Harice bakarken maksat ve “nokta-i nazar” önemlidir

Image
Hemen ifade etmek gerekir ki, buradaki “hariç”ten maksat, Risâle-i Nur’da tarifini bulan meslek ve meşrebe ve hizmet modeline nazaran “haricî” sayılan meselelerdir. Hiçbir dahlimiz olmadan, inisiyatifimiz haricinde gelişen hadiselerdir.

Hele ki bunlar, hücumuna her an maruz kaldığımız haricî cereyanlar ise, bunlara karşı daima bu sada-i Üstadın kulağımızda çınlaması lâzım:

“Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın.”
Bu çok önemli ikazı yapan Üstad, sadece uyarmakla kalmamış, tefrikaya düşmemenin yolunu da göstermiştir. Hizmet erbabını şaşırtmayan, dosdoğru hedefine kilitleyen şaşmaz ölçüler ve elmas prensipler vaz etmiştir.
Hem yazdıklarıyla, hem de duruşuyla âdeta şöyle demiştir:
“Benim bu meseleye bakışım ve uygulamam böyledir, siz de öyle bakın ve böyle yapın!”
Üstad, ahiret hesabına dünyaya ve hizmet hesabına siyasete baktığı zaman bile; hizmetin önünü açacak, hizmet erbabını rahatlatacak, dâvâyı siyaset üstü tutacak ölçüler beyan etmiştir. Ona göre, her zaman, ama bilhassa bu zamanda şerleri def etmek, menfaatleri celb etmekten önce gelir. Amel-i salih, takva ve ibadet sahasındaki bu şerleri def etmenin yolunu gösteren Üstad; içtimaî ve siyasî gidişatta da, salimen yol almayı engelleyen şerlerin def edilmesine öncelik vermiştir.
«««
Derse iyi çalışılırsa, görülür ki; “İttihad-ı İslâm” mânâsını fiilen deruhte etmeye memur kılınan Nur Talebeleri, verilen derslere göre siyasete bakışlarını aynen korumak durumundadırlar..
Bu husustaki farklı bakışlar, farklı yönelişler, farklı maksatlar ve farklı “nokta-i nazar”lar; Nurun beyanlarını bağlamadığı gibi, bu elmas hakikatler, gelip geçici oluşumlara da itibar etmez, yüz vermez. Hasbelbeşer geçici rüzgârlardan etkilenip yön ve adres değiştirenleri de kınamaz, itham etmez.
Zira Nur şefkatlidir. Nurun nazarı; siyasetin kaygan zeminindeki kaymaları, ortama ve havaya endeksli yönelişleri, şahısların şahsî tasarrufları olarak görür, şahısları da zamana havale eder. Zira “Zaman bir büyük müfessirdir, kaydını izhar etse, itiraz olunmaz.” Hem şahısların nazarı, Nurun nazarına nazaran çok kısa ve sönük kalır.

«««

Tavizsiz duruşlarından dolayı hücuma ve haksız ithamlara maruz kalanlar ise, ümitsizliğe düşmezler, şevk ve azimlerini kaybetmezler. Aldıkları derslerden güç ve kuvvet alarak, aynı istikamette yol almaya devam ederler. Vazifelerini yapıp, vazife-i İlâhiyeye karışmazlar.
Trenin ray üstünde gitmesi gibi; iman hizmetinin de, tesbit edilen içtimaî ölçülerle kendi rayında gidebileceğine, aksi takdirde gidişatların aleti olmaktan kurtulamayacağına inanırlar. Siyasî entrikalarla, baraj ve oy oranlarıyla da meşgul olmazlar. Ancak meşrû zeminlerde, neşriyat yoluyla hak ve hukuku, hakikî demokratlığı savunurlar, güç ve imkânları nisbetinde haksızlıkların bertaraf edilmesine çalışırlar.
Yardım ve desteklerini menfaate dayandırmazlar. Güce ve iktidara endekslemezler. Yardımcı ve dost oldukları hürriyetperver, adaletperver ve demokrat oluşumlar darbeye maruz kaldıkları zaman, onlar da mutlaka bundan nasiplerini alırlar.
Zaten farklı yönelişler de, daha çok darbeler sonrasında meydana gelir.
Dış güçler de, meydana gelen bu boşluğu ve loşluğu iyi değerlendirirler. Kendi menfaatleri istikametinde istedikleri gibi kullanırlar. Zira torbadan çıkan bir kur’a ve birilerine gülen bir şansın devamı, devrede olan güçlerin desteğine bağlıdır.

«««

Seçim meydanlarında, çoğu evvelce verilip de tutulmayan, ama yeniymiş gibi seslendirilen birçok vaad uçuşurken, bunların Nur Talebeleri açısından bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Buna mukabil, onların demokratlardan bekledikleri ise şu maddelerden ibarettir:
l Eski tahribatı tamire çalışmak,
l Hürriyetperver olmak, 
l Ayasofya’yı ibadete açmak…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*