Hak etmeden gelen, hak ettiği ile gider

İnsan nefsinin bir özelliğidir ki, kendine bir değer biçiyor, o değeri hayalinde bir yere koyuyor ve sonra da başlıyor o değer çerçevesinde saygı, hürmet beklemeye. Tabiî bekle ki, gelsin, gelmiyor ve derken, depresyon.

Nefis, kendini konumlandırıyor, bundan besleniyor. Ona göre de övgüler, pohpohlamalar bekliyor. Bunu yapan dalkavuk, yalaka tipler vardır, ama onları da beslemeyince hemen uzaklaşırlar. İlginç ki, yalakaların övgüleri nefsi tatmin etse de akla güven vermiyor. Herkesin övgü sözcükleri aynı kalitede olmuyor.

İnsanın hak etmediği bir duygu, içini dolduramadığı bir makam, lâyık olmadığı bir övgü, o insanı tatmin etmiyor. Hak edilmemiş, uğrunda yorulmamış, emek sarf edilmemiş, çilesi çekilmemiş hiçbir şey insana sağlıklı yâr olmuyor. Zaten böyle durumlara insanlar da çok sıcak bakmıyor.

İnsanı nefsi, enaniyeti değil de, liyakati, hizmetleri, emeği konumlandırsa bu içe sinen bir şey olur. Ve içinde manevî dinamiği de olur, zevk de.

İnsanlar genelde insanda olan şeylerle insanı değerlendirir. Oysa nefis öyle yapmıyor. İnsanın sahip olmadığı şeyi de insana mal ediyor. Balon gibi şişiriyor. Yani nefis, insanı sahibi olmadığı pek çok şeyin taahhüdüne sokuyor. Diğer bir ifadeyle taşıyamayacağı yükün altına itiyor. Tabiî böylece, çöküyor.

Hak edilen her şey, birilerinden beklenti oluşturmaksızın sahibini besler. Hak edilmemiş şeyler ise, lezzetini ve zevkini hak etmeyene vermez. Onun için o kişinin o makamdaki, duygudaki varlığı uzun ömürlü olmaz.

Bir yerde bulunmanın manevî dinamiği, duygu dinamiği de vardır. Meselâ birden ciddî bir paraya kavuşan kişi, o paranın duygu alt yapısı olmadığı için onu taşıyamaz. Maddî bir işletme ise iflâs ediyor ya da manevî bir makam ise, duygu ise o hak etmeme durumu onu yıkıma sürükler ve sahneden aşağı iter. Ya da hep bir beklenti hali, karşılık bulamayınca, o zaman orada kırılmaklar, darılmaklar, alınganlıklar zuhur eder ve hayat çekilmez hâle gelir. Çevresindeki insanlar ne kadar onun varlığı için uğraşsa da, dökme su ile değirmen dönmeyeceğinden uzun ömürlü bir doyum olmaz. Diyeceğim o ki hak/hazm edilmemiş her şey maddî-manevî hazımsızlığa sebeptir.

Kaide şudur ki, hak etmeden gelen, hak ettiği ile gider.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*