Hasımlarla hısımların hedef tahtası: Yeni Asya

alt

Hem hasımların, hem de hısımların ortak hedef tahtalarında gelen oklara maruz kalmak,Yeni Asya’nın kaderi.

 Hasımların bize olan hücum ve saldırılarının sebeplerini anlasak da; dost ve hısımların sitem ve zaman zaman da hücum ve saldırılarını anlamakta zorluk çekiyoruz doğrusu. Hasımlar bize attıkları oklarla, yaptıkları saldırılarla mesleklerinin gereğini ifa ediyorlar. Şer kuvvetler, ifsat komiteleri diye tavsif ettiğimiz hasım olan malûm mahfiller meslek edindikleri dine, dinî değerlere ve dindarlara olan kin ve adavetlerini  hiç ara vermeden bize attıkları oklarla, yaptıkları hücum ve saldırılarla gösteriyorlar. Bunlardan gelen her türlü tacizleri, hücum ve saldırıları anlıyoruz; bir yönü ile yadırgamıyoruz, normal görüyoruz. Öyle ya böyle hasımlardan anlayış ve merhamet beklentimiz olamaz.

Ama dost bildiğimiz, hısım dediğimiz, ehl-i din gördüğümüz insanlardan da aynı oklara hedef olmak, aynı saldırılara maruz kalmak anlaşılır gibi değil. Bunlarınki çok daha acıtıcı, çok daha elem verici oluyor. Aynı değerleri paylaştığımız, aynı kıbleye yöneldiğimiz, aynı mekânlarda omuz omuza namaza durduğumuz, hatta aynı kaynaktan referans aldığımız, din kardeşi olarak bildiğimiz dost ve hısımların çoğu zaman insaf sınırlarını aşan, ölçüsüz ve dozajını aşan saldırılarına, hücumlarına sabredip, tahammül göstermek gerçekten kolay değil.

Sair dinin ötesinde, aynı kaynaktan beslendiğimiz, yıllarca aynı dâvâya baş koyduğumuz, hatta senelerce aynı fikirleri savunduğumuz, aynı şeyleri söyleyip, aynı şeyleri yazdığımız eski dostlarımızın, geçmişte bizimle beraber hemen bütün söyleyip yazdıklarına bir sünger çekerek, başka kulvarlarda mesai yapmalarının ötesinde, her fırsatta dönüp Yeni Asya’yı tenkit etmenin ve oklar savurmalarının insafla ve izanla bir ilgisini kuramıyoruz.

Hasımlar ve hısımlar geçmişte de aynısını yaptılar. 12 Eylül askerî darbesinde Yeni Asya yine bir taraftan askerî cuntanın tariz ve saldırılarına hedef olurken; diğer taraftan da dost ve hısımların sitem dolu ağır tenkitlerine maruz kalmıştı. Yeni Asya üstlendiği  kudsî dâvânın gereği olarak her türlü tehlikeyi göze alarak, hiçbir şantaja, tehdide aldırmadan, mertçe, yiğitçe yapılan darbeye karşı çıkmanın bedeli olarak, darbecilerden gelen her türlü saldırı ve tehditlere göğüs gerdiği o dönemde yine dost bildiğimiz çevreler “sus-pus” olmanın yanında, yapılan darbeye alkış tutup duâ ediyorlardı. Yeni Asya’ya da; “Kahraman ordu hiç yanlış iş yapar mı? Bakın işte anarşi durdu… Bundan iyisi olur mu? Sesinizi kesin.. Fitneyi uyandırmayın…” gibi beyanlarla darbecilerle beraber bize tariz ve sitemlerde bulunuyorlardı hısımlarımız.

Sıra geldi darbecilerin keyiflerine göre hazırladıkları anayasanın halk oylamasına sunulmasına… 

Yeni Asya geçmişte olduğu gibi, o gün de aynı manzara ile karşı karşıya kaldı. Hasım bildiğimiz şer odaklarıyla, dost ve hısım bildiğimiz ahbapların ortak hedef tahtasındaydık. Hasımlardan saldırı ve hücumlar, dostlardan kınama ve sitemler… Hasımlar Yeni Asya’nın gayesini, niyetini çok iyi keşfetmiş olmalı ki, hiç ara vermeden saldırılarına devam ediyorlar. Ne yazık ki, aynı dâvâya baş koyduğumuz, aynı kıbleye yönelerek namaza durduğumuz dost ve hısımların bizi anlamazlıktan gelip, her olayda, her hadisede haklılığımızı gördükleri halde, sonu gelmez kınama ve sitemlerde bulunmaları esef verici bir haldir.

Yeni Asya’nın tavrında duruşunda bir değişiklik yok. Yaklaşık 45 yıllık yayın hayatında ilk günkü sayısında neleri söyleyip yazmış ise, bugün de aynısını söylüyor. Bediüzzaman’ın Nur’lardaki tavsiye, prensip ve düsturları istikametinde yoluna devam ediyor. Bazılarının yaptığı gibi, öyle zamana, zemine göre, şahıslara göre yeni arayışlara girmiyor, yön tayinlerinde bulunmuyor.

 Üstadımız Bediüzzaman da hayatı boyunca bir taraftan ifsat komitelerinin, şer kuvvetlerin hücum ve saldırılarına hedef oldu; bir taraftan da başta İstanbul’daki ihtiyar hoca, Eğridir Müftüsü olmak üzere daha bir çok dinde hassas, fakat muhakeme-i akliyede noksan, safdil ehl-i dinin tenkit ve tacizlerine maruz kaldı. Ne diyelim, Yeni Asya’nın kaderi böyle.. Ama olsun.. Biz kaderimize razıyız. 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*