru işler yapmak zorundayız.

Tecrübeyle sabit olan güzel bazı düstur ve prensiplerden bir demet sunarak konuyu bağlamaya çalışalım:

“Kavgayı” ağacın yaprağına yaz; sonbahar gelsin yaprak kurusun diye.
“Öfkeyi” bir bulutun üzerine yaz; yağmur yağsın bulut yok olsun diye.
“Nefreti” karların üzerine yaz; güneş açsın karlar erisin diye.
Ve “dostluk ve sevgiyi” yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreklerine yaz; büyüsün… dünyayı sarsın diye..”
“Asiller; idare eder.”
“Acizler; şikâyet eder.”
“Basitler; iftira eder.”
İnsanları inandıkları şeylerden alıkoymak, bir şeyi inandırmaktan daha zordur. (Renan)
En iyi şey arkanızda değil, daima önünüzdedir. (Jaeger)
Rahat yaşamak isteyen her şeyin istediği gibi olmasını arzu etmeyip, bulduğunu olduğu gibi, kabul etmeye alışmalıdır.
Kendimize, gençlerimize, ülkemize ve insanlığa gerçek mânâda katkıda bulunmak ve gerçek mânâda iki cihan saadeti yaşayıp, yaşatmak ümit ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*