Hakiki Şefkat

Image
Şefkat inansın inanmasın, fıtratı bozulmamış her kadında bulunan, hususi olarak Allah tarafından verilmiş bir cevherdir. Kadının fıtratını bozulmaktan koruyan ve şefkatinde hakiki manada kullandıracak olanda İslam dairesinde yaşamak olduğunu dini eserlerin hepsinde görebiliriz. Tavuğu yavrusunu kurtarmak için, aslana saldırtan şefkat kahramanlığı bizim yaşantımızda nasıl tezahür eder acaba?

Her hareketinden hesaba çekileceğimiz evlatlarımızın ahiretini kurtarmak için her fedakarlığı göze almak, hele bu devirde cansiperâne çalışmak mı? Dünyaya rağmen ahireti kazanmak yani.

Bu devirde çözülmesi zor bir denklem. Bir taraftan bizim nefsimiz, bir taraftan çocuklarımızın nefsi, diğer taraftan da ehli dalaletin ahiretimizi kaybettirme adına önümüze kurduğu tuzaklar bizlere oldukça zor anlar yaşatmakta. Allah rahmeti gereği, düşmanın dehşetine mukabil kurtarıcı yollamış bizlere. Böylece bir asırda, Mucizevi Kur’an tefsiri Risale-i Nurlarda Bediüzzaman Hazretleri bu müşkülü en güzel, en kestirme, her anne-babanın anlayacağı bir dilde sunmuş. İman kurtarma noktasında, evladı olmadığı halde inananların kendisine teveccühlerini görmüş. “Beni, onların imanlarını ve ahiretlerini kurtarmada öz anne-babalarından daha çok şefkatli ve fedakar görmüşler ki bana bu kadar alaka gösteriyorlar.” diye de izah etmiş. Bize de model olmuş ve Allah’ın emir ve yasaklarını önce kendi nefsimizde yaşamak, yaşadıklarımızda kararlı olmak, hiç tereddüt göstermeden, ikna metoduyla yavrularımızın da yaşamaları için gayret göstermek. Her geçen gün nefisle mücadelenin zorlaştığı bu ahir zamanda bu vazifeyi yerine getirmenin her anne-baba içinde ne kadar zor olduğunu anlamaya çalışıyoruz.

Durum öyle ki, tıpkı ihlas risalesinde geçtiği gibi dehşetli düşmanlar mukabilinde, şiddetli tazkiyat karşısında ve savletli bidalar, dalaletler içersinde gayet zayıf, fakir ve kuvvetsiziz. Hakiki ihlasla elde edebileceğimiz şefkat kahramanlığından başka sığınağımız yok.

Çocuklarımızın serbestlik tutkusu o kadar küçük yaşlarda kendini göstermekteki istisnasız bütün Müslüman aileler bu noktada sıkıntı yaşadıklarını duyuyoruz, görüyoruz. Bir taraftan niyetlerimizde imtihan edilirken, bir taraftan modern hayatın getirdiği serbestlik rüzgarlarından evlatlarımızı korumaya çalışıyoruz. Bunu yaparken kendimizde o rüzgarlara kapılma tehlikesi yaşıyoruz. Peki evlatlarımıza hayır demek o kadar kolay mı?

Üstad hazretleri ne güzel de çözmüş, formüle etmiş, elimize vermiş Allah’ın izniyle. Mesela, 30. sözde ene bahsinde “buraya kadar benim, bundan sonra Allah’ın “deyip sahibi hakiki’yi nazara Imagevermiş. Allah’ın şefkatinden öteye geçemeyeceğimizi, geçersek asrın hastalığı enaniyete tutulacağımızı söylüyor bize. Çocuklarını çok iyi terbiye ettiği söylenen hanıma “bu neticeye nasıl vardınız” diye sormuşlar. Şöyle cevap vermiş: “Vazifemi yapıyorum, sonra her gece çocuklarım için Allah’a dua ediyorum. Ben terbiyeden acizim, Mürebbi Hakiki sensin rabbim” diye. Eğer bunu biz anlayabilirde yazarsak çocuklarımıza ikna etmemizde çok kolay olacaktır. Mesela oruç tutmaya alıştırırken çocuğumuz bizden bozmak için izin istediğinde “bunu ben istemiyorum ki, Allah emrediyor” dediğimizde perde olmaktan kurtulur işi kolaylaştırmış oluruz.

Çocuklarımızın hastalıklarında veya başlarına üzücü hadiseler geldiğinde şefkat hislerimizi teskin edecek yine Allah’ın isimlerini bilmek, aczimizi, fakirliğimizi, kusurumuzu düşünmek, bulmakla ola bilmektedir.

Aczimizi bilip de, hudutlarımızı aşmadan çocuklarımızın üzerinde hakiki tasarruf sahibinin Allah olduğunu kendi nefsimizde yaşarsak, bu hal bizim tedbir almamızda daha gayretli ve araştırmacı, şuurlu olmamızı netice verebilir.

Şefkati su-i istimale mani olmak için ahireti hayatımızın merkezine koymalı, hatta mihengimiz olmalı. Dünyada da bu pencereden bakabilmeyi çocuklarımıza küçük yaşta telkin etmek, elmaslarla kırık cam parçalarını ayırt etmelerine yardımcı olur. Dünyevi cereyanlara karşı manen kuvvetli olurlar. Ahiretlerini tehlikeye sokacak isteklerinde de ikna etmemiz kolay olacaktır sanıyorum. İnsan hayvan gibi değildir. Hayat şartlarını öğrenmeye muhtaç yaratılmıştır. Karı zararı ayırt etmesi 15-20 yıl bazen ömür boyu sürer. Bu süre içinde ailenin yardımına ihtiyaç duyarken, bu yardımı hakiki şefkatle olmalıdır ki, bizde olanlarda dünyevileşmekten, değişmekten, bozulmaktan korunmuş olalım. Acıma hislerimizi evladımızın ahiret hayatına yönelttiğimizde birinci derecede endişemiz acaba imanla kabre girermiyiz olacaktır.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*