Hatıb İbn Ebi Beltea (?-650)

Peygamber Efendimizin (asm) Mısır hükümdarı Mukavkıs’a gönderdiği ünlü elçidir. Mekke’de İslam’ı seçenlerin ilklerindendir. Peygamber Efendimize son derece bağlı kalmış ve emirlerini harfiyen yerine getirmeye çalışmıştır. Bedir Savaşı’ndan itibaren bir çok savaşa katılmış, anlaşmalarda hazır bulunmuştur. Kur’an-ı Kerim’in Mümtehine Suresinin birinci ayetinin nüzulüne sebep olduğu nakledilmiştir. Risale-i Nur’da, Mekkelilere mektup göndermesi ve bunun Peygamber Efendimiz tarafından bildirilmesi vesilesiyle adı zikredilmiştir. Künyesi Ebu Muhammed Hatıb ibn Ebi Beltea Amr bin Umeyr bin Seleme el-Lahmî şeklindedir.

Hatıb’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Vefat ettiğinde altmış beş yaşında olduğuna dair rivayetler esas alındığında, 586 yılında doğmuş olabileceği söylenebilir. Aslen Yemenli bir aileye mensup olup, sonradan Hicaz bölgesine yerleşmişlerdir. Çocukluğu ve İslamiyet’ten önceki hayatı hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Ancak iyi bir at binicisi olduğu ve güzel şiir söylediği bilinmektedir.

Hatıb, İslam dini ile müşerref olanların ilklerindendir. Müslümanlara yapılan eziyetlerin dayanılmaz hal alması ve izin de çıkması üzerine hicret başlamıştı. Ancak, bazı Müslümanlar Habeşistan’a hicret ederken kendisi Mekke’de kaldı. Daha sonra Zübeyr bin Avvam (ra) ile birlikte, Peygamber Efendimizden (asm) evvel Medine’ye hicret etti. Bedir Savaşı’na katıldı. Bedir Savaşı’na katılan diğer sahabeler gibi büyük kahramanlık örneği gösterdi ve Peygamber Efendimizin iltifatına mazhar oldu.

Hatıb (ra), Uhud Savaşı’na da katıldı. Savaştan evvel Ayneyn Tepesi’ne yerleştirilen okçular arasında yer aldı. Bilindiği gibi savaş Müslümanların üstünlüğü ile devam ederken Ayneyn Tepesi’ndeki okçular yerlerini terk etmiş ve arkadan sarılmaları üzerine İslam Ordusu iki ateş arasında kalmıştı. Bir ara Peygamber Efendimizin öldüğüne dair söylentiler duyulması üzerine hemen Efendimizi aramaya başladı ve buldu. Peygamber Efendimiz yaralanmış ve bir dişi kırılmıştı. Hatıb, bu duruma çok hiddetlendi ve kimin tarafından yaralandığını Peygamber Efendimize sordu. Utbe bin Ebi Vakkas cevabını alınca hemen bu şahsı aramaya başladı ve buldu. Utbe’yi bulduğu yerde öldürdü. Peygamber Efendimiz de kendisine, “Allah senden razı olsun, Allah senden razı olsun” duasında bulundu.

Hatıb, Beni Mustalik Savaşı’na kaldı. Müminlerin susuz kalmaları üzerine, Peygamber Efendimizin buyruğu ile bir kuyu kazdı ve susuzluğun giderilmesine vesile oldu. Bunların dışında Hendek Savaşı, Rıdvan Biatı, Hudeybiye Antlaşması’nın imzalanmasında hazır bulundu. Peygamber Efendimiz ile birlikte hemen hemen tüm önemli savaş ve seferlere katıldı.

Risale-i Nur’da, Peygamber Efendimizin mucizeleri aktarılırken, Hatıb’ın da ismi zikredilmektedir. Mekke’de yaşayan ailesine zarar geleceğinden endişelenen Hatıb, fetih için hazırlıklara başlayan İslam Ordusu’nun bu hareketini yazdığı mektupla Mekkelilere bildirmek istedi. Yazdığı mektubu iletilmek üzere, Medine’ye gelmiş bulunan Ebu Leheb’in cariyesine verdi. O’na göre; harekatı haber verirse müşriklerin ileri gelenleri memnun kalacak ve akrabalarını himaye edeceklerdi. Peygamber Efendimiz ise, hazırlıkların bilinmesini istemiyordu. Hatıb, Kureyşlilere mektup göndererek sefer hazırlıklarını haber vermek istemiş ve Peygamber Efendimizin mucizesi ile mektubu ele geçirilmişti. (Mektubat, 1994, s. 109). Olay vahiy yoluyla Peygamber Efendimize bildirildi. Peygamber Efendimiz Hz. Ali, Zübeyr ve Mikdad’ı göndererek cariyeyi yakalamalarını emretti.

