Harekette bereket ve irtibatta sıcaklık var

Her mesleğin, her sistemin kendine has ayrı bir özelliği vardır. Müslümanların tatbiki sünnet ve şiarının simgesinin en önde gelen temsilcileri “Asrı Saadet” Müslümanları olan sahabi kiram efendilerimizdir.

Sayıları yüz bini aşan ve tarihin şeref levhaları olan bu mübarek insanların sadece on bine yakınının mezarları Suudi Arabistan’dadır. Geri kalan Sahabelerin mezarları, Çin, Moğolistan dahil Endonezya’dan Cezayir’e kadar dünyanın dört bucağında yaygın halde bulunmaktadır.

Onların tek bir gayeleri; “İ’layı Kelimetullah” için cihad etmekti. Allah’ın rızasını kazanmak insanlara imanı tebliğ ve dâvetti. Anadolu topraklarıyla ilgili olan bine yakın sahabe vardır. Bunların en önde geleni de; İstanbul Eyüp Semtinde medfun olan Mihmandarı Nebevi Ebu Eyyüb’ül Ensari Hazretleridir. (ra)

“Seyahat ediniz sıhhat bulursunuz!” buyuran şanlı Nebi (asm) bu konuda rehberimizdir. Asrın “Bediisi” Doğu Anadolu’nun Başet Başı dahil İslâm Coğrafyası ve Osmanlı Ülkesinin birçok zirvelerinde bu mukaddes dâvâ için seyahat etmiş ve mekân tutmuştu.

Zirvelerin hakkını verirken oraları hep idealiyle birleştiren bir yüksek vizyonla düşünüyordu. Zindanları “medreseye” çevirirken sabrın ve metanetin simgesi olmuştu.

Taş atanlara gül atıp zeytin dalı uzatırken “müsbet hareket” düsturunun istikbâli nurlandıracak yollarında sarsılmayan ve şaşırtmayan planlarını yapmıştı. Bedenî ve fikrî seyahatleri birlikte yapıyor, hakaretler ve kem sözler karşısında nezaketin ve medeniliğin şahika ifadelerini kullanıyordu. En azılı düşmanlara “Efendiler!” diye hitap etme nezaketinden asla vaz geçmiyordu.

Erek Dağı’ndan, Akdamar Adası’na heybetli kartal gözlü bakışları: “Bu adada elli genç yetiştirip eğitsem İslâmiyeti Dünyaya hâkim kılarım!” büyük idealiyle geniş boyutlu ve ufuklu planlar yapıyordu.

Sürgüne gönderildiği Barla’nın Çam Dağını; ” Yıldız Saraylarına değişmediğini!” âleni ilân etmişti.

“Musîbetlerin tenevvü musıkînin nağmeleri gibi geliyor!” diyerek bütün derin ve zındıka planlı oyunlarını bozmuştu. “En büyük hile hilesizliktir!” manevî seyahatini kavramakta hâlâ zorlanıyoruz.

Barla’dan Eskişehir’, Eskişehir’den Kastamonu’ya. Kastamonu’dan Denizli’ye, Denizli’den Afyon, Emirdağ, Isparta’ya, İstanbul’a, Ankara’ya, Konya’ya ve nihayet hayatının bu dünyadaki son durak Urfa’ya seyahat ederken hep “hizmet ve dâvâ” adına faaliyetlerini kesintisiz sürdürüyordu.

Bastığı çorak toprakların hep münbit hale gelmesine vesile olan bir inanç, dâvâ ve irade adamıydı O! Her kademede görüştüğü insanlara, imanı, muhabbeti, adaleti, hakkı, sükûneti, meşrûiyeti, gayreti ve fıtratı hatırlatıyordu. Yol üzerinde de olsa insanlara yapılan bu irtibat, dâvet ve tebligat bu güne kadar dalga dalga geldi ve devam ediyor.

Âciz bir fani olarak bu kudsî yolculuğun ipine tutunmaya çalışıyoruz. Kırk yedi senedir “Şahs-ı manevinin” dairesi içerisinde, yirmi iki senedir de bilfiil yollarda seyahatteyiz. Mutluluğun bütün tonlarını ve renklerini bu kudsî dâvânın hizmet erlerinin meclislerinde yaşadım ve yaşamaya çalışıyorum Rabbime sonsuz şükürler olsun. Bazan kışta bahar ve yazı, bazan da yazda kışı ve tufanı yaşadığım zamanlar da olmuyor değil. Ama netice hep hayır ve hasenat, güzellik ve saadette olduğu inancımı da açıkça ifade ediyorum.

İki hafta önce Adana’da yapılan Bölge Meşveretine iştirak etmiştim. Bölgedeki değerli hizmet elemanlarıyla birlikte olmanın güzelliği ve yılların hasretini gidermek nasip oldu.

Sonraki durağımız Hatay iliydi. Hatay ili benim hayatımın yönünü müsbete değiştiren, Risale-i Nur gibi muhteşem bir Külliyat, Bediüzzaman gibi harika bir müceddidle tanıştırmaya vesile olan kudsî bir mekândır. Antakya merkezi, Kırıkhan, İskenderun ilçelerindeki samimî ağabey, dost ve kardeşlerle birlikte ders ve sohbet ortamlarında birlikte olup hasret giderdik. Yeni hizmet planlarımızı tazeledik. Yeni Asya’nın önemini ve gerekliliğini teyit ve tesbit etmeye çalıştık. Daha sonra Tarsus, Mersin, Silifkeli hizmet elemanlarıyla birlikte olduk. Onların hizmet aşkı, güzel uygulamalarını bire bir görüp yaşamak aşk ve şevkimiz arttı. Yeni simalar, yepyeni genç Saidler gönül dünyamızda manevî ve müsbet dalgalanmalar meydana getirdi. Gündemimiz ana konusu iman hizmetinin lekelenmeden devam etmesi, Şahsı Maneviye ve neşriyatımıza sahip çıkıp takip etmenin önemi üzerindeydi.

Bu hafta başından beri bu defa Trakya topraklarındayız. İstanbullu bir grup çok değerli hizmet elemanlarıyla Lüleburgaz dershane açılışının mübareklemesiyle başlayan seyahatimiz tek başına olarak; Edirne, Çorlu, Kırklareli ile devam ediyor. İstanbul’da önemli bir toplantıyla sona erecek bu etaptan sonra ajandamızda, İç Anadolu ve Ege Bölgesi turları planda. Duâlarla bu planı icra etmek üzere yine yollarda olacağız inşallah.

Bütün bu gezilerdeki tek hedefimiz bu güzel vatanın, bu asil milletin huzuruna, saadetine, tarihine bir nebze katkıda bulunabilmek.

Kudsî “İ’lâyı Kelimetullah” dâvâsının gölgelenmeden, perdelenmeden, zedelenmeden istikametle sahili selamete ulaşmasına yardımcı olabilmektir. Rabbim rızasından ve istikametten ayırmasın (âmin.)

NOT: Uşak ili, Kaşbelen Köyü hizmet dâvâ adamlarından çok muhterem Celal Yıldız Hocamız ve Ağabeyimizin vefatını üzüntüyle öğrendim. Mübarek ağabeyime Rabbimden af ve mağfiret, kederli ailesi, dost, akraba ve bütün Uşaklı dâvâ adamlarına sabrı cemil niyaz ediyorum.

Ruhu şad, makamı Cennet olsun. (Amin)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*