Hata ve kusurlara sebep olan, onu işleyen gibidir

Bilerek veya bilmeyerek insanların işledikleri hata ve kusurlardan dolayı, çoğu zaman, bunun nedenini, niçinini hiç düşünmeden, bu hataları ve kusurları işleyeni sorumlu tutar, suçlar ve kınarız. Günah ve kusur sahibinin neden ve hangi sebeplerden dolayı bu duruma düştüğünü araştırmadan, bu işin perde arkasını hiç düşünmeden böyle insanları çoğu zaman ölçüsüz bir şekilde ayıplar, suçlu ilân ederiz.

Bu gibi hata ve kusurları işlemeye sevk eden, teşvik eden asıl suçluları hiç hesaba katmadan, kişilerin hâlet-i ruhiyesini düşünmeden, nefsine yenildiklerini aklımıza getirmeden, yalnız kusur sahiplerini kınayıp, ayıplamanın bir çare, bir çıkar olduğunu zannederiz çoğu zaman.

Masum yaştaki şu çocuklar neden sigara içiyor? Delikanlı çağındaki şu gençler niçin uyuşturucunun pençesinde? Dindar ailelerin çocukları hangi sebeplerle manevî değerlere böyle yabancı? Tesettürlü annelerin kızları neden açılıp saçılıyor? Hayatlarının artık kışını yaşamakta olan yaşlılarımız, neden ömür dakikalarını kumar masalarında heder ediyor? Ve sâire…

Bu insanları bu hatalara sevk eden sâikleri, bunların nedenlerini, niçinlerini araştırmadan, öğrenmeden, yalnızca bu kusurları işleyenleri suçlayıp, ayıplamanın bir çıkar yol olmadığını kaç insanımız biliyor?

Sigara, içki veya uyuşturucunun pençesinde kıvranan bir çok genci, böyle bir ortama sürükleyen sebeplerin başında başta aile ortamı, sonra okul ve kötü çevre olduğunu biliyor muyuz?

Bilhassa son yıllarda dindar aile diye bilinen ebeveynlerin çocuklarında görülen ahlâkî yozlaşmalar, açılıp saçılmalar, dînî yaşantıdan uzaklaşmalar bir tesadüf olabilir mi? Acaba bu, anne-babaların, terbiye adı altında, çocuklarına yanlış yöntem ve metodlarla yaklaşımlarının bir sonucu değil midir? Çocuklarının sadece dünyevî hayatlarını düşünerek, uhrevî hayatlarını hiç hesaba katmayan; dünyalık ihtiyaçlarını karşılamanın en önemli vazife olduğu zehabına kapılarak, ahiretlerine yönelik mükellefiyetlerini hatırlarına bile getirmeyen nice anne ve babanın, çocuklarının bu hallere düşmelerindeki rollerini ve paylarını kaç ebeveyn derk edebiliyor?

Bu noktada, Bediüzzaman’ın “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imânî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer” tesbitini, her anne ve babanın dikkate alması lâzım. Bunu dikkate almayan her ebeveynin, çocuklarının bozulmasında pay sahibi olduklarını da unutmamaları gerekir.

Bu meyanda, taife-i nisâ cephesinde bilerek veya bilmeyerek işlenen ve günümüzde artarak devam eden bazı kusur ve hatalar karşısında da bir çoğumuzun takındığı tavırların aynı minvâl üzere devam ettiğini görüyoruz. Başta dekolte kıyafetlerle gezmeleri olmak üzere, gayr-ı ahlâkî hâl ve davranışları karşısında yine bir çoğumuz neden ve niçinlerini düşünmeden onlara kızar, kınar ve hemen suçlu ilân ederiz. Kavl-i leyyinle yaklaşıp, kusur ve hatalarını yüzlerine vurmadan onları bu durumdan kurtarmayı pek az insan düşünür. Onları bu hâllere düşüren, teşvik eden perde arkasındaki kişi ve sâikler, çok az insanın aklına gelir. Ebeveynlerinin veya beylerinin bu noktadaki suç ve kabahatleri aklımıza dahi gelmez.

Bu durumla ilgili olarak, Efendimizin (asm); “Sizler iffetlerinizi koruyun ki, hanımlarınız da iffetli olsunlar. Sizler anne-babanıza itaat edin ki, çocuklarınız da size itaat etsinler” hadis-i şerifinden anlıyoruz ki, giyim-kuşamlarından, uygun olmayan hâl ve davranışlarından dolayı suçlu ilân ettiklerimizin bu hallere düşmesinde ‘nefislerimizin’ payı inkâr edilemez.

Bediüzzaman’ın “Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa; o zaman açık saçık kadınlar da hayasızlıkla erkekleşirler” tesbitini de iyi okuyup, tahlil etmek lâzım. Görülüyor ki, açık saçıklıkla hayasızlaşan günümüz kadınlarının bu hâle düşmelerinde, sefahatle kadınlaşan erkeklerin rolleri ve payları büyüktür.

“Bir şeye sebep olan, onu işleyen gibidir” sırrınca, hata ve kusurlara şu veya bu şekilde sebep olanlar; onu işleyenler kadar suçludur, kabahatlidir, mes’uldür.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*