Hakkı tanıyan, onu hiçbir hatıra feda etmez

altSual: “Neden bunların umumuna fenâ diyorsun? Hâlbuki, hayırhahımız gibi görünüyorlar.”

Cevap: Hiçbir müfsid, “Ben müfsidim” demez; daima suret-i haktan görünür, yahut batılı hak görür. Evet, kimse demez “Ayranım ekşidir.” Fakat, siz mihenge vurmadan almayınız. Zira, çok silik söz, ticarette geziyor. Hatta, benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip, tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim hâlde ifsad ediyorum. Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.

Sual: “Neden hüsn-ü zannımıza su-i zan edersin? Eski padişahlar ve eski hükûmetler seni haktan çeviremedi, Jön Türkler sizi kendilerine ram ve müdaheneci edemediler. Zira, seni hapis ettiler, asacaklardı; sen tezellül etmedin, merdane çıktın. Hem, sana büyük maaş vereceklerdi; kabul etmedin. Demek, sen onların taraftarlığı için demiyorsun. Demek, hak taraftarısın.”

Cevap: Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira, bir müfside, bir dessasa da hüsn-ü zan edebilirsiniz; delil ve akıbete bakınız.

Sual: “Nasıl anlayacağız? Biz cahiliz, sizin gibi ehl-i ilmi taklit ederiz.”

Cevap: Çendan cahilsiniz, fakat âkılsınız. Hanginizle zebip, yani üzümü paylaşsam, zekâvetiyle bana hile edebilir. Demek cehliniz özür değil. İşte, müştebih ağaçları gösteren, semereleridir. Öyle ise, benim ve onların fikirlerimizin neticelerine bakınız. İşte, birisinde istirahat ve itaattir, ötekisinde ihtilâf ve zarar saklanmıştır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 230

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*