Hatıb’ın bu olayının, Mümtehine (60) Suresinin, “Ey iman edenler! Bana ve size düşman olanları dost edinmeyin. Siz onlara muhabbet gösterip sırlarınızı ulaştırıyorsunuz; halbuki onlar size gelen hakkı inkar etmişler, Rabbiniz olan Allah’a iman ettiğiniz için Peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarmışlardır. Eğer Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak için çıkmışsanız, nasıl onlara muhabbet gösterip de sır verirsiniz? Ben ise sizin gizlediğinizi de bilirim, açığa vurduğunuzu da. İçinizden kim bunu yaparsa dümdüz yolun ortasında şaşırmış olur.”(Mümtehine 60/1) ayetinin nüzul sebebi olduğu da nakledilmiştir.

Peygamber Efendimiz, mektubun ele geçirilmesinden sonra Hatıb’ı çağırdı ve mektubu gösterdi, davranışının sebebini sordu. Gayesinin Mekkelileri minnettar bırakarak yakınlarını korumak olduğunu, kendi yakınlarını koruyacak kimsesi bulunmadığını söyledi. Peygamber Efendimiz, Hatıb’ın samimi bir şekilde yaptığı bu savunmasını kabul ederek kendisini affetti. Bu arada ceza verilmesinden yana olan Hazret-i Ömer (ra), Peygamber Efendimizin; Hatıb’ın Bedir Savaşı’nda bulunduğu, Cenab-ı Hakk’ın Bedir’e katılan müminlerin gayretlerini övdüğü, “Ey Bedir ehli! Bundan böyle ne işlerseniz işleyin, ben sizleri bağışlayacağım” hatırlatması ve buyruklarıyla yatıştırıldı.

Peygamber Efendimiz 628 yılında, Bizans’a bağlı Mısır Hükümdarı Mukavkıs’a (Cüreyr bin Mina) bir mektup yazdı. Sonra sahabeye, “Ey insanlar, sevabını Allah’tan almak üzere bu mektubu Mısır hükümdarına hanginiz götürür?” diye sordu. İlk ortaya atılan Hatıb oldu ve mektubu götürebileceğini söyledi. Peygamber Efendimiz onun bu hareketine çok sevindi ve görevi kendisine verdi.

Hatıb, Peygamber Efendimizin mektubunu Mukavkıs’a götürüp bizzat okudu. Peygamber Efendimiz mektubunda, Mukavkıs’ı İslamiyet’e davet etti. Müslüman ol ki, selameti bulasın, diye yazdı. Hükümdar, mektubun okunmasından sonra Hatıb’a bir çok soru sordu. Hatıb, sorulan tüm sorulara gayet güzel ve tatminkar cevaplar vererek aynı zamanda iyi bir diplomat örneği de sergiledi. Verdiği cevaplar Mukavkıs üzerinde büyük etki yaptı. Sorularından bir tanesi de; “O gerçekten peygamber ise, kendisini öz yurdundan çıkarıp başka bir yere sığınmak zorunda bırakan kavmine neden beddua etmedi?” (Sahabiler Ansiklopedisi, C. II., s. 462) şeklindeydi. Hatıb:

“Sen Hz. İsa’nın (as) peygamber olduğunu kabul ediyorsun değil mi?” diye sordu. “Evet” cevabını alınca; Hz. İsa’nın kendisine zulmeden kavmine beddua etmediğini, ilahlık iddiasında bulunan Firavun’un hemen helak edilmediğini hatırlattı ve Peygamber Efendimizin de hiç kimseye beddua etmediğini söyledi. Cevaplardan memnun kalan hükümdar Hatıb’a iltifatta bulunduğu gibi, Peygamber Efendimize sunulmak üzere bazı hediyeler verdi.

Hatıb, Hz. Ebu Bekir (ra) zamanında da Mukavkıs’a elçi olarak bir kez daha gönderildi. Mısır’ın fethine kadar devam edecek olan bir anlaşmanın imzalanmasına muvaffak oldu. Altmış beş yaşlarında ve 650 tarihinde Medine’de vefat etti. Cenaze namazı Hz. Osman (ra) tarafından kılındı. Hayatta olduğu süre zarfında; güzel görünümlü ve güzel giyinen, pratik zeka sahibi bir insan olarak tanındı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*