Hanımlar taifesinden tablolar…

alt

Kadınlar ve çocuklar Risalei Nur’un fıtrî talebeleridir” tesbiti yapılır Emirdağ Lâhikası’nda.

Kendi dünyamda defalarca müşahede ettiğim bu hakikati, birkaç haftadır program vesilesiyle gittiğimiz Kütahya, Konya, İzmir ve Mersin’de de görmek kısmet oldu. Bir kez daha içimden “Evet! Doğru söylüyorsun Üstadım!” dedim.

Hanımlar öncelikle sistemli bir şekilde yaptıkları istişarelerin neticesinde düzenli bir programı yoğun şekilde hayata geçiriyorlar. Kimin neyi, ne zaman, ne şekilde yapacağı belli. Tek bir kişi her şeyi yapamaz ki! Ama himmeti milleti olan bir hanım, tek başına sanki bir milletmiş gibi hareket edebilir! “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir!” denilmiyor mu Risale-i Nur’un satırları arasında?

HANIMLAR VE EKİP ÇALIŞMALARI

Bediüzzaman Hazretleri hanımların ekip çalışmalarına fıtraten yatkın olduğunu muhteşem bir misalle anlatır. Konu “Lâtif ve zarif bir Kur’ân nüktesi” başlığı altında Lem’alar isimli eserde yer alır.

Yusuf Sûresi ve Hucurat Sûresi’nden örnekler verilir:

Zayıfların şahs-ı manevîsi ve cemiyeti kavidir. Kavilerin cemiyeti ve şahs-ı manevîsi zayıftır. Yusuf Sûresi’nde kadınlardan bahsederken erkek fiilini kullanmıştır Rabbimiz. “Kale” demiştir. Hucurat Sûresi’nde erkeklerden bahsederken kadınlara mahsus “Kalet” fiili kullanılmıştır. Kavîler güçlerine güvendikleri için ittifaka ihtiyaç hissetmezler ve neticede zayıf düşerler, cemiyetleri (ekipleri) de zayıf olur.

Hayvanlar âleminden de örnekler verilir bu bahiste: Kavî olanlar, aslanlar gibi tek yaşarlar. Tilki ve yabanî keçilerse zayıf olduklarını bildiklerinden, kurtların saldırısından korunmak için sürüler halinde yaşarlar.

İşte bu sırdan dolayıdır ki; “Avrupa komiteleri içinde en şiddetli ve tesirlisi, cins-i lâtiflerin cemiyetidir” der Bediüzzaman Hazretleri.

Bu nükteyi hanımlarla paylaşıp “Yabanî keçi ve tilkilerin örnek verilmesi, ‘kurnazlığımız ve inatçılığımıza’ da bir vurgu anlamına da mı geliyor acaba?” deyince hep birlikte gülmekten kendimizi alamadık!

ÇOCUK PROGRAMLARI

Ahirzamanda kız çocuklarının daha çok doğacağı hikmeti gereğinden midir bilmem; gerek İstanbul, gerekse Anadolu’da sohbetlerde kızlar ezici çoğunlukta!

Genç kızların ya da kız çocuklarının anneleriyle iletişimlerini izlemekten daha keyifli bir manzara düşünemiyorum. Kimi zaman naz, kimi zaman atışma, kimi zaman inatlaşma, ama annelerine kedi gibi hep sokulgan ve sevimli… Erkek çocuklar kızlara nazaran biraz daha mesafeli ve resmî! O yüzden Efendimiz (asm) “Erkek çocuklarını seviniz!” buyuruyor. Kızlar zaten istemeseniz de kendilerini sevdiriyorlar! (Bu konu ile ilgili Kastamonu Lâhikası’ndaki o nefis mektubu okumanızı tavsiye ederim.)

Hanımlar şimdilerde “Televizyonların gençlere ve çocuklara özel kanallar açtıkları, bilgisayar oyunları ve internetin yoğun bir şekilde hayatımıza girdiği bu dönemde Risale-i Nurları çocuklarımıza nasıl daha iyi aktarabiliriz?” gayretinde.

Çocuklara ve gençlere yönelik “Risale-i Nur eğitim setleri” çok önemli bir boşluğu dolduruyor şüphesiz. Ama atılacak yeni adımlara şiddetle ihtiyaç var. Risale-i Nur’daki kavramları öğreten çizgifilmler, hikâyeler, filmler, müzikler, klipler, tiyatrolar var, ama daha da geliştirilerek yenilerinin gelmesi gerekiyor.

Çocukların Risale-i Nur dersleriyle ilgilenen üniversiteli ablalardan müteşekkil geniş kadrolar var. Çocuklarla her hafta sonu yapılan Nur derslerine zaman zaman geziler, müsamereler, geniş katılımlı kahvaltılar da ekleniyor.

Ama yapılması gereken daha o kadar çok şey var ki!

Sözgelimi, çocuk dersleriyle ilgilenen üniversiteli ablalara yönelik ülke çapında eğitim maksatlı program bunlardan bir tanesi! Deneyimli eğitimcilerden oluşan bir ekip böyle bir programı organize edemez mi?

HÜLÂSA
Sağlıklı bir toplum hayatının garantisi olan manevî eğitim programlarının organizeli bir şekilde gerçekleştirilmesi için “seferberlik” ilân etmenin zamanı geldi de geçiyor bile!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*