Halep’e ağlarken Taiz’e kör olmuş gözlere ağıttır…

12altSusmuştum…

Duâ ile geçirmek istiyordum, zemherirlerden kalan şu fırtınalı, Nisan günlerini…

Ta Cuma hutbesine kadar… Halep’e ağlıyorduk. Bugün değil… Humktan doğan siyasî hırslarından, Suriye’deki fitne ateşine bigâne kalanların kardeş kanı akıttığı günden beri…

Şarkın göz bebeği büyük âlim El-Buti’nin ders kürsüsünde şehid edildiği zamanlardan beri ağlıyorduk…

Fakat beni bu Cuma’da ağıta çağıran siyasî irade, Emevi Camii’nde Cuma’yı Esad’sız kılma hırsıyla, onlarca Halep’in külhane olacağını o günlerde görememişti. Zira ferasetinin nurunu, tarafgirlik illeti söndürmüştü.

Halep’e ağlamamak mümkün mü? Halep üzerinde yeni silâh teknolojilerini test edenleri tanımadan, Halep’teki kadın ve çocukları kalkan olarak kullanan, deccal maşası paralı örgüt militanlarını düşünmeden ve Halep’i Suriye’den ayırarak yeni fitneleri bu mübarek topraklara ekenleri hesaba katmadan, akıtılacak göz yaşlarının Halep’e faydası olacak mıydı?

Halep’in mersiyesi elbette yazılacaktır. Halep için bağlanan karalar ve giyilen siyah entariler, daha uzun zaman çıkarılmayacak; fakat en az Halep kadar, külleri soğuk kara kış fırtınalarıyla savrulan Taiz’n sokaklarında vurulmuş hanım ve çocukların kanlı giysilerini de taziye evine taşımazsanız, samimiyetinize kimsecikleri inandıramazsınız. Hem de Halep’in yasında ikinci Avrupa’lı gazetecilerin yalan yanlış servis ettikleri resimlerle ağlaşmamız, hakikati bilen düşman karşısında izzetimize dokunuyor, bilesiniz.

SÜNNİSTAN!…

Siyasetin çoğu hamlelerinde İran ile müttefik iken; Taiz ve Musul’da İran’dan şikâyet etmek samimiyete sığar mı hiç… Bağdat’ta Şia’nın dizginini tutan Amerika’nın neocon diplomatları ve bürokratları, Yemen’de Şia’yı durduramıyorlar mı?

İngiliz ve Amerikan donanmalarının gölgesinde Yemen’li çocuklara bomba yağdırmak Sünnî Suudi’ye hiç yakışıyor mu? Hollande’dan, Von den Leyen ve Kerry’den modern silâhları alıp kardeş San’a’lıları öldürmek ne Sünnîliğe ve ne de insanlığa sığışmıyor.

Mezhep savaşları ve ırkî mücadeleler artık geride kaldı. İstismarları mümkün olmayan şeylerdir bunlar, artık. Hem de Sünnî Müslümanlara; hürriyet ve demokrasiyle mücadele etmek de yakışmıyor. Ortadoğu’nun demokratikleşmeden kurtuluşu mümkün görünmüyor. Hürriyet ve demokrasinin Ortadoğu’ya gelişini ne Amerikalı troçkistler, ne de Avrupalı freudistler engelleyemezler. Bu azılı insanlık ve demokrasi düşmanlarının Paris’te, İstanbul’da, Kabil, Bağdat, Şam ve San’a’da bombalarla katlettiği binlerce masumun ruhları, manevî bir ordu olup neoconları bu coğrafyadan sürecektir, diye duâ ediyoruz. Fakat bize düşen şey başka… En iyisi İslâmiyetin özünde bulunan hürriyet ve doğru demokrasiyi esas alıp, artık kendimize yeni yeni gömlekler dikmek. Görüyorsunuz ki istibdadın eski gömlekleri, üzerimizde hem kanlanarak kirlendi, hem de iyice paralandı. Halep’te tekerlekli sandalye üzerinde ölen hastalar… Ve elleri kolları imkânsızlıktan bağlanan gözü yaşlı sağlık personelleri… Doktorlar yaralıları tedaviye çalışırken, bombalarla onlarca insan bedeni uçuşuyor Halep caddelerinde… Halep ağıdına diyanetimiz de katılmışken, sayın Başkan’dan bir istirhamımız olacak… Halep ve Taiz yangınına odun taşıyan Katar emirinin has dostu, büyük âlim Al-Kardavi’yi, bu felâkete karşı şefaatçi tutsunlar. Hem Mekke’li Suudi ulemasıyla da diyalogları fevkalâde: Genç veliahtın hem Yemen’i bombalamasını, hem de Halep’e toplanmış Ahrar-uş Şam cihadçılarını belki engelleyebilirler.

Biz bu ağıda; Kissenger’in 11 Eylül sabahı Washington’da Troçkist asker ve diplomatlara Kabil’i ve sonra Bağdat’ı hedef gösterdiği zamandan beri başlamıştık. Madem ki dünde deccal ve süfyan oyunlarını hissedemeyenler, bugün olayların mahiyetini anlamışlar… İnşallah gözyaşlarımız boşa gitmeyecektir. Halep ve Taiz’in yanına Bingazi ve Trablusgarp’ı da koyalım. Zira Türkiye’nin de yardımıyla evleri başlarına yıktırılan Libya’lıların ah u eninlerinde bizim de payımız var. İki gözle değil, on gözle ağlasak da yine azdır. Yalnız Rabbimizin rahmetinden ümitvarız ki; bu gözyaşları İslâm yurdunun üstünde bugünden sonra Nisan bulutları oluşturacak. Zalim ahirzaman fitnelerinin çıkardığı bütün yangınları söndürecek ve Kur’ân coğrafyasını gülistana döndürecek Kur’ân yağmurlarının kapılarını açacaktır…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*