Hastalanmış roller ve aile hayatı

“Nev-î beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir Cennet, bir melce’, bir tahassüngâh ise, âile hayatıdır.”
Bediüzzaman Said Nursî

Bu asır, her türlü yıkım ve sapmalarıyla safları daha da netleştirdi.
Doğruluk, bütün mertebeleriyle; çirkinlik de yine bütün tedennî derekeleriyle karşımıza çıkmaktadır.
Gençlik önüne sunulan rol modeller; aileye takdim edilen aile modelleri; annelere-babalara servis edilen ‘annelik-babalık’ rolleri içinde pek çok bozulmuşluklar ve sapmalar taşıyor.
Cemiyetin içerisindeki fıtrata zıt her model, ucubelikler içeriyor.
Aile kurmuş, evlât sahibi olmuş, toplum karşısında bir sorumluluk alarak san’atçı(!) kimliği elde etmiş kişiler; bırakın anneliği-babalığı, eş olma sorumluluğunu, san’atçı kimliğini; henüz daha ‘insan’ olma hususiyetini bile kazanamamış; kendine, eşine, çocuklarına karşı adam gibi bir duruş, kişilik, kimlik, rol bulamamış olarak cemiyet içinde yer almaktadırlar.
Böyle acayiplikler taşıyan hasta roller, ne acı ki her gün Müslüman ailelerinin bir nev’î tahassüngâhı olan aile hayatlarını sarsmaya devam etmektedir.
İnsan sosyal bir varlık olduğu için, onun taşıdığı roldeki bozulmalar sadece kendiyle alâkalı değil, ilgili olduğu her şeyi alâkadar eden bir durum sergiliyor. Bu da insanlardaki rol bozulmasını daha vahim bir hâle sokuyor.
Bu zaman eski zamana kıyas edilmez. Çünkü eskiden insanın işlediği günah setr edilebiliyor, herkes ondan haberdar olmuyordu. Oysa âhir zamanda bir şahsın işlediği günahlar binler adam gibi tesir ediyor. Çünkü teknolojinin gelişmesi dolayısıyla bir tek kelimeyle bir milyon kebâir birden işleniyor.
Milyonlarca insanın duyu organlarına hitab eden günahlar hızla yayılıyor.
Üstelik önceden günahlar içtimâî hayatın içine çıkıldığı zaman bulaşırken, günümüzde insanların en özeli olan evlerine teknolojik âletler vasıtasıyla girmektedir.
Bu zehirlemelerin de hedefi sadece evde anne ve baba değil, masum evlâtlar da olmaktadır. Küçücük dünyalara vaktinden evvel verilen mesajlar, uyarılan hisler onların akıl ve kalplerinde manevî yaralanmalara sebep olmaktadır.
Bir yuvanın maneviyat gövdesi olan kadınların hevesatlarını tahrik ederek, onları sefahate dâvet etmektedirler.
Evin reisi ise, hem içtimaî hayatta, hem evinin içinde adeta günah bombardımanlarına maruz kalıp, ya aklını dağıtıp manevî bir divane olur, ya kalbini dağıtıp manevî bir dinsiz olur, ya fikrini dağıtıp manevî bir ecnebi olur.
Bir toplumun bel kemiği hükmündeki aile bozulursa da, artık o toplum felç olur.
Bugün çevremizde hep şikâyet eden, huzursuz, öfkeli, mutsuz insanların sayısının arttığını görmekteyiz. İşte bu mutsuzluk, huzursuzluk ve öfkelerin sebebi elbette ki rollerdeki bu bozulmalardır.
Artık ahir zamanda ne anne ‘anne’ gibi, ne baba ‘baba’ gibi ve ne de çocuk ‘çocuk’ gibidir. Rollerdeki hastalanmalar, aslından fıtrattan uzaklaşmanın, ‘fabrika ayarları’ndaki bozulmaların göstergeleridir.
Aslında ıskalanan gerçek şudur ki, rollerdeki her bir bozulma, manevî bir hastalanma belirtisidir.
İnsanlar genelde maddî hastalıklarına duyarsız kalmazlar. Fakat manevî hastalıklarının farkına bile varmadıkları çoktur. Üstelik maddî hastalıklar, insanın sadece dünyevî hayatını tehdit ederken; manevî hastalıklar, hem dünya hem ahiretin mahvolmasına sebep olurlar.
Bu yüzden cemiyet hayatında hemen hemen herkese bir şekilde bulaşmış manevî hastalıkları tanımak, tedavi etmek daha bir önem arz eder.
Kalbinde manevî hastalık olanın tahayyülleri kirlenir, tasavvurları bayağılaşır, fikirleri sislenir.
Doğru göremez, düşünemez, değerlendiremez.
Bu da bireyin hem şahsî hayatını, hem de içtimâî hayatını zehirlendirir.
Hâsılı, rolleri, yeni baştan bir ele almak gerekiyor. Annenin, ‘anne’ rolünü; babanın ‘baba’ rolünü; çocuğun ‘çocuk’ rolünü yeni baştan bir çalışmak gerekiyor.
Özellikle de sosyal roller taşıyan, toplumun karşısında olan kişilerin taşıdığı rolleri daha bir hassasiyetle ele almak gerekiyor. Çünkü onlardaki bozulma ve sapma, henüz kendisi olamamışlar için başka bir sapma örneği oluşturacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*