Hanelerini harap edenler

Hiç kimse evinin yakılıp yıkılmasını, eşyalarının kırılıp dökülmesini istemez. Hatta istem dışı meydana gelebilecek hasarlara karşı da tedbir almak amacıyla evini ve eşyalarını sigorta yaptırır. Az bir prim ödemek suretiyle ilerde meydana gelebilecek büyük hasarlarının tazmin edilmesini ister.

Bizim kültürümüzde ev, dört duvar bir çatı ve içindeki eşyalardan ibaret değildir. Evin dışı bir beden ise, içindeki hayat tarzı da onun ruhudur. Yapısıyla, eşyasıyla, içinde yaşayanların hayat tarzıyla ev bir bütün teşkil eder. Ailenin hayatı, içinde yaşadığı mekâna da hayat verir.

Bediüzzaman Hazretleri, “Din hayatın hayatı, hem ruhu hem esası” der. Bir hanede din yaşanmıyorsa, orada hayat yok demektir. Hayatın esası ve temeli olan ruh, oradan uzaklaşmıştır. İçinde inancın yaşanmadığı mekânlar, ölü mekânlardır. Her ne kadar duvarları ayakta duruyor olsa da, manen yıkılmış, harabe olmuştur. O evi yıkıp harap edenler de, bizzat içinde ikamet edenlerdir.

İnsan kendi evini nasıl harap eder? Bir insan, evinde namaz kılmıyorsa, evini harap ediyor demektir. Bir evde Kur’ân-ı Kerîm ve onun mânalarını izah eden kitaplar okunmuyorsa, o ev bir harabedir. Sadece kendisi de değil, aile fertlerini toplayıp, birlikte namaza durmuyorlarsa, el birliği ile hanelerini harap etmeye devam ediyorlar demektir. O evin duvarları elmastan, çatısı yakuttan, içindeki eşyalar altından da olsa, manen harabedir, viranedir.

Evde hayat sabah ezanı ile başlamıyorsa, “Namaz uykudan hayırlıdır” ilânâtı karşısında ev halkı başını yorganın altından çıkarmıyorsa, evin reisi, hane halkını namaz için uyandırmıyorsa, namaz saatinde ev halkı uyumaya devam ediyorsa, o ev bir mezardan farksızdır. Ne kadar gösterişli, süslü ve muhteşem olursa olsun, içinde hayat belirtisi olmadığı için harabedir, viranedir. Firavun mezarları da çok san’atlı, gösterişli, süslü ve muhteşem görünür, ama netice itibariyle yine de bir mezardır. Mezarların ihtişamı, içinde yatan ölülerin konforuna bir katkı sağlamaz.

Bir Müslüman’ın evi, sadece bir barınak, bir sığınak ve konuttan ibaret değildir. Hem bir mektep, hem de mabeddir. İçinde çocukların eğitildiği, ailece maddî ve manevî ilimlerin birlikte tahsil edildiği, birlikte namaz kılınan, Kur’ân okunan, dinî eserler mütalâa edilen birer mekândır.

Bediüzzaman Hazretleri, evinin önünde bulunan çınar ağacı ile Çam Dağı tepesindeki yüksek çam ağacı ve katran ağaçları üzerinde bulunan kulübecikleri için “Ben bu menzilleri Yıldız Sarayı’na değişmem” diyor. O kulübeciklerde Kur’ân-ı Kerîm okunduğu, mânalarının mütalâa edildiği, zikir ve tesbihat yapıldığı için, saraylardan, köşklerden ve villalardan daha mamur ve müreffah olarak görüyordu.

Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’inde evlerin fonksiyonlarına dikkat çekiyor ve Hz. Musa ve kardeşlerine şöyle hitap ettiğini bildiriyor: “Mûsâ’ya ve kardeşine: ‘Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi namazgâh yapın, namazı hakkıyla îfâ edin ve ey Mûsâ mü’minleri müjdele!’ diye vahyettik.” (Yunus Sûresi, 87)
Namaz, Mi’rac yolculuğuna çıkmaktır. Bilindiği gibi, Allah Resulü’nün (asm) Mi’rac yolculuğu, hane-i saadetlerinden başlar, Mescid-i Aksa ile devam eder. Evinde namaz kılan bir mü’min de, kendi hanesini Mescid-i Aksa kıymetine çıkartabilir.

Bir Müslüman’ın evi, Allah Resulü’nün (asm) evi gibi olmalıdır. Onun (asm) evine, “Hane-i Saadet” denilirdi. Bütün sadeliği ile birlikte tam bir saadet yuvasıydı. Öyle bir hane, elbette manen saraylardan, köşklerden ve villalardan daha mamur, daha muhteşemdir.

İnsanlar evlerini yangına, depreme ve tabiî âfetlere karşı sigorta yaptırıyorlar. Ama o evin içinde ibadet edilmiyorsa, İslâmî bir hayat yaşanmıyorsa, meydana gelen manevî tahribatını hiçbir sigorta tazmin edemez. Gaflet ve dalâlet depremleri ile çatlayan huzur ve saadet sütunlarını, hiçbir güçlendirme takviyesi ayakta tutamaz.

Hanelerimiz için maddî sigortadan daha fazla manevî sigortaya ihtiyaç vardır. Manevî sigorta ise, hanelerimizi bir ibadethane ve bir dershane yapmakla mümkündür.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*