Haksıza yardım ne demektir?

Risale-i Nur’da yer alan bazı hakikatlere bilmeyerek de olsa bazı yanlış manaların verildiğini gördüğümüz zaman o meselenin doğru bir şekilde anlaşılmasına çalışmak gerektir.

Bir hakikatin tam olarak idrak edilememesi, idrak edilememekle birlikte ortaya çıkan yanlış manaların yine bilmeyerek de olsa zikredilmeye devam etmesi buna sebep olmaktadır. Bu sebeple Risale-i Nur da yer alan, yanlış değerlendirildiğini fark ettiğimiz bir hakikati aşağıda aynen alıp, daha sonra beraberce anlamaya çalışalım istiyoruz.

“Bundan on beş sene evvel Rusya’nın şimâlinde esir olduğum zaman doksan esir zabitlerimizle beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk. Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu. Umumun bana karşı ziyade hürmetleri olduğundan teskin ediyordum. Sonra, sükûneti muhafaza için dört-beş zabiti tâyin ettim. Ve dedim; “Hangi köşede bir gürültü işittiniz, hemen yetişiniz. Hangi taraf haksız ise ona yardım ediniz.” Hakikaten bu tedbir ile gürültünün önü alındı. Benden soruldu: “Ne için haksıza yardım ediniz, diyorsun?

Cevaben, o zaman demiştim ki: “ Haksız insafsızdır. Bir dirhem menfaatını kırk dirhem istirahat-ı umumiye için bırakmaz. Haklı adam ise insaflı olur. Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki kırk dirhem arkadaşının menfaatına fedâ eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zât istirâhat eder. Eğer, haklıya muâvenet edilse, gürültü daha ziyadeleşecek. Bu nevi hayat-ı içtimâiyede, menfaat-ı umumiyenin ehemmiyeti nazara alınır.”(28.Lem’a)

Birincisi; Yukarıda hakikatte ifadelen bu tedbir asayiş ve emniyet için olup, kavga ve kargaşa nedeniyle ortaya çakabilecek daha büyük zararları önlemek ve yaşanan hadiselerle hiçbir alakası olmayan masumlarında hak ve hukuklarını korumak içindir. Yani bu tedbir her meseleye teşmil edilmemeli, her hadise için değerlendirilmemelidir. Böyle bir tedbiri uygulayabilmek için meselenin ne olduğu tam olarak bilinmeli, asayişi etkileyen bir hali var olup olmadığı değerlendirmeli, haklının ne kadar haklı, haksızın ise ne kadar haksız olduğu gibi birçok husus göz önünde bulundurulmalıdır.

İkincisi; Böyle bir tedbiri uygulayan Bediüzzaman, esir kampında bulunan zatların kendisine karşı ziyade teveccühleri olduğundan, öncelikle nasihatler ile gürültülere meydan vermediğini ifade etmiştir. Yani önce Bedüzzaman nasihatlerle menfi hadiseyi engellemeye çalışmış, nasihat tesirsiz kalınca bu tedbiri uygulamıştır.

Üçüncüsü; Bu hakikatten anlaşıldığı üzere hak çok kıymetli olup, gerçek hak sahibi sadece hakkın ortaya çıkmasını, hakkın anlaşılmasını ister. Haklılığını başka yönden çıkar sağlamak için kullanmaz. Haksıza benzemek hak sahibine yakışmayacağından böyle yapar. Bediüzzaman Hazretleri uygulamış olduğu bu tedbir ile hakkın ve haklının büyüklüğünü göstermiş ve değerinin anlaşılmasını sağlamıştır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*