Hac için, ihlâsla niyet edilmelidir

Image
Bütün fiillerimizin sahibi: Allah’tır (c.c.). Bize düşen vazife sadece,
O’nun bizden istediklerini yapmağa samimiyetle niyet etmemiz
ve maksudumuzun sebeplerine tevessül ile fiilî duada bulunmamızdır.

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4

Bu yıl da, Hac hazırlıklarına başlandı. İlk defa müracaat edenler ve daha önce müracaat edip gidememiş ve müracaatlarını bu yıl da tekrarlamış olanlar arasında kur’a çekilip, bu yıl Hacca gitmek hakkını kazananlar tespit edilecek.

 

Hac, “yoluna gücü yeten” Müslümanlara kesin bir farzdır. Bu farzı inkâr eden, İslâmiyet’ten çıkar. Bu vazifesini yapmağa niyet ve gayret gösterenler yanında maalesef, geçersiz bazı mazeretlerin arkasına sığınmağa çalışarak, kendisine farz olmuş hac vazifesini inkâr etmese bile bu vazifesini ihmal ve -ömür müddeti ile ilgili hiçbir garantisi olmadığı halde- tehir eden Müslümanlara da, bu devirde ve bu ülkede çok rastlanmaktadır.

Allah (c.c.) mekandan münezzehtir; Kâbe (Beytullah), sembolik olarak “Allah’ın evi” dir. Allah (c.c.) bizi, sembolik evi olan Kabe’ye davet ediyor!.. Bu davetine icabet edip etmediğimize göre de, bizi imtihan ediyor!.. Sevdiğimiz herhangi bir kişi bizi evine davet etse, gidiyoruz. Çocukluğumuzdan itibaren en çok sevmemiz gerekenin Allah (c.c.) olduğu bize öğretilmiş olmasına rağmen, O’nun “sembolik evi”ne davetine icabet edip “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk…” İşte geldim.. Buyur, Allah’ım buyur… (ve devamını) demeyecek miyiz?

Hac, bedenî bir ibadettir. Bunu biraz daha açmak için Ali Şeriati, “Hacc” adlı kitabında şöyle demiş:

“Hacc, genel olarak insanın Allah’a doğru seferidir. Âdemoğullarının yaratılış felsefesinin sembolik bir gösterisidir. Bu felsefenin muhtevasının, somuta dökülmesidir. Tek kelimeyle Hacc, bir “yaratılış tiyatrosu”dur. Ayni zamanda bir “mektep temsili”dir, “ümmet piyesi”dir. İtikadî toplum, İslâm’ın insanlar arasında oluşturmak istediği toplum modelidir.

Hacc, “insanın yaratılışının” tiyatrosudur. “İslâm mektebi” sahnesinin bir gösterisidir. Bu sahnenin yönetmeni Allah, lisanıysa harekettir.

Aslî karakterler: Âdem, İbrahim, Hacer ve İblis.

Sahneler: Harem, Mescid_i Haram, Sa’y alanı, Arafat, Meş’ar ve Mina.

Semboller: Kâbe, Safa, Merve, gündüz, gece, gün doğumu, gün batımı, kurban.

Elbise ve traş: İhram, namaz kısaltma.

Oyuncular?

Şaşırtıcı!

Yalnızca bir kişi; sen!

Kim olursan ol, kadın, erkek, genç-yaşlı, kara-beyaz. Bu sahneye katıldığına göre başrol senin.

Allah-İblis zıtlaşmasında, hem Âdem, hem İbrahim, hem de Hacer karakterini oynayacaksın. Burada fert ve cinsiyet yoktur. Yalnızca bir kahraman vardır, o da insan! Tek kişinin tüm rolleri oynadığı bir tiyatrodur. Sahne, yeryüzündeki açık havada cereyan eder. Her yıl tüm İbrahimî insanlar bu enfes tiyatroya katılmaya çağrılır. Dünyanın dört bucağından her kim mevsiminde ulaşırsa, sahneye dalar ve başrolü üstlenir. Gösterinin kahramanı olur ve başrolleri üstlenir.”

* * *

Ben, yıllardır çevremdeki “gücü yeten” fakat Hacca gitmemiş kişilere, Haccın ihmal ve tehir edilmemesi mevzuunun önemi üzerinde durmağa çalışıyorum. Bu mevzuda iki yıl önce başlattığım bir uygulamayı da devam ettiriyorum.

İki yıl önce, “yoluna gücü yeten” Hac mükellefi olduğunu bildiğim muhataplarımdan biri, kendisine Hacca gitmesini söylediğimde, halkımız arasında bu mevzuda çok yaygın ve benzerini çok duyduğum o malum geçersiz mazeretlerini bana da o sırada sayıp sıralamağa çalıştı. Bana saydığı mazeretlerin benzerini o zamana kadar çok kişiden duymuş olmaktan usanmış halde, mevzuu kısa ve kesin çözüme bağlayabilmek için, elime küçük bir kağıt aldım. Üzerine: “NİYET BELGESİ- İlk hedefim hacca gitmektir. Allah (c.c.) buna muvaffak etsin. Âmin. Tarih:../…/2007 – NİYET EDEN (Adı, Soyadı, İmzası) – ŞAHİT (Adı, Soyadı, Imzası) – ŞAHİT (Adı, Soyadı, İmzası)” yazıp kendisine uzattım:

“-Bu kağıdı imzala, iki şahit de imzalasın; sonra bu kağıdı cüzdanının kolay görebileceğin bir yerine koy. Bu kağıdı sık sık oku, niyetini netleştirmene, pekiştirmene belki vesile olur.” dedim.Ve ilave ile:

“-Böylece, belki hacca gitmeğe muvaffak olursun. Hem ecelinin her zaman gelebilmesi mümkün olduğundan, hacca gitmek fırsatını bulamadan ecelin gelirse, böyle bir niyet belgesini iki şahidiyle birlikte imzalamanın âhirette senin lehine olacağı ümit ve temenni edilebilir.” dedim.

Muhatabım bir mühendisti, yabancı dil biliyordu ve mesleğini ilerletmek için birkaç yıl Amerika’da da bulunmuştu. Beş vakit namazını kılıyor, hatta cemaate de devam ediyordu; fakat dinî bilgileri noksan ve sâfiyane bir hali vardı. Hac için, daha önce düşünmediğim ve o an aklıma gelmiş olan “NİYET BELGESİ” tanzimi fikrimi orijinal bulmuş ve halisane, çok benimsemiş görünüyordu. Daha sonraki her görüşmemizde, cüzdanında itina ile muhafaza ettiği “NİYET BELGESİ”ni bana gösterdi. Bu, “niyetim hâlis ve nettir” manâsına geliyordu.

İmzaladığı bu “NİYET BELGESİ” ile o, Hacca gitmek için doğrudan Allah’a (c.c.) müracaat etmiş oluyordu; Türkiye Diyanet Vakfı’na süresi içinde müracaat yaptığını da öğrendim. O yıl kur’a kendisine çıktı ve ailesi ile Hacca gitti.

Daha sonra, üzerinde Kâbe resmi olan kartvizit ebadındaki küçük kartlardan bulunca, o kartlardan alıp yanımda bulundurdum. O kartları veya bilgisayarda özel olarak hazırlattığım “NİYET BELGESİ”ni tanzim edip imzalayan başka kişilerin de, şeytanlarının akıllarına soktuğu manilere galebe ile ihlâslarını netleştirip, hac kayıtlarını yaptırdıklarını gördüm. Bunlardan bazıları, kur’a ile o yıl hacca gitmek imkanını bulup, Hac vazifelerini ifa ettiler.

Zaten, bütün fiillerimizin sahibi: Allah’tır (c.c.). Bize düşen vazife sadece, O’nun bizden istediklerini yapmağa samimiyetle niyet etmemiz ve maksudumuzun sebeplerine tevessül ile fiilî duada bulunmamızdır.

Allah (c.c.) hem Hac için hem de diğer iş ve davranışlarımız için, niyet ve gayretlerimizi, “Hakkı hak bilip ona tâbi olmak ve bâtılı da bâtıl bilip ondan sakınmak”ta kullanmakta bizi muvaffak etsin. Âmin.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*